YAZARLAR

NİHAT HATİPOĞLU / Ebedi lider Hz. Muhammed’dir

Müslümanım diyen her müminin hayatında örnek olacağı kişi şüphesiz Hz. Muhammed’dir. Ahlakıyla, Allah’a bağlılığıyla, nezaketi, zerafeti, edebi, affediciliği ile Hz. Muhammed (SAV) örnektir. O, kendinden önce dokunulmaz denilen çirkin geleneklerin tümünü ortadan kaldırdı. Köleciliğe karşı savaş verdi. Putlara tapan, Yüce Yaratıcıya ortaklar edinilen zihniyeti reddetti. Kadını yüceltti. İmtiyaz sahibi kıldı. Yüreklere dokundu. Toplam 23 yıllık peygamberlik döneminde putperestlik düşüncesini, batıl dinleri, zihniyetleri yok ettiği gibi yepyeni bir din inşa etti. Allah’ın kendisine gönderdiği Ashabının hüzüne ortak oldu. Aç kaldıklarında aç kalırdı. Gözleri nemlendidiğinde onun da gözü yaşarırdı. Derde derman olurdu. Sahabe güldüklerinde gülerdi. Sevince ortak olurdu.

KIZIMI KUYUYA ATMIŞTIM
Darimi‘nin naklettiği bir rivayet çok çarpıcıdır. Cahiliye döneminde kızını ölsün diye kuyuya atan biri Resulullah’a geldi ve şöyle konuştu: Cahiliye döneminde kızımı kuyuya attım. Kızım kuyunun başında atmayayım diye bana yalvardı. Babacığım babacığım sözleri hala kulaklarımda. Çınlayıp duruyor. Dayanamıyorum. Efendimiz başını eğip gözyaşı döktü. Sakalları ıslandı gözyaşından. Orada bulunan başka bir Müslüman derdini döken bu kişiye sitem etti. “Bak Resulullah üzülüyor. Sus artık” dese de; Efendimiz müdahaleye müsaade etmedi. Şöyle buyurdu: “Dokunma! Adamın derdi var. Yaptığının bedelini ödemek istiyor. Cahiliye döneminde işlenen günahlar İslam‘a girdikten sonra affedilir.” (Darimi, Mukaddimet)

İSLAM’A GİRENİ ÖLDÜREMEZSİN
Hz. Üsame anlatıyor. Savaşta bir müşriği yere indirdim. Tam adamı öldürecekken adam şehadet kelimesini söyledi ve İslam’a girdi. Ancak adamı mızrağımla öldürdüm. Harpten sonra olayı Hz. Peygambere anlattım. O son derece öfkelendi ve şöyle dedi: “Şimdi sen İslam’a girmiş birini mi öldürdün?” Bu sözü o kadar tekrar etti ki o güne kadar Müslüman olmamış olmayı temenni etmeye başladım. (Buhari, Ahmed bin Hanbel)

O’NUN HAYATI ÖRNEKTİR
Abartısız bir insandı. Kimseyi küçük görmezdi. Yaşanabilir bir hayatı vardı. Bazen hüzünlenir, bazen sevinirdi. Bulduğunu giyerdi. Sofrada önüne geleni yerdi. Niye falanca şey yok demezdi. Müslüman, O’nu son Peygamber, son Resul ve son Nebi olarak kabul etmelidir.

DİPLOMATİK HEYETLERE TAVRI
Hz. Peygamber dışarıda da Peygamber olarak görülürdü. Kendisiyle görüşen heyetleri kabul ederdi. Mektup alır, mektup gönderirdi. Bazı heyetleri karşılarken Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer de gelip oturur ve gelecek heyetleri karşılarlardı. Özellikle ümmeti Muhammed’in Yusuf’u denilen -son derece yakışıklı ve etkili- Cerir bin Abdillah’ı yanından uzak etmezdi. Bazı heyetleri camide misafir ederdi. Diplomasiyi denetler ve heyetleri onurlandırdı. Sakif kabilesi mescide gelip dinlenince bazıları yadırgadılar. Ama O “Yeryüzü hiçbir şeyden kirlenmez” buyurdu. Onları daha sonra okunan Kur’an’ı duyacak bir yerde misafir edeceğim buyur. Peygamber cahiliye döneminde kendisine hakaret eden kişiyi görünce tanımış ve İslam’a girdiği için sevinmiş ve asla zarar vermemiştir.

BANA DA DUA ET
Hz. Ömer, Kabe’ye gitmek için O’ndan izin istedi. O da şöyle dedi: “Kardeşcağzım! Orada bana da dua et. Yolun açık olsun.” Sonraları Hz. Ömer şöyle derdi: Hz. Peygamberin bana “kardeşcağızım” sözünden daha güzel bir şey olamaz. O gönülleri yumuşatıyordu. KÖYLÜ ÜRPERİNCE
Hz. Peygamber mescide doğru yürürken kenarda duran birisiyle selamlaştı. Adamın heyecandan ürperip titrediğini görünce şöyle buyurdu: “Arkadaş! Kendine gel. Ürpereceğin bir şey yok. Ben de senin gibi bir beşerim. Annem senin annen gibi damda et kuruturdu. İçinizden biriyim. Tek farkımız bana vahiy iniyor. Melek beni ziyaret ediyor.” Bu mütevazi hali sözde kalmıyordu. Fiilen hayatına yansıtıyordu. Bizler ise güzel konuşuyor ve ama konuştuğumuzun gereğini yapmıyoruz.

