FUNDA KARAYEL / Trump’ın kahramanlar bahçesi için 40 milyon dolarlık heykel projesi

Donald Trump’ın yeniden gündeme taşıdığı ve 2021’de ilk kez duyurduğu ‘Amerikan Kahramanlar Ulusal Bahçesi’ projesi için beklenen bütçe sonunda ABD Senatosu’nun onayına sunuldu. ‘Big Beautiful Bill’ (Büyük Güzel Yasa) adlı bütçe paketinin 820. sayfasında yer alan maddeye göre; 2025 mali yılı için ayrılan 40 milyon dolarlık ödenek, Amerikan Kahramanlar Bahçesi’nde yer alacak heykellerin yapımı için kullanılacak. Trump yönetiminin ‘ulusal miras’ ve ‘kahramanlık kültü’ odaklı vizyonunun bir uzantısı olan bu proje, Bağımsızlık Bildirgesi’nin 250. yılına denk gelen 2026 kutlamalarının merkezinde yer alacak.
Projeye göre, ülkenin bilimsel, kültürel, ekonomik ve siyasal tarihine katkıda bulunmuş 250 önemli şahsiyetin birebir boyutlardaki heykelleri, bu açık hava müzesinde sergilenecek. Heykellerin üretimi için seçilecek sanatçılara heykel başına 200 bin dolara kadar ödül verilecek. Malzeme şartları ise oldukça geleneksel: Sadece mermer, granit, bronz, bakır ya da pirinç kullanılabilecek.
Ancak kamuoyunda tartışmalar da büyüyor. Eleştirmenler, bu bütçenin pandemi sonrası ekonomik toparlanmanın hâlâ sürdüğü bir dönemde başka alanlara aktarılabileceğini savunurken, destekçiler Trump’ın kültürel mirası “taşa kazıma” vizyonunu ulusal birlik için anlamlı buluyor. Tüm gözler şimdi Senato’da. Onay çıkarsa, Trump’ın ‘heykellerle dolu büyük Amerikan rüyası’ gerçeğe bir adım daha yaklaşacak. Şimdi soru şu: Amerikan kahramanlığı artık yalnızca kitaplarda mı kalacak, yoksa granit ve bronzla yeniden mi doğacak? Bekleyip göreceğiz.
OUBAİTORİ: HER ÇİÇEK ZAMANINDA AÇAR
Japon kültüründen dünyaya yayılan bir kelime var: Oubaitori.
Dört farklı çiçeği temsil eder: Sahura (kiraz), ume (erik), momo (şeftali) ve ri (erik eriği). Her biri ayrı zamanda açar, ayrı renktedir ve ayrı güzelliktedir. Ve hiçbiri diğerine benzemeye çalışmaz. Bu kavram, bir hatırlatma gibidir: Kendini başkalarıyla kıyaslama. Çağın belki de en sessiz yorgunluğu: Kıyaslanmak. Başkalarının başarıları, tatilleri, bedenleri, kariyerleri artık her saniye gözümüzün önünde. Ve fark etmeden kendimizi, hayatımızı, değerimizi bu görüntülere göre ölçüyoruz. Halbuki kimse aynı yolda yürümüyor. Kimsenin saatine göre uyanmak zorunda değiliz. Herkesin hikâyesi başka, zamanı başka, ışığı başka. Kıyas, insanı içten içe çürüten bir sessiz zehir gibi; fark ettirmeden özgüveni, huzuru, üretkenliği alıp götürüyor. Her insan, tıpkı bu çiçekler gibi kendi zamanında açar. Oubaitori, bizi modern dünyanın en görünmez ama en yıpratıcı hastalıklarından birine karşı uyarıyor: Karşılaştırma tuzağı. Sosyal medya, kariyer yarışları, başarı kıyaslamaları ve hız çağının dayattığı ‘henüz olmadıysan, geç kaldın’ baskısı, bireyin ruhunu sessizce törpülüyor. Halbuki hiçbir kiraz çiçeği, erikten erken açamadı diye utanmaz. Hiçbir erik eriği, şeftaliden gösterişsiz diye kompleks geliştirmez. Peki biz neden yapıyoruz? Belki de oubaitori’yi sadece anlamak yetmez; hatırlamak gerekir. Hepimizin farklı yolları, farklı yükleri, farklı zamanlamaları var. Kimimiz daha erken parlıyoruz, kimimiz daha geç ama kalıcı. Kimi sesli, kimi sessiz gelişiyor. Ama hepsi gelişme. Oubaitori bize şunu fısıldıyor:
Gecikmedin. Yetersiz değilsin. Sadece kendi çiçeğinin açma mevsimini bekliyorsun. Ve o mevsim geldiğinde, hiç beklemediğin bir güzellikle açacaksın.
BODRUM BOŞ MU?
Bodrum boşmuş. Öyle diyor bazıları. Büyük ihtimalle bunu söylerken havalimanına uğramadılar, çünkü ben birkaç gün önce gece saat 03:00’te Roma’dan direkt Bodrum’a indim ve apron tıklım tıklım doluydu. Uçuş ekranı uluslararası kongre gibi, yok yok. Bir tek uzaydan gelen araç eksikti Özel jetler de yer bulamıyormuş, öyle duydum. Bodrum boşmuş… Bir tek bu lafın içi boş. Onu da söyleyeyim istedim. Sevgili “Bodrum boş”cular, isterseniz bir gün sabah 05.00 uçağıyla siz de gelin. Önce bir apron kalabalığını görün, sonra sabah kahvenizi Yalıkavak Marina’da içersiniz.