TUBA KALÇIK / Çocukları kaybetmeyi değil kazanmayı konuşmalıyız

Kürt kökenli şarkıcı Rojin, PKK’nın fesih kararı ve barış süreciyle ilgili GÜNAYDIN’a konuştu: “Annelerin acısını sonlandıracak olan bir barışa ve kardeşliğe katkı sunan bu süreçten onur duyuyorum. Bu süreç partiler üstüdür ve ülkenin en önemli derdine çare bulmak için yola çıkıldı. Ben de bir anneyim. Bu topraklar artık çocukları kaybetmeyi değil kazanmayı konuşmalı
Türkiye‘nin güçlü kadın yorumcularından Rojin, GÜNAYDIN’a çok özel açıklamalarda bulundu. Kürt kökenli şarkıcı Rojin, PKK’nın fesih kararı ve barış süreciyle ilgili “Bizim kuşağımız hiç barışı görmedi ve bunu görmeyi hak ediyoruz. Cumhurbaşkanımızın ve Devlet Bahçeli‘nin bu süreçte göstermiş olduğu irade çok kıymetli” dedi. Kürt kimliğine sahip bir sanatçı olarak, PKK’nın fesih kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de tıbbi olarak insan ömrünü 70 yıl olarak kabul edersek, bu çatışmalı süreç 50 yıldır devam ediyor. Ben bununla doğdum ve bununla şekillendim. Bu zaman içinde taşlandım, dövüldüm, aşağılandım. Bir ömür kadar uzun olan bu acılı sürecin etkileriyle bugüne geldim. Bizim kuşağımız hiç barışı görmedi ve bunu görmeyi hak ediyoruz. Annelerin acısını sonlandıracak olan bir barışa ve kardeşliğe katkı sunmaktan onur ve gurur duyuyorum. Halkta, analarda umutla birlikte duygusal patlamalar oldu. Ağlayan analarımız bize kalp yolunu işaret ediyor. Bu süreç partiler üstüdür ve ülkenin en önemli derdine çare bulmak için yola çıkıldı. Sırtımızdaki ağır yüklerden kurtulmak ve refaha güzelliğe yürümek amacıyla zor da olsa her iki tarafa bunu doğru dille anlatmak çok önemli. Bireysel olarak çok ağır travmalı süreçler yaşadım. Kapıma kanlı bezler bırakıldı, anahtar deliğine kırmızı boya döküldü… Bir anda onlarca işim iptal oldu, korkunç bir tecrit aforoz, itibar suikastine uğradım. Mahkeme kapılarında, hatta DGM de bile kırmızı çizgim anadilim demiştim ve dilin masumiyetini, şarkıların gücünü anlattım. Çok acı çektim, çok da bedel ödedim. Bütün acılarımdan kendime daha olgun bir Rojin inşa ettim. Ben çok küçük yaşta başladım hem Kürtçe hem de Türkçe şarkı söylemeye. İki dilin de şarkılarını beraber söyleyerek küçük yaşımdan itibaren kardeşlik duygusunu içimde yeşerttim.
GÖSTERİLEN İRADE KIYMETLİ Barış ve kardeşlik adına tarihi bir süreç yaşanıyor. Siz bu süreci nasıl yorumluyorsunuz?
Cumhurbaşkanımızın ve Devlet Bahçeli’nin bu süreçte göstermiş olduğu irade çok kıymetli. Sayın Bahçeli’nin göstermiş olduğu tavırla bugüne kadar zıt olan iki kesim de bir araya geldi, birlik oluştu. Cumhurbaşkanımızın bu süreç için söyledikleri de çok kıymetli. Herkes barış için bir şeyler yapmalı çünkü bu bizim hayatımızın her alanını etkileyecek bir süreç. Yıllarca bu çatışma ortamında ne paralar harcandı. Artık parayı yeni nesillere daha iyi bir gelecek sağlamak amacıyla harcayabileceğiz. Barış bir ressamın bitmemiş tablosu gibi. Bu süreç boyası kurumamış bir tablo gibidir. Dikkat etmeliyiz. Kardeşlik aynı dili konuşmak değil, aynı gözyaşını tanımaktır. Kin, öfke, intikam duygularını içimizden çıkarıp temizlemek ve arınmak; kişisel ve toplumsal yaşamda çok kıymetli. Aile dizimi gibi… Toplumsal hafızamızı kullanıp yaralarımızı sarmalıyız. Affetmek, kucaklaşmak, anlamak… Hepimizi yaralayan, kutuplaştıran yaşamımızın her aşamasında bizi mutsuzluğa sürükleyen, ülke ve coğrafya olarak daha yoksul ve yoksun düşmemize neden olan bu bitmeyen kavgayı bitirmeliyiz. Barışa direnç gösterenler sorgulanmalı gerçekten. Tarihsel yaralar ancak anlayarak iyileşir. Gerçek barış huzurdur, mutluluktur. Kalıcı barış için de temellerimizi sağlam atmalıyız. Bunun için de anayasal zeminde eşit vatandaşlık hakları için gerekli adımların atılması gerekiyor.
LİNÇ KARANLIK BİR ÇIĞLIK Linç kültürünün bitmesi gerektiğini söyleyen birisiniz. Siz de linç kültürüne maruz kalmış bir sanatçısınız. Neler söylemek istersiniz?
Linç karanlık bir ormanda kaybolanların attığı çığlıktır. Ben o ormanda yürüdüm. Taşlar bazen bölücü bazen hain diye fırlatıldı. Ama taşların hedefi olan bir gün o taşlardan köprü kurar. Şimdi ben o köprüden geçenlere korkma diye fısıldıyorum. Bu sürece dair bir beste yapmayı düşünüyor musunuz?
Barış çığlığını ‘Duyun Beni’ eserimde dile getirmeye çalıştım. ‘Vurun beni vurun, dokuz köyden kovun beni, ben barışa gönül verdim, gül yurduma gömün beni’ sözleriyle. 2018 yılında yayınlanan eserim barışa ne kadar susamış olduğumuzu anlatıyor. Uğruna ölünecek tek şey barıştır. Bunu anlatmaya çalıştım.
HERKESİN SÜRECE DESTEK VERMESİ GEREKİYOR PKK’nın fesih kararı sizce halkta nasıl bir duygu yarattı? Gözlemleriniz nelerdir?
Çok uzun süren bir durumdan söz ediyoruz. 50 yıl! Bunun değişmesi mutlaka zorluklarla karşılaşacak. Türkiye toplumunun iyimser olduğunu hissediyorum. Herkes bir dönemin kapandığını anlıyor, ama yeni dönemden umutlu olsa da ne olacağı konusunda tedirgin. İyi olmasının ortak temenni olduğunu düşünüyorum. Cumhurbaşkanının tüm taraflara teşekkür etmesi çok anlamlı ve değerli, sürece hepimizin destek vermesi gerektiğini anlıyorum. Sırrı Süreyya Önder’in bu süreçte oynadığı rol önemliydi; karşıt görüşte olanların bir araya gelip çözüm üretebileceklerini gösterdi. Hem bir sanatçının hem de bir siyasetçinin oynaması gereken rolü en iyi şekilde temsil etti. Biz sanatçılara cesaret örneği oldu. Vefatından sonra Türkiye’nin tüm renklerini bir araya getirerek, saygı ve sevgi ile uğurlaması, çözüme yönelik umudun güçlü olduğunu gösterdi.
SON ALBÜMÜMDE SAVAŞ MAĞDURLARINI ANLATTIM Yeni albümünüzden bahseder misiniz?
Yeni başlayan barış sürecinde yoğun bir duygu patlaması yaşanıyor. Her duygunun bir sebebi vardır. Empati kurmaya çalışıyorum. Duygulara sebep olan çektikleri acılar mı diye hissederek onlara dönmek istiyorum. Son albümümde (Na Penaberim – Mülteci değilim), coğrafyamızda savaştan dolayı hayatı değişen, değişmekle kalmayan hatta hayatını kaybeden, yanı başımızdaki yabancıları ötekileştirilen savaş mağdurlarını anlattım. Gördüğümüz ama tanımaya korktuğumuz insanların hikayesini anlattım. Benim doğduğum yerde çalıştığım insanların hikayesini anlattım. Hangimiz doğduğumuz yerde yaşıyoruz ki. Hepimiz göçmen ve penaberiz (mülteci). Bu aslında benim de hikayem.
ŞİMDİ KUCAKLAŞIP İYİ BİR GELECEK İNŞA ETMELİYİZ Sizin de bir evladınız var. Bir kadın ve anne olarak Türkiye’nin geldiği bu noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kadınlar bilir derin yaralar evlat acısıyla kapanmaz. Bu topraklar artık çocukları kaybetmeyi değil kazanmayı konuşmalıdır. Ruhumuzun bedenimizin parçası çocuklarımıza refah dolu huzurlu bir gelecek istiyoruz. Oğlum Robin benim yaşadıklarımı yaşamamalı, şimdi kucaklaşıp iyi bir gelecek inşa etmeliyiz. Avrupa seyahatlerinde yaşadığımız ötekiden kurtulmanın yolu, ruh halimizi, yani her şeyi düzeltmenin yolu barıştan geçer. Sanatçılar her iki dilde konserler vermeli, şehir şehir gezmeli. Barışın dilini müzikle anlatmalı yazarlar. Barışın derinliği huzuru anlatılmalı… Su akıp yatağını bulacak, suyun yolunu değiştirmeyin.
SOSYAL MEDYA BİR AYNALAR LABİRENTİ Birçok sanatçı lince maruz kalıyor sosyal medyada. Siz bu ortamına dair neler söylemek istersiniz?
Sosyal medya bir aynalar labirenti. İnsanlar kendi yansımalarından korktukça başkalarını parçalamaya başlıyor. Sanatçılar Prometheus gibi, o labirentte her gün ciğerleri sökülüyor, ertesi gün yeniden doğuyor. Ama unutmayalım, linç çoğunlukla kendi korkularımızın sesidir. Örneğin atasözümüz gibi; meyve veren ağaç taşlanır. Ben de bir ekleme yapayım; taşlanmayı göze alamayan taçlanmaz.