YAZARLAR

HİLAL KAPLAN / Filistin’in var olma hakkı

Aynı söz verdikleri gibi Gazze’yi “dümdüz ettiler” ama medyadaki papağanlarının mantrası değişmedi: “İsrail’in var olma hakkı.”
Bombalar Gazze’ye yağarken, çocuklar enkaz altından çıkarılırken, Batı Şeria‘da evler yıkılıp insanlar sürgün edilirken, yüz binler açlıkla sınanırken dahi bu cümle otomatik biçimde tekrarlanıyor. Her defasında, her olayda, her zulümde… Sanki bir günahı temize çeker gibi, bir kurtarıcı kalkan gibi.
Ama kimse sormuyor: Peki ya Filistin’in var olma hakkı? Onun tarihini, halkını, toprağını, acılarını savunacak bir “var olma hakkı” neden telaffuz edilmiyor?
İsrail, yeni kurulmuş kırılgan bir devlet değil. Bilakis dünyanın en büyük nükleer güçlerinden biri. Teknoloji devleriyle iç içe geçmiş, diplomasi ağlarını Batı başkentlerine bağlamış, Ortadoğu’nun en organize ve ölümcül ordularından birine sahip.
Var olma değil, hâkimiyet kurma mücadelesi veriyor. Ancak bu cümle hâlâ, bir mağduriyet maskesi gibi yüzünde duruyor. Bu maskenin ardına ise sistematik suçlar saklanıyor: Ev yıkımları, zorla tahliyeler, mahkemesiz tutuklamalar, çocuk yaşta hapisler, işkenceler, hedef gözeterek öldürmeler… Bu suçların üzeri, “Ama İsrail’in var olma hakkı” cümlesiyle örtülüyor.
Neyse ki Filistin’in devlet olarak tanınması uluslararası camiada giderek daha geniş bir destek buluyor. 2024 yılı itibarıyla 140’tan fazla ülke Filistin’i egemen bir devlet olarak tanımış durumda. Son üç yılda Norveç, İspanya ve İrlanda gibi Batılı ülkeler, Filistin’i resmi olarak tanıdıklarını ilan etti.
Bu adımlar, özellikle İsrail’in Gazze’ye yönelik ağır saldırıları karşısında bir tepki olarak yükseldi. Filistin’in devlet statüsünü tanımak, yalnızca sembolik değil, aynı zamanda hukuki ve ahlaki bir zorunluluğa dönüştü. Bu devletler, Batı’nın sessizliğini delen bir umut ışığı oldular.
Ancak hâlâ Filistin’in Birleşmiş Milletler‘de tam üyelik statüsüne ulaşmasını engelleyen güçlü aktörler var. Her yıl BM Güvenlik Konseyi‘nde bu girişim gündeme geldiğinde, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere bazı ülkeler veto hakkını kullanarak Filistin’in devlet olarak tanınmasını sistematik biçimde engelliyor.
Bu vetolar, sadece hukuki bir oyalama değil; aynı zamanda Filistin halkının kaderini siyasi hesaplara rehin tutuyor.
Bu minvalde önemli bir gelişme daha oldu. Fransa, Kanada ve sorunun başlangıç noktası Birleşik Krallık, ortak bir açıklamayla Netanyahu hükümetini suçladı ve haziranda Birleşmiş Milletler’de düzenlenecek olan “Yüksek Düzeyli İki Devletli Çözüm Konferansı”nda Filistin devletini tanımaya kararlı olduklarını beyan etti.
ABD, İsrail meselesinde izole edilmeyi sürdürdükçe Filistin’in ayak seslerini dünya sahnesinde daha güçlü biçimde duyacağız.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu