MUSTAFA CANER / İran-İsrail Savaşı: Ateşkes ve Sonrası


Trump’ın deyimiyle İran ve İsrail arasındaki 12 Gün Savaşı sona erdi. Geçen haftaki yazımızda tarafların pozisyonlarından ve hedeflerinden bahsetmiştik. Bu süre içerisinde iki önemli gelişme yaşandı. İlki, ABD‘nin savaşa direkt dâhil olması anlamına gelen İran’ın nükleer tesislerine düzenlediği saldırıydı. Diğeri ise Trump tarafından 24 Haziran’da ilan edilen ateşkes. Bu iki olayı aynı sürecin ve mantığın ürünü olarak değerlendirmek doğru olacaktır.
İsrail’in baskısıyla İran ile savaşa razı olmak zorunda kalan Trump, yine de İsrail’e açık kart vermemek adına savaşı sınırlı tutmaya çalıştı. Son ana kadar görünürde İsrail’in saldırısını ABD’den bağımsız olarak sundu. Gerekirse İsrail’i savunacaklarını ama savaşın İran ve İsrail arasında olduğunu söyledi. İlerleyen günlerde İran’ anlaşma için iki hafta mühlet veren ABD, bu sürenin ikinci günü olan 22 Haziran’da dengeleri değiştirecek bir süper güç hamlesiyle İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan nükleer tesislerini bombaladı.
ABD Başkanı Donald Trump, bu bombalamanın sonucunda İran’ın nükleer tesislerinin “yerle bir edildiğini” iddia etti. ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth de bu iddiayı, basın toplantısında tekrarladı. Beyaz Saray yönetimi, ABD’nin saldırısının “rejim değişikliği” hedefi taşımadığını ve sadece İran’ın nükleer kapasitesini yok etme hedefinde olduğunu söyledi. Dolayısıyla bu noktada durmamak için ABD adına hiçbir gerekçe kalmamıştı. Elbette İsrail tarafı bu durumu hoş karşılamadı.
İran tarafının ABD’ye misillemesi ise son derece sembolik ve sınırlıydı. Hiçbir ABD askerinin burnu kanamadı. İran, Katar‘daki ABD üssüne yapacağı saldırıyı önceden aracılar ile duyurmuş ve üs çoktan boşaltılmıştı. Bunun üzerine 24 Haziran’da Trump, tarafların ateşkese ikna edildiklerini açıkladı ve kendi koyduğu adıyla “12 Gün Savaşı”nın bittiğini ilan etti. Savaşı başlatan da bitiren de ABD’nin eylemi olmuştu. Bu yüzden bir iktidar edimi olarak Trump, savaşı isimlendirme hakkını da kendinde görüyordu.
Daha sonra Trump’ın savaşı daha fazla uzatmama yönündeki en önemli gerekçesine dair bir meydan okuma CNN’den geldi. İddiaya göre Pentagon’un İran’daki nükleer tesislerin durumuna dair yaptığı bir ön istihbarat değerlendirmesi CNN’e sızdırılmıştı. Buna göre İran’ın nükleer tesisleri tamamen yok edilmemiş, faaliyetleri sadece birkaç aylığına geciktirilmişti. Trump ve ekibi bu habere ateş püskürdü. Tesislerin yerle bir edildiğini tekrar vurguladılar ve İran ile olan nükleer dosyanın şimdilik kapandığını ifade ettiler. Savaş yanlısı İsrail lobisinin bir operasyonu olarak yorumlanabilecek bu hadise hala ABD kamuoyunda tartışılıyor. Bütün bu tartışmalarla birlikte bundan sonra ne olacağı da merak konusu.
İsrail Ne Yapacak?
İsrail’in bugüne kadar hiçbir ateşkes ya da barış anlaşmasına uymadığı biliniyor. Şimdiden İran ile yapılan ateşkesi de defalarca ihlal etti. İran ile savaşın geldiği nokta, İsrail için yeterli değil. İsrail sadece nükleer tesislerin (ABD’nin iddiasına göre) yok edilmesini değil daha ötesini, yani İran’ı bir çökmüş devlet seviyesine düşürecek kapsamlı bombalamaları hedefliyordu. ABD tarafı ise şu an için böyle bir girişime yeşil ışık yakmayacağını gösterdi. Bu sebeple bundan sonraki süreçte İsrail, ateşkes anlaşmasını ihlal etmeye ve İran ile ABD’yi savaştırma çabalarına devam edecek. Bu doğrultuda İran’ın nükleer kapasitesini sorunsallaştırmaya devam edecek. Aynı zamanda İran’ın balistik füzelerini ve silahlanma programını da bir varoluşsal tehdit olarak tartışmaya açmaya çalışacak. Bu argümanlar üzerinden ABD’yi ikna edip İran ile yeniden savaşmanın yollarını arayacak.
İran’ın Zor Seçimi
İran tarafı ise 12 gün süren bu savaşın sonucunda pek çok konuda yeniden değerlendirme yapmaya başladı bile. İran Meclisi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile iş birliğini askıya alma kararını onayladı. Tesislerin vurulmasından önce nükleer materyallerin başka bir güvenli bölgeye taşındığını açıklayan İranlı yetkililer, nükleer faaliyetlere ve bilhassa uranyum zenginleştirmeye devam edeceklerini söylüyorlar. ABD tarafı İran ile müzakerelerin gelecek hafta başlayacağını iddia etse de İran Dışişleri Bakanı Irakçi’nin son açıklamalarında ABD’ye olan güvensizliğin izlerini görmek mümkün. Ancak Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan da diplomasiye devam sinyalleri veren açıklamalarda bulundu.
Dolayısıyla henüz netlik kazanmış bir resim yok ortada. Ancak İran, savaşın kazanan tarafının kendisi olduğunu ilan edip büyükşehirlerde zafer kutlamalarına çoktan başladı. İran yönetiminin bu savaş sırasında halkı arkasında kenetleyebilmesi, müesses nizama dair esastan eleştirileri şimdilik askıya almış görünüyor. İran devlet televizyonu yayınlarında, “bugün başörtülü-başörtüsüz, reformist-muhafazakar gibi ayrımlarımız yok, bugün tek meselemiz İran” minvalinde yapılan açıklamalar, içeride yakalanan birlik tablosuna dair net bir görüntü sunuyor. Bu anlatının sürekliliği adına İran tarafı zafer kutlamaları yapıyor.
Ancak savaş sırasında İran’ın açığa çıkan zaafları, zafer kutlamalarının perdeleyemeyeceği kadar ciddiydi ve İranlı yetkililerin harıl harıl bu konu üzerine çalıştıkları muhakkak. İran hava sahası neredeyse tamamen ABD-İsrail’in kontrolüne geçti. Üst düzey komutanlar, nükleer fizikçi bilim adamları ve üst düzey siyasiler rahatlıkla hedef alındı, askeri ve iktisadi tesislerle birlikte sivil alanlar, hatta büyük şehir merkezleri hedef alındı. Ortaya çıkan bu tablo, İran’ı askeri savunma ve caydırıcılık ikmali adına yeni dış politika kararları almaya zorlayabilir. ABD ve Batı ile görüşmelere devam mı edecek yoksa o yolu tamamen terk edip Çin ile somut askeri anlaşmalara yönelik yeni adımlar mı atacak? İran için bu seçim, yıllardır uygulanmaya çalışılan bir denge siyasetine istinaden ertelenmişti. Şimdi daha fazla ertelenmemesi gerektiğini söyleyen aktörler ağırlıklarını artırabilirler.