YAZARLAR

GLORİA SHKURTİ ÖZDEMİR / Trump’ın Geri Dönüşü Ve ABD’de Yenilenen Teknoloji-Savunma Bağı

Donald Trump, 2024 ABD başkanlık seçimlerine adaylığını açıkladığında, gelişen teknolojilere yönelik tutumu konusunda ne beklenmesi gerektiği konusunda pek az şüphe vardı. İlk başkanlık dönemi, zaten deregülasyon, piyasa odaklı inovasyon ve Amerika‘nın yapay zekâ (YZ) ile ileri savunma sistemlerindeki üstünlüğünü sürdürmeye yönelik stratejik bir odaklanma eğilimini açıkça ortaya koymuştu. Trump‘ın Beyaz Saray‘a dönüşü, bu beklentileri yalnızca karşılamakla kalmamış, aynı zamanda Büyük Teknoloji şirketleri ile Pentagon arasındaki ilişkiyi kökten değiştirecek şekilde hızlandırmıştır.

Trump’tan Beklenen: Deregülasyona Dayalı, Teknoloji-Öncelikli Bir Doktrindir

Trump, önceki başkanlık döneminde, 2019 yılında Amerika’nın YZ liderliğini sürdürme gerekliliğini vurgulayan tarihteki ilk Yapay Zekâ Başkanlık Kararnamesi’ni imzalamıştır. Trump Yönetimi, özellikle askeri uygulama potansiyeli taşıyan alanlarda özel sektöre önemli bir yenilik özgürlüğü tanıyan bir düzenleme yaklaşımını benimsemiştir. 2020 tarihli “Güvenilir Yapay Zekâ” kararnamesi de Trump’ın, devlet operasyonlarında YZ gelişimini teşvik etme konusundaki inancını ortaya koymuş, özel sektör büyük ölçüde serbest bırakılmıştır.

2024 seçimlerine doğru ilerlerken Trump, Biden dönemine ait YZ düzenlemelerini inovasyonun önünde bir engel olarak gördüğünü açıkça ifade etmiştir. Bu düzenlemeleri “radikal sol fikirlerin” ürünü olarak tanımlamıştır. Biden’ın YZ Başkanlık Kararnamesi’ni yürürlükten kaldırma ve yerine “ifade özgürlüğü ve insanın gelişimi” temelli politikalar getirme vaadi, yalnızca retorik bir söylem değildir. Bu vaat; ihtiyat, etik ve denetimin geri planda bırakılacağı, hızın, piyasa hâkimiyetinin ve askeri üstünlüğün öncelik kazanacağı yeni bir dönemin başlangıcıdır.

O zaman beklenti netti: Trump, daha az düzenleyici kısıtlamayla agresif bir YZ geliştirme sürecini, savunma uygulamalarına yönelik yenilenmiş bir odağı ve Silikon Vadi’nin en güçlü isimleriyle daha yakın bir ilişkiyi teşvik edecekti.

Trump Sözünü Tuttu: Büyük Teknoloji ile Pentagon Her Zamankinden Daha Yakın

Beklendiği gibi, Trump’ın ikinci dönemi Silikon Vadisi ile Pentagon arasında eşi benzeri görülmemiş bir bütünleşmeyi beraberinde getirmiştir. Aktörlerin arasında samimi ilişki derinleşmiş, deregülasyon sayesinde daha hızlı tedarik süreçlerinin ve daha büyük savunma ihalelerinin önü açılmıştır.

2025 yılının ilk yarısında Trump yönetimi, Başkan Biden’ın Yapay Zekâ Başkanlık Kararnamesi’ni yürürlükten kaldırmış ve 23 Ocak 2025’te “Amerikan Yapay Zekâ Liderliğinin Önündeki Engellerin Kaldırılması” başlıklı yeni bir direktif imzalamıştır. Bu kararname, bir Yapay Zekâ Eylem Planı’nın hazırlanmasını ve 23 Temmuz 2025 tarihinde kamuya açıklanmasını deklare etmiştir. Beyaz Saray bu tarihi “Yapay Zekâ Eylem Günü” olarak adlandırmıştır. Bu politika değişikliğiyle eş zamanlı olarak, ülke içinde YZ süper alanlarının ve dev veri merkezlerinin inşası hızlandırılmıştır. Bu durum, hız ve ölçeğin, ihtiyat ve tartışmanın önüne geçtiği yeni bir politikaya işaret etmektedir.

Bu yeni dönemin en çarpıcı örneklerinden biri, ticari yapay zekâ hedefleri ile ulusal güvenlik çıkarlarının kaynaşmasının simgesi olan Stargate Projesi’nin başlatılmasıdır. Trump’ın deregülasyon hamlelerinin hemen ardından duyurulan Stargate; Oracle, Amazon ve OpenAI’yi; Elon Musk, Peter Thiel ve Marc Andreessen gibi etkili teknoloji girişimcilerinin desteğiyle bir araya getirmiştir. 500 milyar doları aşması öngörülen yatırımıyla Stargate, ülke çapında son teknoloji veri merkezleri ve yapay zekâ süper hesaplama merkezleri inşa etmeyi hedeflemektedir. Bazı çevreler bu projeyi, II. Dünya Savaşı’nda Amerika’nın sanayi gücünü harekete geçiren Liberty Ship programının dijital çağdaki eşdeğeri olarak nitelendirmiştir.

