YAZARLAR

MAHMUT ÖVÜR / Üç temel hedef

Yazın sıcağına paralel siyasette de sıcak gelişmeler birbirini izliyor. En önemlisi de hiç kuşkusuz 50 yıllık isyan örgütü PKK‘nın feshi ve silahları teslim sürecinin başlaması. Bu yeni bir dönemin başlangıcı demek.
Birilerinin bu sürece siyasi hesaplar üzerinden bakıyor olması sonucu değiştirmeyecek. Başkan Erdoğan, 40 yıllık siyasi yolculuğunu şu üç temel meseleyi çözerek taçlandırmak istiyor.
50 yıllık isyana son noktayı koymak ve “terörsüz Türkiye”yi gerçekleştirmek.
Yerel yönetimlerden devlet bürokrasisine “yolsuzlukları” en aza indirmek.
Ve Türkiye’nin yüz elli yıllık sivil anayasa hayalini gerçekleştirmek.
Terörsüz Türkiye konusunda bütün küresel dayatmalara ve iç kışkırtmalara rağmen son viraja girildi. Şu çok net: İsyan bitti, silahların teslimiyle de tarihi “Türk-Kürt İttifakı”nın 4’üncüsü hayata geçmek üzere. Bu adım sadece siyasetin önünü açmak, demokrasi ve hukuk eksikliğini gidermekle kalmayacak bölgeyi de dalga dalga etkisi altına alacak.
Bugün yapılan “yolsuzluklarla mücadele” aslında bir “temiz eller” operasyonu. Bu da “terörsüz Türkiye” sürecinin tamamlayıcısı. Gerçi ortaya çıkan “yolsuzluk fotoğrafı” büyük oranda CHP‘li belediyeleri kapsıyor ama orada kalmayacağı çok açık. Yakın zamanda biri Doğu’nun önemli bir belediyesi olmak üzere AK Partili ve diğer partileri de kapsayacak.
Ayrıca operasyonların CHP’den başlıyor olması hem İBB eksenli siyaseti dizayn etme hedefli bir rant “sistemi”nin kurulmasından hem de CHP’li yerel yöneticilerin “fütursuz” oluşlarından kaynaklanıyor. Manavgat‘taki “rüşvet” skandalı bunun en utanç verici örneği…
Bu süreç doğal olarak yeni ve sivil bir anayasayla da taçlanmak zorunda. Bu tarihi çabayı, “Cumhurbaşkanı bir kez daha seçilmek istiyor” hafifliğine indirmek, hem Başkan Erdoğan‘ın küresel düzeyde oynadığı tarihi rolü, hem MHP lideri Devlet Bahçeli‘nin ezber bozan cesur çıkışını, hem de 50 yıllık örgütünü feshetmeyi göze alan Öcalan’ın üstlendiği riski hafife olmak olur.
Siyasette cesur olmayanlar ne yazık ki bunu görmez.
Oysa yeni bir anayasa yapmak, Menderes‘ten Ecevit‘e, Erbakan’dan Özal‘a, bütün siyasetçilerin ortak hayaliydi. Hatta bugün birileri unutsa da önceki gün Yavuz Abi (Donat) yazdı; tam 18 yıl önce dönemin başbakanı Erdoğan aynen şöyle diyordu:
“Yeni Anayasa, yine herkesin üzerinde mutabık kalabileceği, Türkiye’nin önünü açacak, Cumhuriyet’in kuruluş idealleri ve Atatürk’ün gösterdiği çağdaşlaşma hedefleri doğrultusunda, Türkiye’nin geleceğe yönelik beklenti ve ihtiyaçlarına cevap verecek bir metin olacaktır.”
Dün bu hayali geciktirenler tarihin utanç sayfasında yerlerini aldı, bugün karşı çıkanların sonu da farklı olmayacak.

***

ÖZEL’İN UTANÇ VERİCİ HATIRLATMASI

Bir bu siyasi tabloya ve verilen mücadeleye bakın, bir de dönün CHP Genel Başkanı Özgür Özel‘in sivil siyasetten nasiplenmiş insanları şaşkına çeviren “darbeci” çıkışına… “Sivil”i özel olarak kullanıyorum, hiçbir sivil siyasetçi ne kadar öfkeli olursa olsun şöyle bir cümle kurmaz, kuramaz: “Bana bu milleti sokağa davet ettirme. Ondan sonra Mısır’daki meydanı izlediğiniz gibi izlersin.”
Bir siyasetçinin zihninde darbecilik yoksa bu söylenmez. Geri adım atması ya da susması da sonucu değiştirmez. Çünkü bu bir CHP hastalığı… Bir yerde nüksediyor. Sadece son yıllarda orduya “Kâğıttan kaplan” diyen Süheyl Batum’u, “Sizin görevinizi biz yapıyoruz” diyen Oğuz Kaan Salıcı’yı hatırlamak yeterli.
Ne yazık ki Özgür Özel‘in seyir defteri de farklı değil, hep geri dönüşlerle noktalanıyor. Önce “Sıkışınca Atatürk’ten bahsedip alkış alarak ilerlenmez” dedi, sonra en çok o kullandı; “normalleşme siyaseti” deyip hızla çark etti; şimdi de “darbeci” damarı kabardı…
Bu utançla bırakın lider olmayı “siyasetçi” bile olunmaz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu