YAZARLAR

BERCAN TUTAR / Feleğin çarkı kırılmadıkça…

Ben Gurion‘dan Golda Meir‘e, Ariel Şaron‘dan Binyamin Netanyahu‘ya kadar bütün işgalci ve sömürgeci İsrailli yöneticiler, Batılı efendilerinin ellerine tutuşturduğu emperyalist reçeteyi uyguladı, uyguluyor. Uluslararası kamuoyu daha yeni yeni hayretler içinde soruyor. İsrail gibi sapkın bir devletin Filistin halkına 1948’den bu yana uyguladığı sistemli soykırıma dünya şimdiye kadar neden müsamaha etti ve hâlâ niçin kılını kıpırdatmıyor, kıpırdatamıyor.
Çünkü dünya onların dünyası. Kuralları onlar koyuyor. Bu nedenle şu anki küresel statüko yıkılmadan hiçbir şey değişmez. Birleşmiş Milletler (BM) gibi kurumlar, Avrupa ve ABD’nin dünyaya dayattığı sömürgeci sistemin bir aparatıdır sadece.
BM’nin kuruluş amacı, sömürgeci Anglosaksonların “böl ve yönet” stratejisine hizmetti zaten. Hâliyle dünyayı olabildiğince ulusal devletlere parçalayıp vesayet altına almanın en etkili emperyal mekanizmasıdır BM.
Zaten 1917 Balfour Deklarasyonu ile Filistin’i Yahudi yurdu yapmaya karar veren İngilizler, II. Dünya Savaşı’ndan sonra işgal projesini BM’ye devretti. 29 Kasım 1947’de BM, 181 sayılı taksim kararıyla Nehir’den Deniz’e uzanan bölgede İsrail ve Filistin devletlerinin kurulmasını onaylayarak Filistin’i ikiye parçaladı. İsrail hemen kuruldu ama Filistin devletinin kurulması hep engellendi.

***

Taksim planındaki İsrail devletinde Yahudiler azınlıktı. Filistin’deki 2 milyonluk nüfusun 1.5 milyonu Filistinliyken sadece 500 bini Yahudi’ydi. Yahudilerin devlet olabilmesi için BM nüfus ve harita oyunlarına başvurdu. İsrail devleti içindeki Yafa gibi yerleşim birimleri Filistin devletine dâhil edildi.
Bunu gören soykırımcılar 14 Mayıs 1948’de İsrail’i ilan eder etmez ilk iş BM’nin önderlik ettiği etnik temizlik projesini devam ettirmek oldu. Altı ay içinde İsrail devleti içindeki 800 bin Filistinli sürgün edildi. Ve ödül olarak BM, sürgün felaketinden (Nekbe) beş ay sonra 11 Mayıs 1949’da İsrail’i üye yaptı.
İsrail BM üyesi olur olmaz 5 Aralık 1949’da Batı Kudüs’ü aldı. Ben Gurion, BM’den gördüğü destekle gözünü bu kez Gazze, Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Batı Celile’ye dikti. Dünyanın her yanından Yahudileri İsrail’e çağırırken sürdüğü Filistinlilerin ise BM’nin 194 No’lu kararına rağmen dönüşüne izin verilmeyeceğini ilan etti.
1967’de İsrail, Mısır‘dan Sina ve Gazze’yi, Ürdün’den Batı Şeria ile Doğu Kudüs’ü ve Suriye’den de Golan Tepelerini aldı. BM buna da göz yumdu. İsrail 1980’de Kneset’te aldığı kararla Kudüs’ü ilhak ettiğini duyurdu. BM göstermelik 476 ve 478 kararlarıyla ilhakı tanımadığını ilan etti. Fakat hesap vermesi gereken İsrail bu kez Mart 1979’da bir kez daha ödüllendirildi. Mısır, Camp David’de İsrail’i tanıdığını açıkladı.

***

Görüldüğü üzere süreç emperyal projeye göre ilerliyor. Şimdi de sırada Gazze ve Batı Şeria’nın ilhak aşaması var. Filistin için sadece Filistinliler savaşıyor. 1987’deki I. İntifada ve 28 Eylül 2002’deki II. İntifada’dan sonra İsrail, inkâr ettiği Filistin halkını kabul etmek zorunda kaldı. İsrail devletini tanıyan sözde bir Filistin idaresine izin verildi.
Dünyanın rafa kaldırdığı iki devletli çözüm, Gazze direnişi nedeniyle yeniden gündemde. BMGK’nın göstermelik kararları sadece yükselen küresel öfkeyi dindirmeye yönelik sinsi hamlelerdir. Sömürgeci Batı’nın ve aparatı BM’nin hegemonyası yıkılmadan soykırımcı İsrail projesini durdurmanın bir yolu yok.
BM’nin yeniden sahneye çıkması, yeni ve daha büyük barbar katliamların ön hazırlığıdır sadece. Ziya Paşa’nın dediği gibi: “Pek rengine aldanma felek eski felektir…” Dolayısıyla feleğin zebun çarkı kırılana kadar, ritüeller ve aktörler değişse de siyonist sömürü, soykırım, işgal ve barbarlık değişmeden sürecek.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu