Bir zamanlar kartaldı

Fenerbahçe’nin efsane başkanıydı… Sarı-lacivert tribünlerden öyle bir slogan yükselirdi ki… Yer gök inlerdi:
“Ali Şen başkan, Fenerbahçe şampiyon.“
Vefa… Onun diğer adıydı.
Süleyman Demirel‘in yasaklı günlerinde… Yanındaydı.
1987… Seçim kampanyası… Uçağını… Helikopterini… İmkânlarını… Demirel’in partisine (Doğru Yol Partisi) tahsis etmişti… Para, pul istemeden… O günleri en iyi Cavit Çağlar bilir.
Kenan Evren‘in, Bodrum‘daki son dönemleri… Eskiden, makamına topuk selamıyla girenler, artık ne arıyor ne soruyorlardı.
Darbe lideri iken… Cumhurbaşkanı iken… Yere göğe sığdıramayanların bir kısmı, “Asın bu faşisti” diyorlardı.
Ali Şen ise… Evinde… Boşnak böreği yaptırıp, ona götürüyordu:
“Paşam siz çok seversiniz.“
Kenan Evren‘in yaş günü… Bodrum… Ali Baba‘nın evi… Havuz başı… Üzerinde, Türkiye haritası olan koca bir pasta… Yaş günü kutlaması.
Fatih Hoca (Terim) da vardı.
Yolu Ankara‘ya düştüğünde, mutlaka, SABAH Gazetesi‘nde ziyaretime gelirdi.
Bir defasında, sarı-kırmızı işlemeli, Galatasaray ambleminin olduğu gümüş tabak hediye etmiştim.
“Galatasaray, bizim ezeli rakibimiz ama ebedi dostumuz“ diyerek, almıştı.
Zaman… Su gibi akıp geçiverdi.
Geçen hafta… 13 Ağustos Çarşamba… Sevgili Orhan Keçeli ile birlikteydik… Ali Şen’in kadim dostu… Sırdaşı.
Dedim ki…
“Yapabileceğimiz bir şey var mı?“
Orhan, cevap verdi:
“Elimizden ne gelir? Dua etmekten başka.“
Ali Baba… Aynı gün… Hastaneye kaldırıldı… Bodrum- Acıbadem… Yoğun bakımda.
Biz de hastanenin yolunu tuttuk.
Metin Şen… Vefalı oğul… Gözleri yaşlı… Hastane koridorlarında.
Sevgili Ali Şen… Espri küpü, şakacı… Sabahları uzun yürüyüşler yaptığımız dost… Şimdi konuşamıyor.
Ve kimseyi tanımıyor… Ne kadar acı.
Orhan Keçeli, koluma girdi:
“Kader… Yapabileceğimiz bir şey yok… Haydi gidelim… Allah, yardımcısı olsun…”
Evet… Kader… Ve kaderin çizdiği yol Acıbadem.
Allah’tan şifa diliyorum.
***
Zaman tünelinden
Yıllar öncesi… 2011… Temmuz… Bodrum’da Ali Şen ile yürüyoruz… Yalıkavak yolunda.
Fenerbahçe’ye operasyon… Şike iddiaları… Göz altılar… Tutuklamalar.
Yoldan gelip, geçenler… Otomobiller… Kalabalık etrafımızı sarıyor.
Kadın, erkek… Herkes Fenerbahçe’yi soruyor… Ağlayanlar var.
Ali Şen, “Biliyorum” diye söze başlıyor:
İçinizde değişik kulüplerin taraftarları da var.
Ne olur şu günlerde Fenerbahçe taraftarını incitecek bir şey yapmayın.
Şike, bir erkeğin karısını ya da kızını parayla satması gibi bir şeydir… Şerefsizliktir.
Fenerbahçe yönetiminde şerefsiz yok… Aziz Yıldırım’ın kefiliyim… Fener, bir dünya markası… Sahip çıkalım.
***
Hepsi gerçek
Masal gibi… “Bir varmış bir yokmuş.” Şarkı sözü gibi… “Uzun yıllar ötesinden.”
Deniz Baykal… CHP Genel Başkanı… Antalya’dan İstanbul’a Uçuyor… Kucağında torunu Mehmet… 18 aylık.
Baykal… İstanbul’dan Ankara’ya geçecek… Fakat…
CHP İstanbul örgütü, havalimanında… Israr: “Efendim çok önemli bir toplantı var… Katılmanız şart.”
İyi de… Bebek Mehmet ne olacak?
Deniz Baykal, bu sırada, Ali Şen‘i görür… Ankara yolcusu:
– Ali Bey… Mehmet’i kucağınıza versem… Esenboğa’da eşim Olcay sizden alır.
Deniz Bey, uçağa kadar gelir… Hostese durumu anlatır… Ve bebeği Ali Şen’e verir
Fakat… Ali Şen, kucağına alınca… Mehmet, ağlamaya başlar… Hıçkıra hıçkıra.
Deniz Bey, uçağın kapısından ayrılamaz.
Rastlantı… İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da uçağa binmek üzeredir… Deniz Bey’e der ki:
-Sayın genel başkan… Bebeği bana verin… Biz anlaşırız.
Mehmet, Erdoğan’ın kucağında… Ağlaması kesilir… Gülücükler atmaya başlar.
Deniz Baykal:
-Tayyip Bey… Ne yaptınız da, Mehmet susuverdi? Okuyup, üflediniz mi?
Kahkahalar patlatılır.
Ve Mehmet mışıl mışıl uyur.
Ankara… Esenboğa… Olcay Baykal, torununu beklemektedir… Tayyip Bey’in kucağından alır… Mahcup… Teşekkür:
– Uçakta sizi üzdü mü? Üzerinizi falan kirletti mi?
– Hayır… Çok akıllı çocuk… Çok sevdim… İnşallah, büyük adam olacak.
Deniz Bey, rahmetli… Ali Şen hastanede… Hikâyenin iki kahramanı Erdoğan ile Olcay Hanım hayattalar… İkisi de bu olayı hatırlar.
Mehmet’e gelince… Bilgisayar mühendisi… Amerika‘da.
***
Geriye sayım
Ateş, düştüğü yeri yakar… Ali Şen, 17 yaşındaki torunu Alp Ali‘yi kaybetmişti… 19 Mayıs 2014.
Günlerce gözyaşları dinmedi.
Ali Baba çiftliğinde… Eşiyle baş başa… Fotoğraf albümü… Video… Alp Ali’nin görüntülerine bakarlardı.
Ve… 5 Nisan 2018… Sevgili eşi Bente… Toprağı bol olsun… Onu da kaybedince;
Sapasağlam… Koskoca adam… Dağ gibi… Ali Şen… Geriye sayım başladı… Bir türlü toparlanamadı.
***
‘Helal süt emmiş’
Kosova… Prizren… Ali Şen’in doğduğu şehir.
2010… Prizren’deyim… Fenerbahçeliler Derneği… Akşam yemeği.
Masada… Ali Şen’in çocukluk arkadaşları.
Suphi Fasuli, Salih Lika, Adem Kantarcı.
Sohbet… 7 Ağustos 2010… Yazmıştım… Arkadaşları onu anlattılar:
– Bu Ali var ya… Çok milliyetçi çocuktu… Öğrenci iken müdüre kafa tuttu… ‘En büyük Türkiye‘ dedi… Okuldan atıldı.
Köfte… Piyaz… Sohbet uzadı.
Suphi Fasuli:
– Türkiye’ye gitti… Büyük adam oldu.
Salih Lika:
– Burada kalsaydı en az 30 yıl hapis yatardı.
Adem Kantarcı: Helal süt emmiş… Buraları hiç unutmadı.