MERVE YURTYAPAN / Hepimizin mahalle kültürüne ihtiyacı var

atv’nin yeni dizisi Aile Saadeti’nde Tülay karakterini canlandıran Vildan Atasever’le bir araya geldik. Atasever, “Bu dizi bizi eskiye götürdü. Hepimizde mahalle kültürüne, aile neşesine büyük bir özlem var” diyor
Ünlü oyuncu Vildan Atasever, atv‘nin yeni dizisi Aile Saadeti‘nde izleyiciyle buluşuyor. Üç akraba ailenin bir evde buluşmasıyla gelişen olayları hem hüzünlü hem de komik bir dille anlatan dizide, kendini Türk sinemasının 4 yapraklı yoncasından biri olarak görmeye başlamış Tülay karakterini canlandıran Atasever’le bir araya geldik. Mahalle kültürüne, komşuluk ilişkilerine ve aile neşesine özlem olduğunu belirten Atasever, “Eskiyi çok özlüyoruz o yüzden bu dizi herkesi etkisi altına aldı” dedi. Lüks tutkusu olmadığını, pazardan alışveriş yapmayı çok sevdiğini söyleyen ünlü oyuncu, kalabalık aile ortamında kendisi mutlu ve huzurlu hissettiğini de vurguladı. Atasever ile yeni dizisini, rolünü, özel hayatını ve hakkında merak edilenleri konuştuk. Aile Saadeti ekrandaki birçok diziden farklı. İlk bölümüyle izleyiciyi etkisi altına aldı. Sizce dikkat çeken ne oldu bu işte?
İsmiyle bile bana tebessüm ettiriyor. Uzun zamandır televizyonda aile hikayesi izleyemiyorduk. Aldığım, okuduğum yorumlardan da görüyorum ki mahalle kültürüne, komşuluk ilişkilerine, bir arada olan aile neşesine özlem var. Eskiyi özlüyoruz. Eski programları, eski dizileri, muhabbetle yaşamayı, farklılarımıza rağmen sarılmayı özlüyoruz. İyiliği görmeye ihtiyacımız var. Galiba bu yüzden. Hem eğlenceli hem de dramatik. Hüzünlü komedi. Hayatın kendisini mi yansıtıyor bu dizi?
Evet öyle. Ben gözyaşıyla kahkahanın kardeş olduğuna inanıyorum. Hayat, hüzün ve neşenin birlikteliği.
Senaryo elinize geldiğinde dikkatinizi çeken ne olmuştu?
Hikâyeyi çok sevdim. Bu konuda çok uzman olan Burak Aksak‘ın kendine has kaleminden çıkmış olması da beni çok çekti. Bizi çok iyi biliyor. Toplumdan, yaşadığımız toplumun insanlarından kopuk değil. Çok tanıdık, çok doğru. Tülay kendini Türk sinemasının 4 yapraklı yoncasından biri olarak görmeye başlamış ve bu nostaljik imaja takılı kalmış. Siz de Yeşilçam tutkunu musunuz?
Evet. Yeşilçam filmlerini izleyerek büyüdüm. Hala izlerken rahatladığım, güldüğüm, özlem duyduğum filmler var. O dönemin şartlarını düşündüğümde daha da saygı duyuyorum. 4 yapraklı yoncadan hangisine Vildan’ı daha yakın hissediyorsunuz?
Çiçeğin bütününü seviyorum. (Gülüyor) Her yaprağı ayrı güzellikte. Hayatının her alanında lüksü tercih eden bir kadını oynuyorsunuz. Peki, lüks sizin için ne kadar önemli?
Lüksün somut olanını sevmem. Sırf lüks görünmek için yaşamın değerlerinden kopuk yaşayan insanlara da yakın hissetmiyorum kendimi. Tutsakmış hissiyatı uyandırıyor bende. Şanslı olmak öyle bir şey değil. Soyut halini severim lüksün. Sevdiğim işi yapmak, istediğim zaman çalışıp istediğim zaman tatil yapmak lükstür mesela.
Marka tutkunuz var mı? Pazardan da alışveriş yapar mısınız?
Tatile gittiğim şehirlerde pazara gitmeyi, o yörenin yöresel ürünlerini almayı, tatmayı yemek yapmayı çok seviyorum. Pazarda alışveriş yaparken orada yaşayan insanlarla sohbet etmek beni mutlu ediyor, bir sürü şey öğreniyorum. Ama maalesef İstanbul’da etrafımızda pazar kalmadı, pazara gitmek yorucu hale geldi. Her tarafımız inşaat. O yüzden manavdan ya da kadın kooperatiflerinden alışveriş yapıyorum. Yokluk dönemlerinden zengin bir aileye… Sonrasında da yine eski yokluk günlerine… Nasıl bir süreç sizce bu? İnsan bu durumun içinde kendisini kaybedebilir mi?
Hayat öyle zaten inişli çıkışlı, dalgalı durgun, insana bağlı olarak değişen bir şey bu. Ya kaybolursun ya da aydınlanıp yoluna bilinçle devam edersin. İnsanın hayattan ne anladığına ve beklentilerine göre değişir. Harun eşine ve evlatlarına ders vermek istiyor. Böyle bir dersle aile kavramını yeniden kazanabilirler mi?
Kazanabilirler mi izleyip göreceğiz. Düşünebilen insan her şeyi süzgeçten geçirip doğrusunu da bulur diye düşünüyorum.
KALABALIK AİLE BANA MUTLULUK VERİYOR
Kalabalık bir kadro var. Kamera arkası nasıl geçiyor?
Çok eğleniyorum, çok gülüyoruz birlikte. Kamera arkası da tam bir aile saadeti benim için. Bu kadar iyi insanın birlikte olması bence tesadüf değil. Çok şükür. Bizi bir araya getiren Sinehane yapımın, Selçuk Aydemir’in başarısıdır bu. Kalabalık aileleri sever misiniz?
Ben büyük bir ailede büyüdüm. Bana güven veren bir duygusu var. Sorunlarımızı ve sorularımızı birlikte çözdüğümüz bir ailenin üyesiyim. Şimdi de öyle ailemiz ve aile dediğimiz dostlarımızla birlikte olmak ve yaşamı paylaşmak bana huzur, mutluluk veriyor. 20 yıldır ekranda olan biri olarak nasıl bir kariyer yolculuğunuz oldu sizce? 20’li yaşlardaki Vildan’a şu an ne tavsiye edersiniz?
Bunu sizden duymak daha anlamlı olacaktır. Yol uzun dikkatle devam.
EŞİM ÇALAR, BEN SÖYLERİM
Eşiniz Mehmet Erdem, Hayat Bu şarkısını diziye armağan etti. Nasıl duygularla yazıldı bu şarkı?
Mehmet’in uzun zaman önce yazıp bestelediği bir şarkı, Aile Saadeti’ne de çok yakıştı. Göz önünde olan iki kişinin evliliği yürütmesi zor mu?
Biz ailemiz, dostlarımız, bizi seven insanların gözleri önündeyiz o yüzden de çoğalıyoruz büyüyoruz beraber. İşleriniz konusunda birbirinize danışır mısınız?
Tabii. Birlikte bakıyoruz her şeye. Paylaşıyoruz. Beraber düşünüyoruz. Sizin müzikle aranız nasıl? Eşinizle birlikte müzik yapıyor musunuz?
Şarkı söylemeyi çok seviyorum. Kendi halimde, iddia gütmeden, içimden geldiği gibi söylemeyi çok seviyorum. Mehmet bazen alır telli çalgılarından birini ben söylerim, o çalar. Bazen de vokal yaparım ona. Bazen de orkestranın önünde şarkı söylerken bulurum kendimi. Eğleniyorum, eğleniyoruz hep birlikte.
PİŞMANLIKLARLA YAŞAMAK LÜZUMSUZ
Pişmanlıklarınız ya da keşkeleriniz var mı?
Bu geçmişi değiştirmez, pişmanlıklarla yaşamak bana lüzumsuz geliyor. Hayatta her zaman doğrular yoktur yanlış diye kabul ettiğimiz bir şey aslında bizi başka bir evreye taşır değiştirir. Pişmanlık ve keşke halindense ben bundan ne öğrendim diyebilmek ve yola devam etmek daha mantıklı bence. Ünlü olup ünlü gibi yaşamayan isimlerdensiniz. Bu dengeyi nasıl kurdunuz?
Oyuncuyum ve mesleğimi iyi yapmak derdindeyim. Karşılaştığım insanlarla da oynadığım hikayeler ve karakterler aracılığıyla bağ kuruyoruz. Önemli ve doğru olanın bu olduğunu düşünüyorum.