OKAN MÜDERRİSOĞLU / Devlet-Vatandaş ilişkilerine dikkat!


Bu sıralar iç gündemin şekillenme biçimine, tartışma konularına, servise konulan iddialara ayrı bir dikkatle bakmak gerekiyor. Elbette siyasi/ resmi gündem kendi mecrasında akıyor. Çoğu kez dezenformasyonla malul bırakılsa da ana doğrultu bir şekilde korunuyor. Örneğin, Terörsüz Türkiye sürecinde olduğu gibi…
Lakin…
Benim işaret etmek istediğim husus biraz farklı!
Kanımca…
Kurgulanan gündemde, içeriden devşirilmiş fakat dış akıl tarafından organize edilen unsurlar çok fazla rol alıyor. FETÖ’cüler veya İsrail istihbaratı mesela.
Nitekim, MİT‘in son dönemde deşifre ettiği faaliyetlerin içeriği bile çok şeyi anlamaya yetiyor.
Örneğin… Kamuoyu manipülasyonuna dönük dış destekli ataklarda çoğunlukla sivil görünümlü unsurlar kullanılıyor. Adres veya kişi tespiti mi gerekiyor? Emlak ofisi gibi çalışan bir yerle anlaşmanız yeterli olabiliyor. Projeye göre… Hukuk büroları, dedektiflik şirketleri, sosyal ağ/medya yöneticileri gizli ajandaları uygulamak için kolaylıkla bulunabiliyor. Bu kişi veya kuruluşlar, ödeme yapan tarafın/aracının asıl stratejisini tam bilemeden sinsi hesaplara angaje edilebiliyor!
Şimdi gelelim ana meseleye…
Son günlerde ardı ardına kamuoyuna mal olan konular, devlet-vatandaş ilişkileri ve güven boyutunda ciddi riskler üretiyor.
Elbette ilgili kurumlar, ileri sürülen hususları ciddi biçimde tetkik etmeli, münferit mi yoksa sistematik mi diye bakmalı. İnceleme veya soruşturmayı makul sürede bitirmeli. İdari ve adli açıdan gereğini yerine getirmeli. Buraya kadar tamam.
Ama bundan öncesi ve sonrası da mühim.
İster diploma, ister vatandaşlık, ister din görevlileri bağlamında olsun… Hatta bunlara milyonlarca öğrencinin katıldığı sınavları da ekleyin. Seri şekilde ve peşi sıra gündeme taşınan sorunlu başlıklara yeniden bir bakın lütfen. Göreceksiniz ki keskin bıçak iki taraflı bilenmiş.
Bir tarafında kitlesellik ve toplumun çoğunluğunu ilgilendiren hayati boyutlar var.
Diğer tarafında ise devlete güvensizliği amaçlayan organize işler.
Yani…
Toplumun sinir uçlarına basan iddialar öylesine ustaca biçimlendiriliyor ve hızlı biçimde dolaşıma sokuluyor ki kamu kurumları itibar kaybettiği gibi siyaset kurumunun da ülkeyi yönetemediği algısı alttan alta toplumsal bilinçaltına işleniyor.
Çağımız, “yeni gerçeklik çağı” olduğundan, “Şuyu, vukuundan beter” dedirten durumlar sıkça yaşanabiliyor. İnsanlarımız, “ilk duyduğu” ya da “tanıdığı/bildiği birisinden öğrendiği” ile karar/hüküm verebiliyor. Vatandaş, doğru/yanlış, eksik/abartılı bilgi bombardımanına maruz kaldığı için zamanla fikren kemikleşiyor. Haliyle ülkeyi yönetenlere işin doğrusunu anlatmak ve ikna etmek için çok sınırlı marj kalıyor. Ama ne olursa olsun… Halk tabiri ile “Sütte leke olur, devletle ilgili konularda olmaz, olmamalı!” Sapla saman karşımadan, eğrisi ile doğrusu ayrılmalı ki dürüst vatandaş kendisini enayi gibi hissedip, devlete küsmesin, umudunu kesmesin!
Bu vesileyle…
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin önemli bir boşluğu doldurduğunu da belirteyim. Merkez hem yalan ve yanlışa karşı duruyor hem de doğru ve net bilgi paylaşımı ile kamusal hafızaya not düşüyor!