TÜRKİYE

Bahçeli: “Devletin pazarlık yaptığını iddia eden müfteridir, namerttir”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli yazılı bir basın açıklaması yaptı. Bahçeli açıklamasında Terörsüz Türkiye, silah bırakma, Suriye, israil’in saldırıları, LGS iddiaları gibi gündemdeki birçok konuya ilişkin görüşlerini paylaştı.  

MHP Basın Birimi’ninni sosyal medya hesabında paylaşılan açıklamada “Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin,  “MYK-MDK Ortak Toplantısı Öncesinde” yapmış oldukları yazılı basın açıklamasını ilgi ve bilgilerinize sunarız” denildi. 

Bahçeli’nin açıklaması şöyle: 
 
“Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı bayrak, vatan ve millet sevgisinin ağır sınavından yüz akıyla çıkmayı başaran ve başaracak olan serdengeçti bir anlayışın siyasi ve fikri kubbesidir. 

Teklemeden, tökezlemeden ve tenakuza düşmeden halkımız lehine hakikatin sesi ve sözü olmak her şeyden evvel kutlu ecdadımıza ahde vefanın gereğidir. 

Türk milleti asil ve aziz olduğu kadar vakar ve vefayla donanmış bir millettir. 

Hiç kimsenin milli ve manevi konular çerçevesinde partimiz ve Cumhur İttifakı’yla boy ölçüşmesi, bilek güreştirmesi veya aşık atması mümkün ve muvafık değildir. 

“YENİ YÜZYILDA HUZUR VE GÜVENLİK HAKİM OLACAK”

Terörsüz Türkiye hedefiyle ilgili bazı menfi ve münferit çıkışları bir kenara bırakırsak, atılan adımların ne kadar sağlam, ne kadar sağlıklı ve ne kadar samimi olduğu gayet açık şekilde görülebilecektir. 

Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni yüzyılında huzur ve güvenlik hakim olacak, refah ve istikrar öne çıkacak, milli birlik ve kardeşlik muhakkak köklü içerik kazanacaktır. 

Üzerinde yaşadığımız vatan coğrafyasının kaderi husumet ve hıyanet temelinde değil, birlikte yaşamanın muazzez aklıyla, muhterem ahlakıyla tahkim ve tayin edilecektir. 

Kavga ve karışıklıktan nemalanan geleneksel kriz odaklarının Türkiye’nin önünü kesmesi, kutlu yürüyüşünü engellemesi asla söz konusu dahi olamayacaktır. 

Türk milleti kararını vermiş, Cumhur İttifakı çatısı altında toplanan sevdalıları vasıtasıyla haysiyetli iradesini hayatın somut gerçekleri muhtevasında teçhiz ve teşekkül ettirmiştir. 

“KARA KAMPANYALARA HIZ VERDİLER”

Bölücü terör örgütü PKK’nın silahları yakmasıyla yeni bir evreye geçilmiştir. 

27 Şubat İmralı açıklamasıyla gündeme gelen “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” sonuç vermiş, örgüt fesih kararını ilan ederek silahlara veda etabına geçmiştir. 

Bu zorlu etabın herhangi bir provokasyona maruz kalmadan belirlenmiş takvim ve yol haritası kapsamında sonuçlandırılması, en son silahın yakılmasıyla tamamlanması elbette kaçınılmaz bir ihtiyaç halini almıştır. 
Terörsüz Türkiye, dünden alınan çetin ve meşakkatli derslerle bugün ve geleceğin emin ve ehil şekilde güvenceye kavuşturulmasıdır. 

“DEVLETİN PAZARLIK YAPTIĞINI İDDİADENLER MÜFTERİDİR”

Türkiye’nin yeni ahval ve durumuna ayak uyduramayanların, baş döndüren gelişmelere hazırlıksız ve dağınık şekilde yakalananların yalan ve iftiralardan medet ummaları, kara kampanyalara hız vermeleri bir bakıma bozulmuş mayalarının gereğidir. 

Devletin pazarlık yaptığını iddia edenler müfteridir. 

Al-ver sürecinin işletildiğini, kendisini fesih etmiş bir terör örgütünün yüksek bir aşamaya geçerek yeni kazanımlar elde ettiğini ileri sürmek namertçe bir saptırmadır. 

Hatta Sevr Antlaşması’nın bir maddesini dahi okumadan süreci makyajlanmış Sevr olarak mimleyenler ve böyle tevil etmeye çabalayanlar utanç çukuruna yuvarlanmışlardır. 

Bunun da ötesinde “teğmenleri ihraç ediyorlar, PKK’lıları askere alıyorlar” iddiası düşmana bile taş çıkartan bir ağızdır. 

Terörü geçim kapısı görenlerin maması bitmiş, vanası kapanmıştır. 
Kandan, gözyaşından ve kutuplaşmadan siyaset üretenlerin suyu kesilmiş, umutları kırılmıştır. 

Türkiye’nin yeni dönemine intibak ve intikal zorluğu çekenlerin, devletin taviz ve teslimiyet döngüsü içinde olduğunu hezeyan ve hezimet içinde açıklamaları paçalarının tutuşmasına ve tükenmişlik sendromuna mahkum olmalarına kanıt ve karinedir. 

“İSRAİL’İN SURİYE’YE SALDIRMASI TESADÜF DEĞİLDİR”

Bir grup PKK’lının 11 Temmuz’da silahları yakmasının üzerinden çok geçmeden İsrail’in komşu ülke Suriye Arap Cumhuriyeti’nin pamuk ipliğine bağlı halde bulunan huzur ve barış ortamına doğrudan saldırması asla tesadüf değildir. 

Üstelik PYD/YPG’nin Şam yönetimiyle imzalanan 10 Mart 2025 tarihli mutabakat zaptının uygulama safhasına geçilmesine ayak diremesi, verilmiş sözlerin tutulmasına yanaşmaması İsrail saldırısıyla aynı kümede ele alınması gereken maksatlı ve marazi bir açmazdır. 

Suriye’nin güneyinde Dürzilerle Arap aşiretler arasında fitne yayan, karışıklıktan istifadeyle Şam’ı bombalayan İsrail’in terör örgütlerinden daha aşağı bir seviyeye indiği açıktır. 

“ŞEYTAN KORİDORUDUR, HEDEF TÜRKİYE’DİR”

Siyonist vandallık terörsüz Türkiye ve bölge hedefine sabotaj yapmış, Suriye’nin güneyi-kuzeyi boyunca planlanan kaos koridorunu silah zoruyla inşa etmek için vahşet sarmalını genişletmiştir. 

Suriye Arap Cumhuriyeti’nin siyasi ve toprak bütünlüğü ülkemiz açısından ihlali ve inkarı düşünülemeyecek ilkesel tutum ve politikasıdır. 
İsrail’in sözde “Davut Koridoru”yla nereye ulaşmak istediği, bu suretle Anadolu sınırlarına dayanmak ve sonrasında da tutunmak için her türlü alçaklıktan istifadeye teşne olduğu her türlü izahtan varestedir. 
İsrail işbirlikçisi malum bir Dürzi şeyhinin bu yöndeki beklenti ve talebi de son derece tehdit içermektedir. 

Çatışmaların merkezinde yer alan Suveyda’dan kuzeye açılacak koridor şeytan koridorudur, Suriye’nin bölünmesidir, Türkiye’nin hedef alınmasıdır. 

PYD/YPG terör örgütünün Siyonist tuzağa kapılmadan, maksimalist heveslere aldanmadan 27 Şubat İmralı çağrısına müzahir hareket etmesi de en azından kendi hayrına olacaktır. 

M.Ö.3000’den buyana coğrafyamıza zehir katan, artan şiddet ve ölçekte huzursuzluk çıkartan Siyonizm’in böyle giderse mazlum milletleri müdafaa onurunu asırlar boyunca vicdanında taşıyan Türk milletiyle karşı karşıya gelmesi mukadderdir. 

Suriye’nin yaklaşık 400 kilometrekare toprağı İsrail’in işgaliyle gasp edilmiştir. 

Haydut devlet İsrail bu topraklar üstünde 10 askeri üs kurmuştur. 
İsrail bölgemizin ve dünya barışının bir numaralı istikrarsızlık mihrakıdır. 
ABD’nin adil, hakkaniyetli ve dengeli bir politikayla bölgesel barış ve huzura destek olması, İsrail’in arkasından çekilmesi artık bir adalet ve insanlık gereğidir. 

Bunlar oluyorken Birleşmiş Milletler acz içindedir. 
Bundan daha fazlası kuruluş amaç ve fonksiyonunu kaybettiği gibi Güvenlik Konseyi de sadece top çevirmekle meşguldür. 
Meselenin daha acıklı yanı ise Birleşmiş Milletler fiilen yok hükmündedir. 

“İSRAİL DURDURULMALIDIR”

Siyonizm’e ve emperyalizme mızraklık yapanlar küresel adalet ve vicdan karşısında hak ettiklerini bulacaklardır. İsrail durdurulmalıdır, İsrail pişman edilmelidir, İsrail bedel ödemelidir. Bunun ne şekilde olacağını, yol ve yöntemlerinin nasıl sağlanacağını Türk devlet aklı en etkili biçimde temin edecek kuvvet ve muktedirliğe haizdir. 

