NEBİ MİŞ / Çok taraflı barış anlaşmasının zorlukları


Trump’ın, Zelenski ve Avrupalı liderlerle gerçekleştirdiği zirvenin ardından Putin’le telefon görüşmesinden sonra yaptığı açıklamaya bakılırsa, barışa ulaşmanın beklenenden daha zor olacağı anlaşılıyor.
Trump’ın, “Putin’in anlaşma yapmak istemeyebileceğini” belirtmesi ve Zelenski’ye “müzakerelerde esnek olması” çağrısında bulunması, tarafların mevcut tutumuna ilişkin yeterli ipucunu barındırıyor.
Rusya‘nın barış müzakerelerinde ortaya koyduğu şartlar uzun süredir biliniyor.
Trump ile görüşmesinin “yapıcı ve samimi” geçmesi, Putin’in şartlarda ne kadar esneyebileceği konusunda yeterli bir fikir vermiyor.
Rusya’nın masaya getirdiği şartların ne olduğu açık olmasına rağmen, Avrupa ile birlikte masanın diğer tarafında olan Ukrayna‘nın pozisyonu her toplantı öncesi daha da muğlaklaştı.
Trump’ın bir arabulucu gibi hareket ettiği müzakerelerde, Avrupa’nın kendi içinde -çoklu aktörlüğün doğal bir sonucu olarak- farklılaşan beklenti eşikleri müzakereler için ortak zeminin oluşmasını zorluyor.
Barış müzakerelerinden önce ateşkesin sağlanması konusunda bile hâlâ bir fikir birliğinin olmaması bu durumun somut bir göstergesi.
Avrupalı liderler, Ukrayna’nın “tampon bölge” olduğu yeni bir güvenlik mimarisi oluşturmaya çalışıyor. Bunun adını net bir şekilde Trump koydu.
Ukrayna’nın kendisi için “güvenlik garantileri” olarak gördüğünü, Avrupa’nın “tampon bölgenin güvenliği” olarak görmesi normal.
Avrupa’nın göndermeyi teklif ettiği “barış gücü” tam da “tampon bölge” formatına uygun bir yaklaşım.
Trump, Avrupa ülkelerinin ve Ukrayna’nın “küçük ayrıntılara” takılmasını “zaman kaybı” olarak görüyor. Washington pozisyonunu çoktan netleştirdi:
Avrupa’nın finanse edeceği Ukrayna güvenliği, ABD‘den alınacak silahlarla sağlanacak. Bu düzen, Trump açısından hem barışı getiren hem de ABD’ye kazanç sağlayan bir formül.
Güvenlik garantilerinin neler olacağı ve finansmanın nasıl sağlanabileceği gibi konularda Avrupa’nın önce kendi içinde ortaklaşması lazım.
Bu, Avrupa için yeni bir güvenlik mimarisinin inşası anlamına geliyor.
Avrupa Birliği‘nin ortak savunma ve güvenlik politikasında yıllardır bir sonuca ulaşamadığı göz önünde bulundurulduğunda, bu yeni güvenlik mimarisine kısa sürede nasıl ulaşacağı bir muamma.
Putin’in müzakerelere yaklaşımı Ukrayna ile sınırlı değil. Zaten bu bakış açısını savaşı başlatma gerekçesinde ayrıntılı bir şekilde açıklamıştı.
Putin, Soğuk Savaş sonrası Batı’nın Rusya’yı “çevreleme politikası”nı ve Doğu Avrupa‘nın Batı’ya eklemlenmesini Ukrayna- Rusya savaşının kök nedenlerinden biri olarak görüyor.
Ayrıca, oluşan yeni güvenlik dengesini hayati gördüğü için Sovyet dönemi küresel güç mimarisindeki Rusya’nın konumunu yeniden kazanmak istiyor.
Artık kesin olan husus; müzakerelerin Ukrayna-Rusya savaşını çoktan aşan bir zeminde yürütüldüğü gerçeği.
Dolayısıyla tam bir barışa ulaşmak ve bunu sürdürülebilir kılmak beklenenden uzun sürecek ve barışı korumak zor olacak.
Sıcak savaşı durduran bir anlaşmaya varılsa bile, bu yeniden paylaşım anlaşmasının daha yaygın etkisi önümüzdeki yıllarda farklı gelişmeleri tetikleyecek.