MAHMUT ÖVÜR / Sahte diplomada FETÖ şüphesi


Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı‘nın 2024 yılı haziran ayında başlattığı “sahte diploma” soruşturması kamuoyuna “Sahte diplomalı 400 profesör, doçent” olarak yansıtılınca birileri mal bulmuş mağribi gibi olayı köpürtmeye başladı. Bir sevinç çığlıkları atmadıkları kaldı.
Bu müthiş bir ezikliğin işaretiydi. Bir anlamda içlerinde ukde kalan, savunmakta zorlandıkları diploması iptal edilen Ekrem İmamoğlu‘nun rövanşı alınıyordu. Arsız arsız “Sizinkiler de yaptı” çapsızlığının yeni bir örneğiydi bu…
Oysa söz konusu olan ülkenin güvenlik sistemine ve kurumlarının itibarına yönelik saldırıydı. Olayı açığı çıkartan da o çok şikâyet ettikleri “iktidar yargısı”ydı. Dosyadan anlaşılan karşımızda bir grup bilişim teknolojisini de bilen yeni tür organize bir şebeke vardı. Ancak sahtekârlık boyutu işin belki de en küçük yanıydı. 50 bin TL’ye ehliyet vermek, 100 bin TL’ye not yükseltmek gibi. Nelere yol açtığını, notu yükseltilen bir mühendisin neler yaptığını henüz bilmiyoruz. İddianameye yansıyan bir profesör veya doçent ismi de yok. Kuşkusuz bu da önemli ama daha vahimi ülkenin siber güvenliğinin deliniyor olması ve bakanlık gibi, üniversiteler gibi kurumların itibarının hedef alınmasıydı.
İşte burada biraz durup düşünmek gerekiyor.
Bu iş sadece iddianamede şüpheli 154 kişiden ibaret miydi yoksa arkasında bu tür konularda sicili kirli FETÖ veya FETÖ’ye de destek veren ve pusuda bekleyen MOSSAD gibi istihbarat örgütleri mi vardı?
Bunlardan birinin çıkması hiç şaşırtıcı olmayacak.
Bu ülkeye yöneltilen çok büyük bir saldırı… Arkasında kim varsa üzerine gidilmeli. Buna rağmen mevcut üniversite sistemine karşı kara propaganda yapanlar hemen harekete geçti. Onlar için iddianamenin içeriği önemli değildi, önemli olan iktidara ve mevcut sisteme zarar vermesiydi.
İş öyle bir noktaya vardı ki makul saydığımız Kürşad Oğuz gibi gazeteciler bile İmamoğlu hatırlatması yapmaktan utanmadı.
AMAÇ SADECE PARA DEĞİL
Oysa söz konusu olan iktidar değil, ülkenin güvenlik sistemi ve üniversiteleriydi. Bu yüzden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iki iddianameyi dikkatle okumaya çalıştım. Hatta iyi bir hukukçu arkadaşımdan destek aldım.
Haberlerde de yer aldı, benzer suçlar işlemiş olan şüpheliler, iki ayrı elektronik imza sertifikası veren şirketi kullanarak, 14 üniversitenin öğretim görevlisinin, Göç İdare Başkanlığı‘nın, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu‘nun, Milli Eğitim Bakanlığı ve bazı emniyet yetkililerinin adına sahte elektronik imza üreterek organize bir sahtekârlık yapmıştı.
Sistemi kuran kişilerin amacı anladığım kadarıyla sadece para da değil, bilinçli bir biçimde hem devlet kurumlarını hem de üniversiteleri yıpratma, itibarlarını sarsmaydı. İşin püf noktası ise kurumlardaki en yetkili isimlerin e-imzalarının çıkartılması. Olayın geriye dönük uzun bir geçmişi var mı bilmiyorum. Umarım yoktur.
İddianameye göre, organizasyonda öne çıkan iki isim var: Ziya Kadiroğlu ve Sinan Şimşek… Şüpheliler, Telegram gibi mesajlaşma programları üzerinden irtibat kurmuş ve sahte kimlik belgeleriyle e-imza başvuruları gerçekleştirmişler. Bu iki ismin geçmişi iyi araştırılmalı.
Şu tablo da insanı şaşırtıyor: Bir şüpheli, bu yolla yaklaşık 40 kişinin işlemini gerçekleştirdiğini ve 150 bin TL civarında menfaat sağladığını söylüyor. Olay bu kadar basit mi doğrusu emin değilim. İddianamede, onlarca şüphelinin ismi geçiyor ve bu kişilerin farklı şehirlerde, hatta farklı ülkelerde (Suriye, Tacikistan) yaşayan insanlarla bağlantılı olduğu görülüyor.
BAKANLIKTAN SUÇ DUYURUSU
Son bir not: İddianamede organize çetenin nasıl çökertildiğine dair bir bilgi yok. Ancak olayın kamuoyuna yansımasından sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan yapılan açıklama, en azından bazı kurumların erken fark ettiğini gösteriyor:
“Yapılan araştırma sonucunda Genel Satış Daire Başkanı’nın kısa sürede adına düzenlenen e-imzadan haberdar olup e-imzayı iptal ettirmesi sonucunda e-imza kullanılarak herhangi bir işlem gerçekleştirilmediği tespit edilmiştir. E-imzayı üretenler ve e-imza ile Bakanlığımız Belgenet sistemine bağlanmaya çalışan kişiler IP adreslerinden tespit edilmiştir. Bu kişiler hakkında işlem yapılmak üzere 25 Haziran 2025 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmuştur.”