Bu bağlamda, yapay zekâyı içeren savunma ihalelerinin ölçeği ve hızı da çarpıcı biçimde artmıştır. Haziran 2025’te OpenAI, ulusal güvenlik görevlerine yönelik ileri düzey yapay zekâ yeteneklerinin geliştirilmesi amacıyla Savunma Bakanlığı ile 200 milyon dolarlık bir anlaşma imzalamıştır. Halihazırda askeri sözleşmelerde güçlü bir konuma sahip olan SpaceX, ulusal güvenlik amaçlı uzay fırlatmaları için milyarlarca dolarlık anlaşmalar almaya devam etmektedir. Palantir ve Anduril gibi, yapay zekâ destekli savunma ve otonom sistemler alanında uzmanlaşmış şirketler ise Pentagon’un genişleyen teknoloji cephaneliğinde kilit ortaklar haline gelmiştir.

Bu yeni dönem aynı zamanda Biden yıllarını tanımlayan düzenleyici mimarinin bilinçli bir şekilde değiştirilmesini de yansıtmaktadır. Trump, yapay zekâ alanında asgari denetim yaklaşımını benimsemiştir. YZ model değerlendirmeleri artık sektör liderliğindeki konsorsiyumlar tarafından yürütülmektedir ki, bu durum yatırımcıları memnun etmiş, ancak kontrolsüz YZ kullanımına ilişkin endişeleri dile getiren sivil toplum kuruluşlarında alarm zillerinin çalmasına yol açmıştır.

Değişen Nedir: Deregülasyon, Askerî YZ ve Bürokrasi Yeniden Yapılanması

Yaşanan değişimler yalnızca politika söylemiyle sınırlı değildir. Trump’ın mali öncelikleri bu dönüşümü pekiştirmiştir. Yönetimin 2026 yılı için sunduğu savunma bütçesi teklifi, bir önceki yıla göre %13,4’lük bir artışla 1,01 trilyon dolara ulaşmıştır. Bunun 848,3 milyar doları isteğe bağlı harcamalar, 113,3 milyar doları ise Kongre uzlaşması yoluyla sağlanan zorunlu fonlamadır. Bu bütçenin merkezinde, yapay zekâ destekli savaşlara yönelik net bir stratejik vurgu bulunmaktadır. Dikkat çeken tahsisatlar arasında, temel araştırmaları değil, YZ doğrudan savaş alanı komuta ve karar mekanizmalarına entegre edilmesini hedefleyen “Hareket ve Ateş için Yapay Zekâ” programına ayrılan 88 milyon dolar yer almaktadır. Bu, yapay zekânın pasif bir danışman olarak değil, gerçek zamanlı askerî operasyonlarda bir yardımcı pilot olarak kullanılması anlamına gelmektedir. Verilmek istenen mesaj nettir: YZ çağında askerî üstünlük hız, ölçek ve cesur stratejik vizyon üzerine inşa edilmiştir.

Benzer derecede önemli olan bir diğer değişiklik ise savunma sistemlerinde güvenlik ve hesap verebilirliği sağlamak üzere oluşturulmuş bürokratik yapıların köklü bir şekilde yeniden düzenlenmesidir. Tartışmalı bir kararla, Trump yönetimi yeni askerî teknolojilerin güvenlik testlerini denetleyen son bağımsız kurum olan Operasyonel Test ve Değerlendirme Ofisi’ni önemli ölçüde küçültmüştür. Bu adımdan endişe duyan uzmanlar, yeterli inceleme olmadan YZ sistemlerinin daha hızlı benimsenmesinin önünü açtığını ve kusurlu ya da güvenli olmayan sistemlerin, yeterince test edilmeden savaş sahalarında konuşlandırılması riskini artırdığını savunmaktadır.

Ortaya çıkan tablo, Trump’ın devraldığı manzaradan tamamen farklıdır. Biden yönetimi döneminde, anti-tekel davaları ve temkinli düzenlemelerle şekillenen Dev Teknoloji Şirketleri-Pentagon iş birliği, bugün etik kaygıların jeopolitik aciliyetin gerisinde bırakıldığı, hızlı hareket eden bir ortaklığa dönüşmüştür.

Gelecekte Ne Beklenmelidir: Yeni Bir Teknoloji-Askerî Düzen Doğmaktadır

Geleceğe bakıldığında, bu gidişatın yalnızca Amerika’nın savunma stratejisini değil, aynı zamanda YZ alanında küresel güç dengesini de yeniden şekillendirmesi kuvvetle muhtemeldir. Düzenleyici engellerin kaldırılması, devasa savunma harcamalarıyla birleştiğinde ve özel şirketlerin askerî ortaklıklara gönüllü şekilde katılım sağlamasıyla, uluslararası düzeyde normların ve güvenlik önlemlerinin önüne geçebilecek bir YZ silahlanma yarışı için zemin hazırlanmıştır. Trump’ın, Çin’i birincil teknolojik rakip olarak hedef alan yaklaşımı, bu hızlanmaya daha da ivme kazandırmaktadır.

Bu gelişmelerin etkisi yalnızca Amerika ile sınırlı değildir. YZ kabiliyetlerini ilerleten Türkiye gibi orta ölçekli güçler için de bu yeni tablo hem fırsatlar hem riskler barındırmaktadır. Bir yandan, teknolojik olarak agresif bir ABD ile daha yakın bir uyum, savunma iş birliği ve inovasyon açısından kapılar açabilir. Diğer yandan, küresel YZ yönetişiminin aşınması, teknolojik gücün güvenlik düzenlemelerini belirlediği parçalanmış bir dünya yaratma riskini beraberinde getirmektedir.

Bu hızla değişen bağlamda temel soru artık yapay zekânın askerî gücü dönüştürüp dönüştürmeyeceği değildir, çünkü bu dönüşüm zaten gerçekleşmektedir. Asıl soru, bu dönüşümün ne kadar hızlı olacağı, kimlerin bu süreci kontrol edeceği ve dünya toplumunun, teknolojik üstünlük yarışında etik denetimin en azından bir parçasını koruyup koruyamayacağıdır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu