BERCAN TUTAR / Her iki krizin de kazananı Türkiye


Ukrayna‘da devam eden savaş ile Batı’nın İsrail üzerinden devreye soktuğu Gazze’deki soykırım, Lübnan, Suriye, İran ve Yemen’i de kapsayan Ortadoğu ve Doğu Akdeniz ile Hazar’dan Afrika Boynuzu’na uzanan Müslüman coğrafyasını yeniden dizayn hamlesidir.
Bu hamle, hedefinde İslam dünyasının çelik çekirdeği konumundaki Türkiye’nin yer aldığı küresel bir emperyal projedir. Gelişmelere sadece Ukrayna veya İsrail-Filistin krizi olarak bakarsak büyük resmi göremeyiz.
Nitekim 24 Şubat 2022’de Ukrayna’ya yönelik askeri harekâttan kısa bir süre sonra Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Bu Ukrayna ile ilgili değil, dünya düzeniyle ilgili. Mevcut kriz, modern tarihte kader belirleyici, çığır açan bir an. Dünya düzeninin nasıl olacağı konusundaki mücadeleyi yansıtıyor” değerlendirmesinde bulunmuştu.
Benzer şekilde “terör ile savaş” adı altında başlayan ve Arap Baharı ile Afganistan’dan Irak’a veya Tunus’tan Yemen ve Suriye’ye kadar uzanan bölgedeki hemen her ülkeye yayılan kaotik saldırı furyasının amacı da ne demokrasi ne adalet ne de özgürlüktü. Ana plan jeopolitik hedeflerdi. Bölgenin ve küresel sistemin emperyal ihtiyaçlara göre yeniden dizaynıydı.
***
Bu süreç Ukrayna ve Gazze krizleriyle had safhaya ulaşmış görünüyor. Fakat şu aşamada küresel merkez için taşeronluk yapan vekil güç mahiyetindeki Ukrayna ve İsrail’in en çok kaybedenler olduğunu görüyoruz. İkincil olarak en büyük zararı gören aktörler ise bu vekil güçlerin suç ortağı ve efendisi konumundaki Avrupa ile ABD’dir.
İsrail’in siyonist miti tarihe karışırken soykırımcı rejime dair bugüne kadar dünyaya dayatılan bütün ezberler de teker teker bozuluyor. Korku duvarlarını aşan küresel vicdan sahipleri, katliamcı İsrail’i tarihte hiç olmadığı kadar sıkıştırmış ve yalnızlaştırmış durumda.
Zira İsrail’in soykırım ve bölgesel savaş yoluyla Ortadoğu’nun haritasını değiştirme projesi Türkiye tarafından Suriye‘de akamete uğratıldı. Türkiye duvarına çarpan İsrail’in gerilemesiyle bölgede post-siyonist dönemin kapıları aralanmaya başladı. İsrail ve destekçisi aktörler bölgede güç kaybederken Türkiye hem içeride hem dışarıda tarih yazmaya devam ediyor.
***
Bunun en somut örneği Suriye başta olmak üzere Ortadoğu’da esen Türkiye rüzgârıdır. Çünkü bölgedeki bütün ulusal ve yerel aktörlerin cazibe merkezi ve birinci adresi artık Ankara.
Dolayısıyla Türkiye sadece Ortadoğu’da değil küresel aktörlerin kapıştığı Ukrayna krizinde de en büyük kazanan konumunda. Rusya’nın ABD ve Avrupa ile karşı karşıya geldiği krizde dünya yeni bir küresel güvenlik mimarisine doğru ilerliyor. Bu küresel mimarinin yıldız ülkesi ise Türkiye.
Ankara diplomatik ve siyasi hamleleriyle her iki tarafın güvenine sahip tek aktör olarak arabuluculuk yaparken savunma sanayiinde yaptığı ataklarla da Ukrayna krizinde Kiev’den sonra en büyük darbeyi alan Avrupa’nın jeopolitik terazisindeki ağırlığı giderek artan ve hatta yer yer AB için can simidi olarak görülen vazgeçilmez bir aktöre dönüştü.
Hâsılı kelam izlediği özerk dış politika ve yaptığı ezber bozan askeri ve siyasi hamlelerle Türkiye şu an hemen her gün daha fazla ete kemiğe bürünmeye başlayan yeni dünya düzeninin de kilit ülkesi konumunda.