Yönettiğin belediyeler Dallas’a dönmüş.
Yolsuzluk soruşturmalarında gözaltına alınan da CHP‘li, şikayetleriyle soruşturmaları başlatanlar, müştekiler de…
Son olarak Manavgat Belediye Başkan Yardımcısı makamında baklava kutusunda rüşvet alırken canlı canlı kameralara yakalandı.
Ne var ki “Lanlı lunlu” konuşmaya başlayan, Türk yargısının soruşturduğu zanlılardan “esir” diye bahsedip İsrail‘le eş zamanlı olarak “düşman hukukuna” geçen, Tahrir Meydanı falan deyip darbe tehditleri savuran CHP Genel Başkanı bu rezaletlere cevap vermek yerine şimdi de işiyle meşgul gazetecilere sarıyor.
Dün de ilkokul çocukları gibi “çatla da patla” diyerek dikkatini çekmeye çalıştığı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya ve Azerbaycan arasındaki gerginlik nedeniyle tüm dünyanın gözlerinin çevrildiği dış temaslarını takip eden gazetecileri diline dolaşmıştı:
“O uçaktaki bütün gazetecilerin hepsine söylüyorum. Nasıl oluyor kayıt? Sorular belli. ‘Soruyu ben kendi kafamdan sordum’ diyen çıksın.”
Beyefendi, ağzınızdan çıkanı kulaklarınızın duymadığını biliyorum. Netice de eski sözlerini hatırlatan gazetecilere “öylesine, dikkat çeksin diye söylemiştim” diyecek tıynette birisin.
Dolayısıyla gülüp geçiyorum. Ne var ki işgal ettiğin koltuktan ötürü iftiraların, hakaretlerin bir cevabı hak ediyor.
Evet, bozuk ifadeni tekrar ederek söyleyeyim, sorumu ben kendi kafamdan sordum. Meslektaşlarım da deşifre için röportaj boyunca kendi telefonlarıyla kayıt aldılar.
Çok merak ediyorsan, doğal olarak, onlarca yabancı gazeteciyle birlikte izlediğim zirveyle ilgili olan, cevabı da CHP medyası da dahil Türk ve dünya basınında “son dakika” diye yer bulan, tartışılan sorum da şuydu:
“Rusya’yla Azerbaycan arasında bir gerginlik yaşanıyor. Bu bölgesel bir krize dönüşebilir mi? Bu konu temaslarınızda gündeme geldi mi?”
Evet, ülkenin ana muhalefet lideri olarak bahsettiğim kişinin bu konularla ilgili bir bilgisinin, hatta fikrinin olmadığını görüyoruz. Hangi konuyu önemseyip önemsemeyeceğimizi, hangi soruyu soracağımızı senin sığ gündemine göre mi belirleyeceğiz?
Talimatların, Kemal Kılıçdaroğlu‘nun “maaşa bağlanmışlar” dediği, Muharrem İnce‘nin CHP’den para aldıklarını ayrıntılarıyla anlattığı partili gazetecilerine, Saraçhane bülbüllerine söker.
***
KASTIM BELLİDİR
Dün Azerbaycan’dan kaleme aldığım yazımda, Hankendi’nin “Eski Karabağ Cumhuriyeti’nin başkenti” olarak işlev gördüğünü bu açıdan Azerbaycan için sembolik anlamının büyük olduğunu anlatmıştım.
“Başkent” ifadem Bakü‘de rahatsızlık yaratmış. Birkaç kez arayıp hassasiyetlerini belirttikleri, rica ettikleri için konuyu biraz açayım.
Hem tarihi ve kültürel hem de de jure olarak Azerbaycan’a bağlı olan Hankendi, Ermenistan tarafından işgal edildi ve 6 Ocak 1992’de de facto pozisyonundaki Karabağ Cumhuriyeti’nin başkenti olarak ilan edildi.
Elbette bu bilgiyi Ermenistan işgali döneminde Karabağ’daki yönetimi tanıdığım, meşru bulduğum için kullanmadım. Aksine Hankendi’nin önemini ve Azerbaycan’ın şehri işgalden kurtarmak için yaptığı operasyonun başarısını vurgulamak içindi.
Paşinyan bile “Dağlık Karabağ bölgesini Azerbaycan’ın bir parçası olarak tanımaya hazırız” diyerek aidiyet tartışmalarını bitirmişken, arkaik Ermeni milliyetçiliğinin argümanlarını destekleyecek halim yok ya.
Kaldı ki İsrail’in soykırım yürüttüğü Gazze nasıl yalnızca Filistin’in meselesi değilse, Karabağ bizim de meselemizdir.
***
ÜZGÜNÜM FATİH BEY, İSTEDİĞİNİZ SANSÜR O DA BİZİM İŞİMİZ DEĞİL
Fatih Erbakan, karikatür krizinin hemen ardından yasal süreç başlayınca Leman’la dağıtım anlaşmasını hızla fesheden Turkuvaz Medya’ya “Artık böyle yayınları dağıtmayın emi” tavsiyesinde bulunuyor.
Ancak ne talep ettiğini anlamadım.
Zira Türkiye’deki Basın Kanunu’na uygun olarak basılan tüm gazete ve dergileri dağıtan Turkuvaz Medya’nın içerik denetimi yapmak gibi yetkisi yok. Dahası böyle bir şeye kalkışırsa yasalara göre sansür suçu işlemiş olur.
Biraz açın Fatih Bey. Turkuvaz Medya’dan dindarları, muhafazakarları aşağılamakta Leman’dan farkı olmayan Sözcü gazetesini de dağıtmamasını mı istiyorsunuz mesela?
