İhtiyarlara yer yok… mu?


“Oğlu her gün işe gidiyor, mecbur; ameliyatlı ihtiyar annesi evde yalnız kalıyor, aslında dolu kardeşi var, evli barklı hepsi, biraz da onlar bakamıyor muymuş annelerine” diyor…
Gözü yaşarıyor anlatırken…
“Kadıncağız küçücük bir odada sabahtan akşama yatıyor, ara ara ağlıyor; pencereden dışarı bile bakamıyor, çünkü yukarıda…”
***
Bir arkadaşım da şöyle anlattı geçen gün: “Babamın artık yürümesi çok zorlaştı, sürekli bakım gerektiriyor; eh, ihtiyarlık tabii, kapris de yapıyor, kardeşler arasında birer aylık süreyle dolaştırıyoruz, kimse uzun ilgilenmek istemiyor, adamcağız bir eve alışınca, toparlanıp ötekine gitmek ağırına gidiyor.”
Sonra da kocaman bir “off” çekti, “Çok zor abi, çok!” dedi…
***
Hayattan böyle bir dolu manzara aktarabilirim, günlerce sürer ama gerek var mı?
Şimdi…
Kendimize soruyorum, gelecek plancılarına, siyasetçilere soruyorum…
Hoş ve özlü sözlerle nereye kadar?..
Ömürler uzadıkça uzuyor ama bin türlü düşkünlük, hastalık eklenerek…
Kent yaşamı ve gündelik hayat iktisadı ihtiyarların düşkün hâllerine uygun düşmüyor.
***
Geçen gün ne göreyim?
Resmi Gazete‘de yayınlanan kararla 8 yıl aradan sonra stüdyo dairelere, yani 1+0 konutlara yeniden izin çıkmış.
Herkes aklındakiyle bakıyor olaya tabii…
Hemen “Buralar ahlakı bozar” diyenler var, “Ucuz olur, yatırım için almalı” diyenler var.
Ben de içimden şöyle mırıldanıyorum:
“İhtiyarlara yer yok bu gidişle!” Stüdyo dairede kim kime bakar?
Düşünün, 2+1 konutlarda oturan kardeşler bile birbirleriyle kavga ediyorlar; “Ben annemi nereye alayım da bakayım, çocuklar ve bizden geriye evde yer kalmıyor” diye…
Müteahhitler mi?
Onlar memnun tabii, sistem hep onlara çalışıyor.
***
Stüdyo daireler…
1+1’ler…
Ne bunlar, yüzleşmeye var mısınız?
Hayatı otele çevirmece…
Kenti toplama kampı kılma…
İnsanın gerçeğini iktisat halısının altına tıkıştırmaca…
Gerçek şu:
Müreffeh sınıflar hariç, insanlığımız, merhametimiz, aile bağlarımız sürekli erozyona uğruyor…
***
NOT DEFTERİ
Şen olmak, eğlenmekle aynı şey değildir. Şen insanın mutluluğu, doygunluğun, kemalin mutluluğudur. Özel bir andan çok daha fazlasını barındırır. Çocuğun mutluluğuna benzer. (WILHELM SCHMID / Sakin Kalmak)