HAŞMET BABAOĞLU / Sade insanın durduğu yer


Önce bana göre realist, size göre “karamsar” yerden başlayayım…
Çok yıllar önce “İklimi kurtarıyoruz” iddialarına kuşkuyla yaklaşıp set çekmeliydik.
Ancak ne oldu?
Sade insanı dahi neoliberal kazanç kulvarında at gibi koşturdular da, bir süre dünyayı falan unuttuk.
Tam uyanmıştık ki…
Global efendiler bu sefer de karşımıza “çevreci” maskesiyle çıktılar…
Gücümüz sınırlıydı ama kabul edin, öfkelenmekte bile geç kaldık.
***
Fakat sadeliğimiz kölelik anlamına gelmiyorsa…
Ve hakikatten yanaysak…
İklim üzerine kurulan uyduruk çevreciliğe ve global efendilerin yeni tahakküm tasarılarına elbette karşı çıkacağız.
Kızıyor musunuz, bunları söylüyorum diye?
Kişisel bir yazı işte, uykusuzluk sayıklamaları…
İsterseniz okuyup geçin!
***
Geçen gün Muhammet Enes Dönmez genel çerçevede doğruyu söylüyordu…
“İklim kanunuyla geleceğinden korkulan her şey bu kanun olmasa da gelecek. Çünkü kapitalizmi, enerji ve nüfus ekseninde dönüştürmeyi planlıyorlar ve süreci yönetenler devletler değil, şirketler/ulus ötesi sermaye… Petrol şirketleri, artık benzin satmıyoruz, bizde sadece elektrikli araçlarınızı şarj edebilirsiniz dese, ne yapacaksınız?”
***
İşin enerji tarafı böyle de gıda tarafı daha da ürpertici…
Hepimize, size, bize…
Diyorlar ki…
“Tarım ve gıda sistemi kökünden bozuk. Binlerce yıllık gelenekler artık işe yaramıyor. Biz düzelteceğiz.”
Bize de bozuk gibi geliyor, değil mi?
Lakin önemli nokta şu…
Dev şirketler sistemi başından sonuna kontrol ediyorlar…
Bozuyorlar, düzeltiyorlar, yeniden planlıyorlar.
Halklar ne istiyor peki?
Tarımda işbirliği ve yeterlilik…
Şirketler ne istiyor?
Yüksek kâr ve kalıcı egemenlik…
Bunun için de en “akıllıca” manipülasyon, çevre ve iklimi bahane ederek küçük üreticinin direncini kırmak…
***
Peki ne olacak?
Yakın zamanda şu dersi en baştan çalışmak zorunda kalacağız…
Öylesine yaşayıp gitmek ile bildiğimiz ve inandığımız gibi yaşamak arasında uçurum var.
***
NOT DEFTERİ
Şöyle gönül rahatlığıyla bir içimi döküp “Yahu ben şizofrenim galiba” desem “Aa devir şizofreni devri, kim değil ki, sen beni bilsen” diyorlar. (ŞULE GÜRBÜZ / Zamanın Farkında)