YAZARLAR

FUNDA KARAYEL / Sanat rotanızı güncelleyin: Kıbrıs artık bir durak

Yıllar sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti‘ndeyim. Ve bu defa, sanatın evrensel diline duyulan bir inançla, bir koleksiyonun izinde… Kabul etmeliyim, sanat için Kıbrıs’a gelen ilk insan ben olabilirim. Ama içim rahat: Son olmayacağım. Girne’de karşıma çıkan şey yalnızca bir galeri değil; bir cesaret, bir vizyon, bir kültür davetiyesiydi. The Arkın Rodin Collection Gallery

30 ESER BULUNUYOR
Adını taşıdığı heykeltraş gibi, suskun ama güçlü bir etkiyle sarsıyor insanı. Doğu Akdeniz‘in bilinen en kapsamlı Rodin koleksiyonuna ev sahipliği yapan bu galeri, Kıbrıs’ın sessiz sanat devrimlerinden biri.
Modern heykelin öncüsü, duygunun form bulmuş hali. Öpücük, Sonsuz Bahar, Düşen Adam… Her biri yalnızca bronz ve taş değil; insan ruhunun katman katman hikayeleri. Ve bu hikayeler, şimdi Girne’de, Akdeniz’in ışığında parlıyor.
Koleksiyonun ardındaki isim, Kıbrıslı iş insanı ve ARUCAD’ın kurucusu Erbil Arkın. Londra‘da büyümüş, Tate Galeri‘de Rodin’in The Kiss’iyle ilk karşılaşmasında zamanla bağı koparmış bir sanat yolcusu. Bu karşılaşmanın izlerini, yıllar sonra Kıbrıs’a bir kültürel miras olarak geri getiriyor.
Koleksiyonda yer alan 30 eser yalnızca Rodin’in estetik evrenine değil; aynı zamanda Arkın’ın tutkuyla kurduğu bir iç dünyaya da açılıyor. Ve ne büyük ironi: Cehennem Kapıları’nın parçaları şimdi cennet benzeri bir Akdeniz kasabasında. Rodin’in Dante‘den esinle yarattığı bu eserler, insanın içsel çöküşüyle yüzleşirken, mekanın huzuru izleyiciyi tuhaf bir dengeye davet ediyor.

Belki de en çarpıcı olan bu: Sanatın mekanla kurduğu diyalog. Ve bu diyaloğun, Rodin’in karanlık, tensel, felsefi heykellerini, Akdeniz’in ışığında yeniden anlamlandırması. Kıbrıs’ta sanatın sesi yükseliyorsa, bu sadece bir tesadüf değil; vizyon sahibi bir zihnin sabırlı ve tutkulu emeğinin sonucu. Erbil Arkın’ın 2017 yılında kurduğu Arkın Yaratıcı Sanatlar ve Tasarım Üniversitesi (ARUCAD), yalnızca bir eğitim kurumu değil, adanın kültürel dokusuna atılmış cesur bir imza. Burada sadece öğrenciler değil, dışarıdan gelen meraklılar da cam atölyesinden seramik stüdyosuna kadar birçok yaratıcı disiplinde yer bulabiliyor.
Bizzat katıldığım cam atölyesi, malzemenin ruha dönüştüğü o büyülü anları deneyimlememe vesile oldu. ARUCAD, Kıbrıs’ta sanatın yalnızca sergilenen değil, yaşanan bir şey olabileceğini kanıtlıyor. Kıbrıs’ta bir sanat üniversitesinin kurulmuş olması, yetmezmiş gibi bu üniversitenin kalbinden bir Rodin koleksiyonunun çıkması; bunlar sıradan gelişmeler değil.
Bunlar, “biz burada da varız” demenin, kültürle kök salmanın yolları. Ve belki de en kıymetlisi: Bu koleksiyonun halka açık, ücretsiz olması. Rodin’in izini Akdeniz kıyısında sürmek… Erbil Arkın’a, bu vizyonu mümkün kıldığı için içten bir teşekkürle…
Girne’nin Rodin’le buluştuğu bu eşsiz galeri, umuyorum ki daha nicelerine ilham verir. Sanat için yola çıkanlar artık rotalarına Kıbrıs’ı da eklesin.

KIBRIS’IN ASİL KÖYLÜSÜ YOLDA
Dünya şehirlerinin hafızalara kazınmasının ardında yalnızca coğrafyaları değil, onları temsil eden semboller de vardır. Paris’i Paris yapan yalnızca Seine Nehri ya da Champs-Élysées değil, Eyfel Kulesi’dir. New York’un ruhu Özgürlük Anıtı’nda, Rio’nun kalbi İsa Heykeli’nde atar. Şimdi bu büyükler kulübüne Akdeniz’in incisi Kıbrıs da katılmaya hazırlanıyor: Girne’ye dikilmesi planlanan 40 metre yüksekliğindeki ‘Asil Köylü’ heykeli ile. Arkın Yaratıcı Sanatlar ve Tasarım Üniversitesi (ARUCAD)’IN hayata geçireceği proje, heykelin elde edeceği gelirle sanat ve kültür projelerine kaynak yaratmayı hedefliyor. Ancak her büyük hayal gibi bu proje de tartışmalarla karşılaştı. “Çevre zarar görecek” diyenler oldu, “Doğal doku bozulur” diyenler çıktı. Oysa mesele biraz da bakış açısında. Heykeller sadece beton değil, fikir de dikerler. Yeter ki farklı bakmayı deneyelim. Ne de olsa Eyfel Kulesi de ilk inşa edildiğinde halk tarafından sevilmemiş, “Paris’in demir canavarı” ilan edilmişti. Ama bugün Paris’i Paris yapan tam da o ‘canavar’. ‘Asil Köylü’ heykeli de Kıbrıs’ın geleceğe bıraktığı bir mesaj olacak. Geleneksel olanı modernle buluşturan, emeği ve sadeliği taşa işleyen bu anıt, bir toplumun öz saygısını temsil edecek. Kıbrıs’ın geçmişine saygı duruşu, geleceğine ise bir selam.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu