Kafa karışıklığı için acil reçete


Diyelim ki yaşadığımız bölgede olan biteni anlamakta zorluk çekiyorsunuz yahut kendince haklı argümanlara dayalı birbirine taban tabana zıt görüşler karşısında kafanız oldukça karışmış.
Dahası, bu kafa karışıklığı yüzünden bir metre önünüzü göremiyorsunuz.
Ne yapacaksınız?
Cevap gelsin derseniz, acil reçete mesabesinde bir yol önereyim: İsrail’e bakın.
Evet, İsrail’e. Lakin sadece yapıp ettiklerine veya konuştuklarına değil, sustuklarına da!
Mesela, 1991 Körfez Savaşı esnasında Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, Tel Aviv ve Hayfa‘ya 42 adet SCUD füzesi fırlattığı hâlde İsrail değil karşılık vermek, ağzını bile açmamıştı.
Oysa aynı İsrail söz konusu tarihten 10 yıl önce, yani 1981’de durduk yere Irak’ın nükleer reaktörünü bombalayarak tamamen imha etmişti. BM Güvenlik Konseyi‘nin “uluslararası hukukun ihlali” şeklindeki kınamasını da iplememiş, “Önleyici meşru müdafaa” diyerek kestirip atmıştı.
Dikkat isterim: ABD, İsrail’den yaklaşık yirmi yıl sonra (2003’te) Irak’ı işgal etme savaşında aynı “Önleyici savaş” lakırdısını devreye sokmuştu.
Soru şudur: 1981’de durduk yere Irak’a saldıran İsrail, 1991’de 13 kişinin ölümüne, bini aşkın kişinin de yaralanmasına neden olan SCUD füzeleri karşısında neden susmuştu?
Çünkü Suudi Arabistan‘dan Mısır‘a kadar birçok Arap ülkesinin de yer aldığı ABD öncülüğündeki koalisyonun insicamının bozulmasını istememişti. Yapılanlar nihayetinde İsrail’in bölgedeki hedeflerine matuftu ve İsrail’e düşen görev “susmaktan” ibaretti.
Daha yakına gelelim, 2010’daki Arap Baharı‘na. Ki, o dönemde bizim muhteremler öyle coşmuştu ki sırf “eleştirel yaklaştığımız” için selamı sabahı kesenler bile olmuştu. Akılları sıra tüm bölgede “devrimler” ardı sıra sökün edecek, halkların iradesi belirleyici olacaktı.
Kaddafi‘yi 2011’de kurban verdiğimiz Arap Baharı nedense Suudi Arabistan‘a hiç uğramamış ama Suriye‘ye 2011’de öyle saplanmıştı ki “iç savaşsız” bitmek bilmedi.
İşbu Suriye iç savaşı boyunca ağzını hiç açmayan İsrail, Hizbullah‘ı devreden çıkardıktan ve Golan Tepeleri‘ne adamakıllı kurulduktan sonra susmak bilmiyor.
Son günlerde de çatallı dilini KKTC‘ye uzatmaya başladı. Hem de “bizim meselemiz” diyecek kadar.
Şunu tartışamayız: İsrail için bölgede kolaylıkla alt edemeyeceği / yenemeyeceği / pes ettiremeyeceği her devlet (kendisiyle dostluk ilişkisi kursa dahi) “varoluşsal tehdittir”.
Bu tehdit değerlendirmesi kapsamında 1981’de Irak‘a, 2007’de de Suriye nükleer santraline saldırarak imha ettiklerini bizzat kendileri dermeyan etmişlerdi.
Bugünlerde de bizim Mersin’deki Akkuyu nükleer santralimizi dillerine doladılar.
Tabii ki Türkiye ne Irak ne Suriye’dir.
Zaten İsrail de bunun bilincinde hareket ediyor. Fakat Türkiye’nin de eli armut toplamıyor. Ki, “Terörsüz Türkiye” hedefine her şeyden evvel bu yönden bakmak icap eder.
Buna rağmen kafanız karışıyorsa, İsrail’in “Terörsüz Türkiye” karşısındaki tavrına dikkat ve rikkatle bakın.