YETİM ÇOCUK GETİRİLİNCE
Bir gün kendisine yetim ve öksüz bir çocuk getirildi. Çocuğu himayesine aldı ve “Ben Muhammed. Senin deden olsam olur mu?” dedi. Böylece kırık gönülleri onardı. Yetim çocuklar gelince saçlarını okşar, gözleri yaşarır ve sonra dua ederdi. Mahşer gününde Peygamberler ve ümmetleri sorgulanacak. Terazi adaleti tartsın diye getirilecek. Aklınıza bugün kullandığımız terazi gelmesin tabii. O günün ihtişamına benzer bir terazi olacak elbette. Peygamberlerin her birine Yüce Allah seslenecek: “Kalkın cevap verin. Bu insanları uyardınız mı?” Peygamberler elbette tebliğ ettik diyecekler. Ama Ümmetleri inkar edecekler. Bu böyle devam edecek. Nihayet Hz. Muhammed (SAV)’in ümmetine seslenilecek. Peygamberler Ümmetlerini uyardılar mı? Şahitlik edin. Hz. Muhammed (SAV)’in ümmeti “Evet tebliğ ettiler” diyeceğiz. İşte orada karar verilecek. Kur’an haber veriyor: “Andolsun, kendilerine peygamber gönderilen kimseleri de, gönderilen peygamberleri de sorguya çekeceğiz.” (Araf/6-7) Allah (CC) her şeyi bilmesine rağmen “son savunma” hakkını verdi. Konuşun. İnsanların elleri, ayakları, kulakları şahitlik edecek. Kaçacak yer yok artık. Mazeretler tükendi. İnsanlar hakikatle yüzleşecekler. “Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de (Ey Muhammed) onların üzerine şahit olarak getirdiğimiz zaman onların hali nice olacak?” (Nisa/41)

ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI: VESVESE
Hepimizde şöyle veya böyle vesveseden bir nasip vardır. Şeytan vesveseyi yüreğimize üfürür. Biz de bu tuzağa düşeriz. Vesveseyi aşmanın yolu tevekküldür. Allah’a sığınmadır. Allah vesveseye karşı şu ayeti okumamızı emretti: “De ki: Sığınırım insanların Rabbine, İnsanların hükümdarına,İnsanların ilahına, Sinsice vesvese verenin şerrinden, O ki insanların göğüslerine vesvese verir, Gerek cinlerden, gerekse insanlardan.” (Nas Suresi) Psikolojik sıkıntılarını, vesvesenin ilacı Allah’a sığınmak, tevekkül, namaz, teslimiyet, Kur’an-ı Kerim okumak ve belki işin uzmanından yardım almaktır.

YAKARIŞ
Dua kapına gelmiş birer günahkarız. Affet Allah’ım. Senden başka gidilecek kapı, sığınılacak mevki yoktur. Bizi sensiz bırakma Allah’ım. Çaresiziz bazen, çare sensin Allah’ım. Bazen ümidimizi yitiriyoruz. Dağılıyoruz. Savruluyoruz. Gözlerimiz hakkı görmez, kulağımız hakkı duymaz oluyor. Bizi bu halimize kabul et Allah’ım. Seni görmeden iman ettik. Sığındık. İmanımız hürmetine kabul buyur Allah’ım.

***

HAYVANA EZİYET DİNEN YASAK

Müslüman bir erkek, gayrimüslim bir kadınla evlenebilir mi?

Onu Müslüman olmaya zorlayabilir miyim? Ehli kitap diye adlandırılan Yahudi veya Hıristiyan bir kadınla evlenmenizde dinen bir sakınca yoktur. Gayrimüslim olan eşinizin ahlakınıza, görüşlerinize bakıp Müslümanlığı seçmesi çok güzel bir şeydir. Ancak dine girmesi için zorlamanız doğru değildir.

Hayvanları eğlence için dövüştürmenin dinen sakıncası var mıdır?

Hayvanlara eziyet ve zulüm sayılacak her türlü eğlence dinen yasaktır. İster üzerine bahis olsun ya da olmasın hayvanları dövüştürmek kabul edilemez. Ülkemizdeki horoz ve deve kavgalarını da, İspanya’daki boğa cinayetlerini de kabul edemeyiz.

İçimizden geçen kötü duygulardan dolayı sorumlu olur muyuz?

Kötü şeyleri düşünmek insanın kalbinde manevi siyah lekeler oluşturur. Bir müddet sonra da insanın içindeki sakınma duygularını yok edebilir. Bu nedenle de kötü duyguları bastırmak en doğru çözümdür. Kendinizi hayırlı ve güzel işlerle meşgul ediniz. Ancak sadece düşünmekle, düşüncenizi eyleme geçirmedikçe günaha girmezsiniz. Ama zıddını yaparsanız, yani iyi işler yapmayı diler de yapamazsanız sevaba girersiniz. Sadece düşünmekle bile sevap kazanırsınız.

İhlas Suresi’nin faziletleri nelerdir?

Kuran-ı Kerim’deki her sûre ve ayet tabii ki faziletlidir. Ancak İhlas Sûresi’nin faziletine ait birçok rivayet vardır. Bu sure İslam’ın ‘Allah’-tevhid-anlayışını tanımlar. Bu sûre Kuran-ı Kerim’in üçte birine denk görülmüştür. Peygamberimiz bir imamın her namazda İhlas Sûresi’ni okuduğunu duyar. Daha doğrusu şikayet edilir. Peygamberimiz bu kişiye “Neden bunu yapıyorsun?” diye sorar. İmam, “Çünkü ben bu sûreyi seviyorum, orada Rabbim kendini anlatıyor” der. Peygamberimiz sevinir ve “Senin bu sûreye olan sevgin seni cennete koyar.” buyurur.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu