İLKER GEZİCİ / Nicolas Cage dalgalara karşı

Hollywood’un en sıra dışı yıldızlarından biri olan Nicolas Cage, yine sahnede. Oscar ödüllü oyuncu, Cannes Film Festivali’nde büyük ses getiren yeni filmi The Surfer / Sörfçü ile geri döndü. Lorcan Finnegan‘ın yönettiği filmde Cage, Avustralya kıyılarında gururu için sörf çetesiyle savaşan bir babayı canlandırıyor. Konu basit gibi görünebilir ama işin içine Nicolas Cage girince sıradan hiçbir şey kalmıyor. Film yıllar sonra memleketine dönen bir adamın, gençliğinde terk ettiği sahilde hem geçmişiyle hem de yerel halkla yüzleşmek zorunda kalmasını anlatıyor.
Cage’in kariyerine baktığımızda tam anlamıyla bir roller coaster görüyoruz. 90’larda Face/Off (Yüz Yüze) ve Gone in 60 Seconds (60 Saniye) ile aksiyonun tartışmasız kralıydı. National Treasure (Büyük Hazine) serisiyle aile filmlerinde milyonların sevgilisi oldu. The Sorcerer’s Apprentice (Sihirbazın Çırağı) ve Season of the Witch (Cadılar Zamanı) gibi fantastik maceralarda karşımıza çıktı. Ama unutmayalım, bu adam aynı zamanda 1995 yapımı Leaving Las Vegas (Elveda Las vegas) ile Oscar kazanmış, Hollywood’un en prestijli oyuncularından biri. Son yıllarda ise Cage yeniden keşfedildi desek yeridir. Mandy, Pig (Domuz) ve Dream Scenario (Rüya Senaryosu) ile hayranlarına “Cage’in en iyi dönemi şimdi başlıyor” dedirten performanslar sundu. Bu son dönem filmlerinde bir dönemin aksiyon kahramanından öte, kendi iç karanlığıyla hesaplaşan bir oyuncu portresi sundu. Her filminde abartı ile samimiyet arasında dalgalanan performansı, onu benzersiz bir oyuncu yaptı. Sinematografisine Renfield filmiyle Drakula rolünü bile ekledi.
Onun çok yönlü oyunculuğunun son halkası olan Sörfçü’de de yeni dönem oyunculuğunun bir yansımasını görmek mümkün. Sahilini geri almaya çalışan bir adamı oynuyor Cage, ama asıl kavga iç dünyasında. Onun oyunculuğunda öfke de var, trajedi de, kahkaha da… Tam anlamıyla “Nicolas Cage tarzı bir fırtına.” Filmin görüntü yönetmeninin The Babadook ve The Nightingale gibi karanlık yapımlardan gelen Radek Ladczuk olması da tesadüf değil; bu açıdan film, yalnızca bir çatışma değil, gerilim dolu bir atmosfer yaratıyor. Cage’in büyüsü de burada zaten: Ne oynarsa oynasın, asla sıradan kalmıyor. Bugün hâlâ sinema dünyasının en çok konuşulan isimlerinden biri olmasının nedeni tam da bu. Sörfçü, Nicolas Cage’in kariyerindeki iniş çıkışlı ama daima heyecan verici yolculuğa yepyeni bir dalga daha ekliyor.
HAFTANIN VİZYON REHBERİ
Sinemaseverler için bu hafta tam bir şölen var. Yeniden vizyona giren efsaneler, modern klasikler ve sürükleyici yeni yapımlar perdede buluşuyor. Önce yeniler… Johanna Spyri’nin 140 yılı aşkın süredir varolan Heidi’si yeni macerasıyla beyazperdede. Tüm dünyada 50 dilde 50 milyondan fazla satan kitapları ve 120’den fazla ülkede yayınlanan en ikonik karakterlerden biri olan Heidi’nin masumiyet dolu hikâyesi bu hafta vizyonda. Alp dağlarının huzur veren atmosferinde büyükbabasıyla birlikte yaşamaya başlayan Heidi, hem çocuklara hem de büyüklere doğanın ve dostluğun güzelliklerini hatırlatıyor. Bu klasiğin yeni macerasında büyükbabasıyla birlikte doğayla iç içe bir yaşam süren 8 yaşındaki Heidi’nin, ormanda yaralı bir vaşak yavrusu bulmasıyla başlayan hikayesi cesaret dolu bir mücadeleye dönüşüyor.
Yönetmenliğini Tobias Schwarz ve Toby Schwarz’ın üstlendiği etkileyici hikayede Heidi’yi seslendirme sanatçısı Yaren Özaydın başarıyla seslendiriyor. Ailece keyifli bir sinema deneyimi arayanlar için ideal seçim. Sercan Muhammet’in yazıp yönettiği Gülizar Yol Ayrımı yerli film arayanlar için öne çıkıyor. İlker Aksum, Aslı Bekiroğlu ve Cemal Hünal’ın rol aldığı film izleyiciyi geçmişle hesaplaşan bir kadının derin hikâyesine davet ediyor. Eşinin ansızın ortadan kaybolmasıyla sarsılan Hicabi’nin oğullarını da kaybetmesiyle değişen hayatı, küçük kızı Gülizar’ın savcı olup doğup büyüdüğü köye gelmesi ve karanlık sırları ortaya çıkarmak istemesiyle bambaşka bir hal alıyor. Film, dram severlerin aradığı yoğunluğu fazlasıyla taşıyor
YENİDEN BEYAZPERDEDELER Bu hafta vizyonda eski ama güçlü üç film yer alıyor. Bunlardan biri F1 Filmi. IMAX ve SCX salonlarında tekrar gösterime giren film Formula 1 tutkusunu beyazperdede en çarpıcı şekilde yaşatıyor. Joseph Kosinski’nin yönettiği Brad pitt’in başrolünde yer aldığı film, yarış tutkunlarını adeta piste davet ediyor. Tüm dünyada büyük ilgi gören film 460 milyon doların üzerinde hasılat elde ederek beklentileri fazlasıyla karşıladı. Eğer hız tutkunuysanız, bu filmi dev ekranda izlemeden geçmeyin.
Christian Bale’in unutulmaz performansıyla Batman’in doğuş hikâyesi yeniden beyazperdede. Christopher Nolan’ın modern Batman üçlemesinin ilk filmi Batman Başlıyor, 4DX teknolojisiyle adeta Gotham sokaklarına taşıyor. Bruce Wayne’in adalet arayışı, izleyiciye hem güçlü bir kahraman hikâyesi hem de sinema tarihinin en karizmatik dönüşümünü sunuyor. Kısacası, Gotham’a yeniden uğrama zamanı geldi…
Davul ritimlerinin altında ezilen bir öğrenci, sınır tanımayan bir öğretmen… Whiplash, müzikle dramın birleştiği, temposu hiç düşmeyen bir film. Damien Chazelle’in Oscar ödüllü başyapıtı, yeniden vizyonda. Final sahnesi hâlâ sinema tarihinin en heyecan verici dakikalarından biri olarak anılıyor. Sinema ve müzik tutkunları için tam anlamıyla kaçırılmayacak bir fırsat.