Tehlikelerin bu denli sivrildiği bir dönemde Sayın Cumhurbaşkanımızın Kızılcahamam Kampı’ndaki tarihi çıkışını gölgelemek isteyenler şayet cahil değilse bilinmesini isterim ki dış bağlantılı mankurtlardır. 
Mensubiyet onurumuzun adresi Türk milletidir. 

İslam ümmetine dahil olduğumuz bir başka tarihi ve itikadı gerçektir. 
Merhum düşünürümüz Ziya Gökalp’in dediği üzere “Türk milletindeniz, İslam ümmetindeniz.” 

Türk-Kürt ve Arapların varlık ve birliklerine sahip çıkmaları; Siyonist ve emperyalist komplo ve kumpasa direne direne zalim oyunları bozmaları Türk-İslam aleminin altın çağını, yeryüzü cennetini ihata ve ihya edecektir. 

Bundan gocunan asalakların ümmet kelimesini dillerine dolayıp eleştirmelerinin tarihsel, sosyolojik ve nesnel hiçbir temeli yoktur. 
Bu kapsamda milliyetçilik pozu verenlerin evvelemirde hangi milletin milliyetçisi, hangi değirmenin dönen çarkı, hangi fitnenin ileri karakolu olduklarını netleştirmelerinde fayda vardır. 

Milliyetçi Hareket Partisi’ni karalayıp bazı gazete manşetlerinden istifalar yaşanıyor yaygarası koparmak şerefsizce bir bühtandır. 
Türk milliyetçiliğinin siyasi markası ve timsali Milliyetçi Hareket Partisi’dir. 

Partimizin ve Cumhur İttifakı’nın vatan ve millet sevdasını tartıya çıkarmak hiçbir soyu sopu bulaşığın harcı değildir. 

Türk-Kürt kardeşliğini yıkmanın hesabını yapanların sipariş senaryolarını yırtıp atmak da fikriyatımızın ve siyasi mücadelemizin şaşmaz gayesidir.   

56 yıl önce, bir davanın temelini atmak, bir tohumdan bir ulu çınar oluşturmak gibi çok zor, zahmetli ve şerefli bir milli hizmeti başlatan Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey başta olmak üzere bütün emeği geçenlere şükranlarımı sunuyorum.  

Hayatta olmayanlara ve şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.  
Hayatta olanlara uzun ve sağlıklı ömürler temenni ediyorum. 
Tarihin, tam da onlara ihtiyaç duyduğu anda orta çıkmış olmalarına; 
Tam zamanında, Türk milletinin mukadderatında söz sahibi olmalarına şükrediyorum. 

Türk milletinin kendi özüne ve geleceğine bambaşka rahle-i tedrisat üzerinden bakmalarına vesile olan, yeni bir vizyon sunan kadın, erkek, genç, yaşlı bütün kahramanları muhabbetle ve hasretle selamlıyorum. 
Bizim partimizin dünü onlardı, bugünü onlar oldular. Yarını da onlar olacaklardır. 

Bütün gayretimiz, ümidimiz onlar içindir. 

Cumhuriyetimizin geride kalan 102 yılının son 56 yılında siyaset alanında yer aldık. 

Çok partili hayatın 79 yılının 56 yılında ana akım siyaset alanı olarak Türk siyasetinde iz bıraktık. 

Gerek birkaç hükümetin ortağı olarak siyasette doğrudan;  
Gerek muhalefette dinamik bir kuvvet olarak dolaylı yoldan;  
Gerek Türk dünyasında milli ve milliyetçiliğin temsilcisi olarak düşünce boyutunda; 
Yetiştirdiği kadrolar ve oluşturduğu fikir alanı etrafından siyaset okulu olarak; 
Milli olmayana karşı tavır, yorum ve duruş açısından örnek alınan ekol olarak; 
Yurdumuzun her köşesinde yüreğinde milletinin sevgisini duyanların evlerinde tüten bir ocak olarak varlığımızı bugünlere kadar sürdürmeyi başardık. 

Kaynağını Türk-İslam Ülküsünde bulmuş Türk milliyetçiliği düşüncesini partimizin çatısı altında yaşayan, yaşamayı sürdüren ve sürdürecek olan değerli dava arkadaşlarımla Türk ve Türkiye Yüzyılını inşallah kucaklayacağız. 

Bugünkü MYK-MDK ortak toplantısının ana fikri de burada yatmaktadır. 
Bununla birlikte,  
Türk milliyetçiliğinin muharrik dinamosu olması hasebiyle ilk heyecanını üç hilalde bulmuş; 
Yüreğindeki vatan ve millet sevgisinin kıvılcımını üç hilalin ışığından almış, 
Bir vesile ile Milliyetçi Hareket Partisi’nin düşünce ve siyaset havasını solumuş, 
Bugün bizimle doğrudan birlikte olmasa bile hissiyatlarımızı hala paylaşan, 
Değişmez hassasiyeti Türk milleti olan bütün millet evlatlarına bağlı oldukları siyasi parti ne olursa sevgi ve saygımız bakidir.  
Onların bu muazzam mücadelede bizlerle olmalarını elbette çok isterdik. 

Verecekleri her desteğin kutlu davamıza katkı sağlamasını dilerdik. 
Ancak meşhur bir düşünürün ileri sürdüğü gibi; 
Gideceği limanı belli olmayan gemilere hiçbir rüzgârın yardım etmeyeceğini kendileri tecrübi olarak tatmak istemişlerdir. 

Takdir ve tercih onlarındır. 

Kim hangi köşelerde, ne söylerse söylesin, 

Güçlü bir siyasi hareketin sahip olması gereken her zenginliğe sahibiz. 

Fikirlerimiz, köklü ve kuvvetlidir. Teşkilatımız, yaygın ve güçlüdür. 
Kadrolarımız, yetişkin ve cesurdur. Politikamız, kesin ve tutarlıdır. 
Ahlakımız, temiz ve düzgündür. İdeolojiler, bir fikriyatın, olmasını hayal ettiği düzen ve toplum hayatının teorik alanını kapsamaktadır.  
Buna da değerler alanı demek mümkündür. 

Vatan, millet ve bayrak, inanç sevgisi ve kaygısı; 
Daha güçlü bir ülke beklentisi ise bu değerler alanına girmektedir. 
Değerler alanında siyaset kuşkusuz daha sadık, daha samimi ve daha aklı başında bir taban oluşturacaktır. Bundan kuşkumuz yoktur. 
Çünkü; Ülküler, idealler ve hasretler yıldızlara benzemektedir. 
Onlara ulaşamayacağımızı bilsek bile onlara bakarak yönümüzü bulmamız hayat ve siyaset gerçeğidir. 

Milliyetçi Hareket Partisi bugün dünden daha müessirdir. 

Milli birlik ve dayanışmaya hizmet eden, dava namusunu hayat memat konusu gören Türkiye sevdalılarının çelişkiye ve yanlışa düşmeleri beklenmemelidir.  

Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı Türk milletine hizmet aşkını bihakkın ifa ve icraya memur ve bunu da sonuna kadar yerine getirmeye yeminlidir. 

Terörsüz Türkiye sürecinin halkımıza anlatılması maksadıyla 81 ilimizi kapsayacak şekilde 9 il merkezli toplantılarımız 9 Ağustos 2025 tarihinde Erzurum’dan başlayacaktır. 

“Terörsüz Türkiye için Milli Birlik ve Dayanışma Buluşmaları-Asırlık Birlik, Sonsuz Kardeşlik” temasıyla vatanımızın tamamını müşfik ve kucaklayıcı bir siyaset üslubuyla dolaşıp düşüncelerimizi anlatacağız. 

Bugünkü MYK-MDK ortak toplantısındaki diğer bir gündem konusu da bu olacaktır. 

TBMM’de kurulması gündemde olan komisyona her türlü desteğimizi vereceğiz. 

“LGS’Yİ BİLE SİYASİ İSTİSMAR KONUSU HALİNE GETİRDİLER”

LGS’yi bile haksız yere siyasi istismar konusu haline getiren, evlatlarımızın hayalleriyle oynayan muhalefetin kazdığı dipsiz kuyulara nasıl düştüğünü sırasıyla ve mutlaka göreceğiz. 

Türk milletinden ödün veriliyor diyenlere, Türk milletinin destanını yeni yüzyılda da okumaya devam edeceğiz. 

Türk’süz Cumhuriyet diyenlere Türklüğün bekası, bin yıllık kardeşliğin yılmaz savunucusu olduğumuzu kararlılıkla göstermeyi sürdüreceğiz. 
Unutulmasın ki, Milliyetçi Hareket Partisi’nin çizgisi nettir, ilkeleri berraktır, ülküsü büyüktür, ahlaki ve siyasi müktesebatı çelik gibidir ve bunlar değişmemiştir.  

Türk-Kürt kardeşliği üstünde kumar oynayan kim olursa olsun alayının karşısında da sonuna kadar dimdik duracağız ve hesaplarını elhak bozacağız. 

Bugün yapılacak MYK-MDK ortak toplantısına katılan dava arkadaşlarıma şimdiden teşekkür ediyor başarılar diliyorum. 
Bu vesileyle aziz milletimi, gönül ve kültür coğrafyalarımızda yaşayan kardeşlerimi hürmetle selamlıyorum.” 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu