YAZARLAR

KEREM ALKİN / Anavatan, Yavru Vatan ve Mavi Vatan

51 yıl önce Kıbrıs Barış Harekâtı, tarihsel bir sorumluluğun ve stratejik bir vizyonun ürünüydü. Türkiye, Kıbrıs Türk halkını soykırım tehdidinden kurtarmakla kalmadı, Doğu Akdeniz‘in kaderini de yeniden şekillendirdi. Bugün bu tarihî hamlenin stratejik izdüşümü, üç boyutta somutlaşıyor: Anavatan Türkiye, Yavru Vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Mavi Vatan. Birbiriyle iç içe geçmiş ve stratejik derinlik kazanmış bu üç önemli sütun üzerine inşa edilen ve Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın liderlik ettiği vizyon, Kıbrıs Türkleri ile birlikte Doğu Akdeniz’in kaderini ve geleceğini birlikte oluşturma kararlılığımızın da en müstesna sembolüdür. Bugün 51 yıl sonra yeniden görmekteyiz ki, 20 Temmuz 1974 sadece Türk Silahlı Kuvvetlerimizin destansı kahramanlığı ve başarısı değil; aynı zamanda Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki en temel haklarını kimseye asla bırakma niyeti olmadığını net bir şekilde ortaya koyan bir uyanıştır.
Türkiye’nin 462 bin kilometrekarelik Mavi Vatan vizyonu, sadece deniz yetki alanlarıyla ilgili bir kavram olmayıp, enerji güvenliğinden jeopolitik caydırıcılığa, ekonomik bağımsızlıktan deniz diplomasisine kadar geniş bir stratejik zemini ifade etmekte. Bu zeminin merkezinde ise KKTC ile kurulan ekonomik, ticari, siyasi ve askeri işbirliği ve dayanışma ağı bulunuyor. 2011’de imzalanan kıta sahanlığı anlaşmasıyla birlikte Türkiye, Doğu Akdeniz’de sismik ve sondaj faaliyetlerine uluslararası hukuk temelinde hız verdi. Türkiye’nin Bakan Berat Albayrak‘la başlayıp Bakan Fatih Dönmez ve Bakan Alparslan Bayraktar‘la büyük atılımlar gerçekleştirdiği deniz sondaj filomuz ise, bu stratejinin teknik platformunu oluşturmakta. Fatih, Yavuz, Kanuni ve Abdülhamid Han gemilerine eklenen iki yeni sondaj gemisiyle, Türkiye artık tam teşekküllü bir enerji filosuna sahip. Bu yalnızca Mavi Vatan’da ve müttefikimiz ve dostumuz olan ülkelerde enerji arama meselesi değil; denizlerimizdeki haklarımızı bizzat fiilî varlıkla koruma kararlılığıdır.
Enerji filomuza eklenen 2 yeni sondaj gemisi ile birlikte toplam sondaj gemisi sayımızı 6’ya çıkarmış olmamız, aynı zamanda, Türkiye’nin dünyanın en büyük 4. deniz enerji filosuna sahip ülke konumuna geldiğini de göstermekte. Enerji Bakanımız Bayraktar, bu gücün sadece bir filo olmayıp, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, denizlerin derinliklerinden geleceğe uzanan güçlü bir iradenin yansıması olduğunu da vurgulamakta. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın güçlü iradesi ile, KKTC artık TDT, İİT ve EİT‘de de temsil edilmekte. ‘Türkiye Yüzyılı’ Vizyonu ile, Türkiye, sadece batısındaki Akdeniz eksenine değil, doğusundaki Türk dünyasıyla da bütünleşen bir strateji izliyor. Zengezur Koridoru’nun açılması, birbiriyle kenetlenmiş Türk Devletleri Teşkilatı ile birlikte, Mavi Vatan’ı Orta Asya’ya açılan bir jeoekonomik kapıya da dönüştürüyor. İşte bu nedenle, KKTC aynı zamanda Türk jeopolitiğinin denizdeki kalpgahıdır.
Akdeniz’de daha derin, daha uzun süreli ve bağımsız sondaj yapabilmemizi sağlayacak milli imkanlarımız, aynı zamanda Türkiye’nin Mavi Vatan üzerinden jeopolitik caydırıcılık gücünü de temsil etmekte. KKTC bu yönüyle Türkiye’nin enerji vizyonunun stratejik ortağıdır. 2015’te Türkiye-KKTC arasında uluslararası düzeyde örnek bir proje olarak hayata geçirilen Su Hattı Projesi sonrasında, gelecekte Türkiye ile KKTC arasında doğal gaz ve elektrik bağlantısı kurulması da Kuzey Kıbrıs’ın bir enerji köprüsü olmasını sağlayacaktır. Donanmamızın KKTC açısından stratejik önemi, Geçitkale İHA/SİHA Üssü ve Tatlısu Deniz Üssü gibi askeri altyapılarla birlikte Türkiye-KKTC ortaklığı, Doğu Akdeniz’in güvenlik mimarisine de yeni bir derinlik kazandırmakta. TCG Anadolu’nun aktif hizmete girmesi ve denizaltı savunma kabiliyetlerinin geliştirilmesi de Mavi Vatan’ın caydırıcı gücünü artırmakta. Türkiye Kıbrıs’ta iki devletli çözümün arkasında taviz vermeden durmayı sürdürecek.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu