BERCAN TUTAR / Alaska’dan çıkan sonuç: Yeni Yalta


ABD ve Rusya’nın Ukrayna krizini de aşan yeni küresel işbirliğini sembolize eden Alaska’daki zirveden ateşkes çıkmaması sürpriz olmadı. Zira hedef ateşkes değil kalıcı bir barıştı. Savaş yanlısı Avrupa ve Amerikan kartel medyası zirveyi ‘amatör diplomasi’ diye aşağılamaya kalksa da ABD Başkanı Donald Trump, Rusya ile ilişkilerini derinleştirmekte kararlı.
Bu nedenle Trump, zirveden sonra yaptığı açıklamada önceliğin artık Avrupalı liderlerin ısrar ettiği ‘geçici bir ateşkes’ değil savaşı kalıcı bir anlaşmayla tamamen çözecek hamleler olacağını vurguladı. Truth Social’daki paylaşımında Trump, Putin ile Anchorage’da yaptığı yaklaşık üç saatlik görüşmenin ‘çok iyi geçtiğinin’ altını çizdi.
Ardından, “Zirveyi Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, birkaç AB lideri ve NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ile görüştüm. Rusya ile Ukrayna arasındaki korkunç savaşı sona erdirmenin en iyi yolunun, savaşı sona erdirecek bir barış anlaşması’na doğrudan gitmek olduğuna ve çoğu zaman işe yaramayan sıradan bir ateşkes anlaşmasına varmak olmadığına herkes karar verdi” bilgisini paylaştı.
***
ABD Başkanı ayrıca, pazartesi günü Volodimir Zelenski ile görüşeceklerini de doğrulayarak, “Her şey yolunda giderse, Başkan Putin ile bir görüşme planlayacağız” diye de ekledi. Alaska zirvesinden sonra Putin de ‘kalıcı ve uzun vadeli bir çözümün çatışmanın temel nedenlerinin ortadan kaldırılmasını’ gerektireceğini vurguladı.
Yani 15 Ağustos 2025 tarihli Alaska zirvesi öyle görünüyor ki tarihe II. Yalta olarak geçecek. Şubat 1945’teki Yalta zirvesinde ABD, SSCB ve İngiltere liderleri II. Dünya Savaşı sonrasındaki dünyayı dizayn etmiş ve Avrupa’nın güvenlik mimarisini yeniden şekillendirmişlerdi.
Şimdi de buna benzer bir süreçten geçiyor dünya, özellikle de Avrupa. Alaska zirvesi ABD’nin Rusya ile sadece Ukrayna’da değil Doğu Avrupa başta olmak üzere Balkanlar, Kafkasya, Asya-Pasifik, Ortadoğu ve Afrika’da da uyum içinde hareket edeceği bir süreci sembolize ediyor.
Çünkü Trump ve çevresi ile birlikte Amerikan derin devletinin bir kesimi 1990’lardan bu yana Rusya’yı hedef almanın yanlış bir tercih olduğuna inanıyor. Trump ve kurmaylarına göre asıl jeopolitik tehdit Rusya değil Çin. Bu yüzden önceliğin Çin’e yönelik kuşatmaya verilmesinin ve Rusya ile uzlaşı sağlanamadan ABD’nin Pekin’e karşı Orta Asya ve Asya-Pasifik’te başarı şansının hayli zayıf olduğunun altını ısrarla çiziyorlar.
***
Dolayısıyla daha büyük küresel jeopolitik, ticari ve teknolojik hedefleri için ABD, Ukrayna’da Rusya’nın taleplerini karşılayacak ve güvenlik endişelerini giderecek her tür adımı atmakta kararlı görünüyor. Buna göre Kırım, Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya gerekirse Rusya’da kalacak, Ukrayna NATO’ya alınmayacak ve Rusya ile Ukrayna sınır hattı 150 kilometre derinliğe kadar silahtan arındırılacak.
Trump, en büyük kozu olan güç politikasıyla Avrupa’yı bu gerçeği kabul etmeye zorluyor. ‘Eğer karşı çıkarsanız bütün Ukrayna’yı kaybedersiniz‘ diye uyarıyor. Yani ölümü gösterip sıtmaya razı edecek. Bunu yapmak zorunda yoksa kendi ülkesinin geleceği tehlikeye girecek. Dolayısıyla ABD ve Rusya artık Ukrayna’yı da aşan bir küresel konsensüse doğru ilerliyor. İki ülkenin Ukrayna’daki krizin çözümünde Alaska’da üzerinde anlaştıkları yol haritası, öyle anlaşılıyor ki gizli ve açık diğer stratejik bütün sahaları da kapsayacak bir mahiyete sahip.
Hâsılı kelam, Yalta aynı yeniden tekerrür ediyor. Bu yeni küresel uzlaşıda sadece Ukrayna ve Avrupa’nın geleceği değil Ortadoğu, Asya-Pasifik ve Afrika’nın geleceği de yeniden şekillenecek. Gidişat bunu gösteriyor.