YAZARLAR

MURAT ASLAN / Yokuş Aşağı Ve Kontrolsüz: Rusya Ve Ukrayna Savaşı

Rusya ve Ukrayna Savaşı’nın son bir yıldan bu yana donma noktasında olduğu malûm. Diğer bir ifadeyle savaş, her iki taraf için de ne ileri ne geri ivme kazanıyor. Benzetmek gerekirse, süreç, boşa alınmış bir vitesle düz yolun eğimine kapılmış bir savaş aracına benziyor. Bayır yukarı ilerlerse araç duracak, bayır aşağı kontrolsüz bir şekilde hızlanacak. Ancak savaşın her iki tarafı da frene basıp savaşı durdurmak yerine, gaz pedalına yüklenmiş durumda. Yani gürültü ve ataletten başka bir şey yok.

Rusya’nın geçtiğimiz hafta Kursk bölgesini Ukrayna askerinden temizlediğini iddia etmiş olmasına rağmen, cephede aylardır büyük bir ilerleme yaşanmadı. Diğer bir ifadeyle, Rusya bir harbin gerektirdiği tempoyu yakalayabilmiş değil. Üstelik Kuzey Kore, İran ve Çin askerî yardımlarına bağımlılığı nedeniyle Rus emperyalizmi sorgulanır hale geldi. Dile kolay! Bir dönemin muktedir Rusya’sı, artık Kuzey Kore askerleri, İran dronları ve Çin desteğiyle savaşıyor. Hem de milyona yakın asker, binlerce tank ve top zaiyatıyla!

Ukrayna cephesi farklı değil. Dış yardıma bağımlı olan Ukrayna, Rusya gibi ‘derinliğe’ sahip değil. Cephede kaybedilen askerlerin bütünlemesi yapılamıyor. Avrupa ve ABD’nin silah, mühimmat ve teçhizat desteği olmadığı sürece, bekaya odaklanan bir savunma harbi yürütülmesi dahi mümkün değil. Bir savaşı kazanmanın ön koşulu ‘düşman gerisini vurmak’ olmasına rağmen birkaç dron saldırısı hariç Rusya derinliğine etki edilemiyor. Gerekli desteği almak için de Trump’ın nadir element anlaşmasını imzalamak zorunda kaldılar. Buna rağmen, ABD’nin serbest bıraktığı askerî yardım paketi, ihtiyacın çok gerisinde.

İşin ilginç yanı, her iki taraf da hem kendi hem de hasmının durumunu çok iyi analiz edebiliyor. Bu savaşın, diğer ülkelerin desteğine tabi olduğu belli. Savaşın ivmesini artırabilmek için gaza basmak gerekiyor ama savaşı devam ettirebilme kapasitesinde problem var. Bu nedenle her iki tarafın da söylemleri psikolojik harbin gerekliliklerini yansıtıyor. Ancak ortada somut bir eylem görünmüyor.

Teknik olarak böyle bir durumda tarafların ateşkes ve barış görüşmeleri için diğer devletlere ‘göz kırpması’ gerekir. Bu nedenle ABD ve Türkiye‘nin kolaylaştırıcılık girişimleri Ukrayna ve Rusya’da, güya zoraki de olsa, bir yanıt buldu. ABD’nin Riyad‘da Ruslarla temasa geçmesi Ukrayna ve AB cenahını biraz üzdü ama ateşkese yönelik beklentileri güçlendirdi. Nadir elementlerin ABD’ye devrine yönelik antlaşma için güvenlik garantisi talep eden Zelenski, Beyaz Saray’da kötü muameleye tabi tutuldu ancak Vatikan’da verilen resimle telafisi yapıldı. Antlaşma sonuçlanınca gözler Moskova ile yapılacak ateşkes anlaşmasına çevrildi. Trump’ın özel temsilcisi Witkoff defalarca Putin ile görüştü ve nihayetinde İstanbul’da yapılacak bir görüşmeye Putin ‘sarı’ ışık yaktı.

Zelensky İstanbul’daki görüşmeleri, Putin’i bastırırcasına sahiplendi ve Ankara’ya gelip Putin ile doğrudan görüşme talep etti. Trump da Körfez turunda İstanbul’a gidebileceğini açıkladı. Bu noktada Rus psikolojik harp geleneği devreye girdi. Düşük profilli bir Rus heyeti, bakan seviyesinde temsil edilen Ukrayna tarafının karşısına çıkarıldı. Nihayetinde Türk Dışişleri yeni formüller ile görüşmelerdeki kolaylaştırıcılık rolünü başarıyla yerine getirdi. Amerikalılar Rubio başkanlığında üçlü toplantıya katılırken, Ukrayna ve Rusya gürültülü bir giriş valsi sonrası bin esirin takası konusunda anlaşıp sessizce dağıldı.

Halen iki ülkenin heyetlerinin tekrar buluşması seslendirilmişken, Moskova doğrudan görüşmeler için herhangi bir takvim olmadığını açıkladı. Trump ise Rusya’nın savaşı sona erdirmeye hazır olmadığını ifade etti. Durum böyleyken hangi koşulların taraflara önce ateşkesi, sonra bir barışı dikte edeceğini incelemek lazım.

Rusya’nın; yaz mevsiminin askerî bir harekât için uygun koşulları sunması, ‘dostlarından’ askerî yardım alabilmesi ve Ukrayna’ya verilen desteğin son dört aydan bu yana aksamış olması nedeniyle savaşı kazanma umudu canlı. ABD ve AB’nin kopuyor olması ve ABD’nin NATO’yu sorgulaması Ruslara cesaret veriyor. Öte yandan cephedeki durum o kadar parlak değil. Rus askeri bunalmış halde. Putin’in ezici bir zafer beklentisi ile cephedeki askerin yıpranmışlığı arasında ters orantı var. Diğer bir ifadeyle seyis dinç, ama at yorgun!

Putin’in niyeti ateşkes ve yaptırım baskısına dayanmak, masaya oturmak zorunda kalırsa en fazla toprak kazanımıyla pazarlığa başlamak ve mümkünse Dinyeper’e kadar olan alanı ve Odesa’yı ele geçirebilmek. Diğer bir ifadeyle Karadeniz kuzeyinde su alanı dahil geniş bir coğrafyaya hükmetmek. Böyle bir amaç ABD-Ukrayna ekonomik yatırım anlaşmasını da Ruslara tabi kılıyor.

Ukrayna için önemli olan Rusya’ya daha ağır yaptırımlar uygulanmasını sağlamak, Rus ekonomisini sarsabilmek ve savaşı destekleme kapasitesini sınırlandırmak. Zelenski cephede savunmayı devam ettirmek ve Rusların güçten düşmesini beklemek istiyor. ABD’yi kaybetmemek de bu niyetin en önemli ön koşulu. Trump’ın Beyaz Saray’daki muamelesine rağmen Zelenski, bir strateji kurgulamış ve uyguluyor. Ama, zaman Ukrayna’nın aleyhine akıyor. Trump, Biden dönemindeki askerî yardım politikasına geri dönmezse, Ukrayna’nın Rus baskısına dayanması pek mümkün görünmüyor. Trump’ın Rusya’yı eleştiren açıklamaları da Zelenski’ye umut veriyor. Bu arada Rusların can damarını sarsacak kritik noktalara saldırmaktan geri durmuyor.

Bu işin sonunda kim galip gelir, belli değil. Diğer bir ifadeyle savaş arabası boş viteste, bu defa yokuş aşağı kontrolsüz bir şekilde hızlanmaya başladı. Ne zaman devrilir, o belli değil!

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu