YAZARLAR

YÜKSEL AYTUĞ / Ya bizde olsaydı?

Cannes Film Festivali Organizasyon Komitesi‘nin bu yıl kırmızı halıya “Aşırı dekolte yasağı” getirmesini geçen hafta bu sütunlarda “devrim” olarak nitelemiş ve dünyanın artık çıplaklıktan yorulduğunu yazmıştım.
Ödül gecesinde pek çok ünlü isim bu ilke kararına uydu. Ölçülü giyim kuşamlarıyla, çıplaklığın festivali gölgelemesine izin vermediler. Karar, genel olarak büyük bir olgunlukla karşılandı.

Düşündüm de, aynı kısıtlama bizde olsaydı ne olurdu?
Bir hayal etsenize; örneğin Altın Portakal’da böyle bir kararın açıklandığını… Vallahi yer yerinden oynardı. Özellikle CHP’liler, daha önce olduğu gibi LGBT’lilerle kol kola girip hem Antalya‘daki Cam Piramit’in önünde hem de İstanbul‘daki İstiklal Caddesi’nde yürüyüş yapıp, gökkuşağı renklerine bürünerek slogan üstüne slogan atarlardı. Ne organizasyon komitesinin yobazlığı kalırdı ne hükümetin diktatörlüğü…
Arkasından da bu kararı protesto etmek isteyen sözde özgürlük havarileri; sokakta, sahnede, ekranda teşhircilik yapmak için aradıkları bahaneyi bulur, çıplaklıkta birbirleriyle yarışırlardı…

KURTULUŞUMUZ AHLAKLI TOPLUMDA
Hasan Kalyoncu Üniversitesi yıllardır son derece önemli ve bir o kadar da faydalı bir iş yapıyor. Ahlak Şûrası düzenliyor.
Bu yıl 6’ncısı düzenlenen şûrayı çok önemsiyorum. Zira ahlaki çözülmeyi toplumumuzun geleceğini tehdit eden en büyük tehlike olarak görüyorum.

Çok şükür terörsüz Türkiye’ye ulaşmak üzereyiz. Ekonomimiz iyi yolda. Uluslararası alanda piyonluktan oyun kuruculuğa terfi ettik. Ama ahlak erozyonuna engel olamazsak üzerine kat çıkacağımız sağlam bir temelimiz olmaz. Bunu tesis etmenin yolu da Hasan Kalyoncu Üniversitesi gibi taşın altına elini sokacak kuruluşların akademik tespit ve tedavilerinden geçiyor.
Bu köşede yıllardır “Ahlak, namus, vicdan” diye mürekkep tüketen biri olarak şûra’ya emek veren herkesi yürekten kutluyorum.
Keşke milletimize ahlaki değerleri hatırlatmak için şûra toplamak zorunda kalmasaydık.

İbretlik bir hikaye
Hazır söz ahlaktan açılmışken ibretlik bir hikayeye yer verme zamanıdır:
İnşaat şirketinin patronu, emekliliğine üç ay kalan çalışanının önüne projeyi koyup, “Bu evi yap ama planlardaki hiçbir şeyi atlama” dedi. Adam, emekliliğine 3 ay kala kendisine en az 6 ay sürecek bir iş verilmesine içerledi. Projeye uymadan, temeli çürük, kolonları incecik, malzemesi çalınmış, dış yüzeyi süslü ama içi dayanıksız bir ev inşa edip üç ayda bitirdi.

Ev tamamlanınca patronu “Al bakalım anahtarları. Bu ev senin. Benden sana emeklilik hediyesi” dedi…
Ahlaklı olmak bir erdem değil, insan olmanın gereğidir. Çünkü hayatta yaptıkların bir bumerang gibi en sonunda gelir, seni bulur.

Zap’tiye
İlkokul 2. sınıf öğrencilerine bu fotoğrafın altına toplumsal bir mesaj yazmalarını istemişler. Biri şöyle yazmış: “Sakızınızı asla yutmayın.”

Gaf kürsüsü
Muharrem Akduman’dan yine kaçmamış: Esra Erol’da Ömer, kendisini aldatan karısına şöyle diyor: “Maddi ve manevi TANZİMATIMI istiyorum!..”

Ne demiş?
“Hayatındaki herkes sana muhalefet ediyorsa keyfini çıkar. Demek ki iktidar sensin.” (Sosyal medyadan)

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu