ABDÜL SAMET ÇELİKÇİ / Yeni Bir Zemin İmkânı: Terörsüz Türkiye


Terörsüz Türkiye sürecinde son derece sıcak gelişmelerin yaşandığı ve kritik bir virajın daha alındığı bir hafta geride kaldı. 6 Temmuz 2025 Pazar günü Abdullah Öcalan ile görüşen DEM Parti heyeti, 7 Temmuz 2025 Pazartesi günü Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ile ikinci kez bir araya geldi. Bu kritik aşamadaki beklenti terör örgütü PKK’nın silah bırakma sürecinin MİT’in gözetiminde başlamasıydı. DEM Parti heyetinin İmralı’da Öcalan ile yaptığı görüşmenin ardından Öcalan, PKK’ya silah bırakma çağrısını yineledi ve böylelikle 10-11 Temmuz 2025’te en kritik aşama olan PKK’nın silah bırakma süreci başladı. Bu doğrultuda, PKK’ya bağlı otuz kişilik bir grup 11 Temmuz Cuma günü silahlarını bıraktı ve bırakılan silahlar yakıldı.
Peki bu kritik aşamaya gelene kadar süreç nasıl gelişmişti?
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, 22 Ekim 2024’te partisinin grup toplantısında Öcalan’a PKK’nın lağvedildiğini açıklaması yönünde yaptığı çağrı ile Terörsüz Türkiye sürecini fiilen başlatan isim olmuştu. Ardından 30 Ekim’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bahçeli’nin çağrısına destek vermesi ile Terörsüz Türkiye’yi gerçekleştirme süreci resmen başladı. Sürece dâhil olan DEM Parti’nin belirlediği heyetin önce 28 Aralık 2024’te İmralı’da Öcalan ile daha sonra TBMM Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş ve mecliste grubu bulunan siyasi partilerle yaptığı görüşmeler, 27 Şubat 2025’te Öcalan’ın PKK’ya kendini feshetmesi ve silah bırakması yönünde yaptığı tarihi çağrıyla sonuçlandı. 10 Nisan 2025’te DEM Parti heyetinin Sayın Cumhurbaşkanı ile yaptığı görüşmeyi takip eden süreçte, 5-7 Mayıs 2025’te kongresini toplayan terör örgütü PKK, 12 Mayıs 2025’te kendini feshetme ve silah bırakma kararını açıkladı. İkinci DEM Parti heyeti-Öcalan ve DEM Parti heyeti-Erdoğan görüşmelerinin ardından en kritik aşamaya geçildi ve ifade edildiği gibi, 10-11 Temmuz 2025’te PKK’nın silah bırakma süreci başladı.
PKK Terörünün Yarattığı Kısır Döngü
Kırk yılı aşkın bir süredir Türkiye’nin gündemindeki en önemli sorunlardan birinin terör sorunu olduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır. PKK terörünün Türkiye için söz konusu süre zarfında nelere mâl olduğu kamuoyunca malum. Buna karşın, terörün oluşturduğu kısır döngüyü anlamak, Terörsüz Türkiye hedefinin neden elzem olduğunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır.
PKK terörünün 1980’lerin ilk yarısında ortaya çıkışıyla Türkiye için kanayan bir yara açıldı. Ortaya çıktığı 1983’ten bugüne kadar, yani kırk yılı aşkın bir süredir, PKK terörünün Türkiye’ye verdiği maddi-manevi zarar, dünyanın farklı bölgelerindeki benzer birçok sorunla kıyaslanmayacak ölçüde fazladır. Bu noktadan hareketle, 1980’lerden itibaren sürekli artarak devam eden PKK terörünün, zaman içerisinde ortaya çıktığı bağlamın ötesine geçerek, onu gölgeleyerek ve perdeleyerek başlı başına büyük bir sorun başlığı haline gelmiştir. Yani aslında PKK terörü, kullandığı yöntem ve ortaya çıkardığı ağır bilançoyla, -çözüm getirme iddiasıyla- parçası olarak doğduğu sorunun çözümünün önündeki en büyük engellerden biri haline gelmiş ve adeta bir kısır döngü oluşturmuştur.
Nitekim 2002 sonrası dönemde sorunun çözümü konusunda birçok reform hayata geçirilerek Cumhuriyet tarihinde görülmemiş düzeyde bir ilerleme kaydedilmiş, bu doğrultuda 2009’da Demokratik Açılım Süreci ve devamında 2013’te Çözüm Süreci başlatılmıştır. Bu süreçlerin başlatılmasındaki amaç bir yandan Kürt sorununu çözüme kavuşturmak iken, diğer yandan elbette ki PKK terörünü bitirmek olmuştur. Ancak hatırlanacağı üzere, 2015’te Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde iki polisi şehit eden PKK, bir kez daha toplumsal barış ve huzuru hedefleyen bu süreçler bütününün baltalanmasındaki başat faktörlerden birisi olmuş ve böylelikle yarattığı kısır döngüyü devam ettirmiştir.
Öte yandan, Terörsüz Türkiye hedefini sadece bir sorun odaklı olarak değerlendirmemek gerekir. Elbette ki Terörsüz Türkiye bir süreçtir ve henüz başlangıç aşamasındadır. Ancak, Türkiye’nin terörden mutlak bir şekilde arındırılması anlamına gelen Terörsüz Türkiye’yi gerçekleştirme, mevcut sorunları içine alan ama onları kesinlikle aşan bir hedeftir. Terörsüz Türkiye, bir yönüyle PKK terörünün neden olduğu kısır döngünün kırılarak meselenin nihai çözümüne, dolayısıyla da toplumsal barış ve huzurun tam anlamıyla sağlanmasına oldukça önemli katkılar sunacak, diğer yönüyle de Türkiye’nin teröre harcadığı toplam enerjiyi daha büyük hedeflere kanalize ederek, bölgesel etkinliğinin artmasının önündeki önemli bariyerlerden birini ortadan kaldıracaktır.
Sorunları Aşan Bir Hedef: Terörsüz Türkiye
Terörsüz Türkiye’nin olası en önemli çıktılarından biri Türkiye’nin siyasal ve toplumsal hayatı için yeni bir zeminin oluşturulması olacaktır. Bu yeni zemin için terörün Türkiye topraklarından ve siyasal-toplumsal hayattan kalıcı olarak defedilmesinin ve Terörsüz Türkiye hedefinin gerçekleştirilmesi elzemdir. Bu hususun altını özellikle çizmek gerekir. Zaten gerek sürecin liderliğini yapan Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan gerekse süreci fiilen başlatan MHP lideri Sayın Bahçeli, konuya ilişkin yaptığı birçok açıklamada, geri adım atmaksızın kararlılıkla Terörsüz Türkiye’nin oluşturacağı zeminin önemine dikkat çekmektedir.
Mesela Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın, 22 Mayıs 2025’te Macaristan ziyareti dönüşü sırasında meseleye ilişkin yaptığı açıklamada “Biz ilk andan itibaren samimiyetle, çözüm perspektifi ile meseleye yaklaştık. Çünkü Terörsüz Türkiye’nin ülkemizi nasıl şaha kaldıracağını biliyoruz. Evlatlarımıza bırakacağımız en önemli miras Terörsüz Türkiye olacak” ifadelerini kullanmıştır. Açıklama her şeyden önce, terörle mücadeleye harcanan büyük enerjinin farklı alanlara kanalize edilmesiyle ulaşılacak büyük hedeflere dikkat çekmektedir. Kuşkusuz bu, ancak ve ancak oluşacak yeni ve terörsüz zeminde mümkün olabilir. Öte yandan, söz konusu yeni zeminin yarattığı imkan ile, terörün artık ne göz önündeki ne de arka plandaki gündemde yer almayacağı bir ülke haline gelmenin gelecek nesiller için ne kadar önem arz ettiğine vurgu yapmaktadır.
Öte yandan, Sayın Bahçeli’nin 8 Temmuz 2025’te partisinin grup toplantısında “Türk-Kürt kardeşliğinin millet varlığı içinde sonsuza kadar yaşatılmasına and olsun, seve seve hizmet edeceğiz. Terörsüz Türkiye artık bir devlet politikası haline gelmiştir… O sebepten Sayın Cumhurbaşkanımızın bu çabalarında her daim yanında ve arkasında olacağız. Onu yalnız bırakmayacağız. Yeni Yüzyılı Terörsüz Türkiye ile taçlandırarak Türkiye’ye şeref katacağız.” ifadelerini kullanarak hem kalıcı toplumsal barış ve huzurun sağlanmasının ve bu ortamın geleceğe aktarılmasının önemine vurgu yapmış hem de Cumhurbaşkanına desteğini yineleyerek kendisinin ve partisinin bu konudaki kararlılığını bir kez daha ortaya koymuştur.
Bununla birlikte, Türkiye’ye çok ağır bir maliyeti olan terör sorununun kalıcı olarak çözüme kavuşturulması hedefiyle başlatılan Terörsüz Türkiye sürecinin ilerleyişinde toplumsal hassasiyetlerin gözetilmesi de son derece önemli ve gereklidir. Öncelik silahların bütünüyle bırakılmasının ve Türkiye’nin terörden arındırılmasının tam olarak sağlanmasıdır. Ancak bu koşulların oluştuğu bir zeminde ilerleme kaydedilebilir. Yani, şiddet ve terör tehdidinin olmadığı bir zeminin oluşturulması Terörsüz Türkiye’nin gerçekleştirilmesinin olmazsa olmazıdır. Silahların bırakılması sonrasında toplumsal bütünleşmeyi sağlayacak ve Türkiye’yi yeni yüzyıldaki hedeflerine ulaştıracak adımlar olgunlaşacaktır. Söz konusu adımların atılmasında ise geçmiş ve gelecek dengesinde toplumsal birliktelik temel gaye olacaktır.