YAZARLAR

MURAT YILMAZ / “Terörsüz Türkiye” Hedefine Adım Adım

MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli‘nin siyasi inisiyatifi ile gündeme girerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın sahip çıkmasıyla devlet projesine dönüşen Terörsüz Türkiye projesi, PKK’nın tasfiye edileceği ve silahlarını teslim edeceği üçüncü aşamasına girdi. Türkiye‘nin iç ve dış politikasında, ekonomisinde ve demokratik hukuk devletinin standartlarının yükseltilmesinde ciddi bir katkı sunacak Terörsüz Türkiye projesi planlandığı şekilde ilerliyor. Süreçte birinci aşamada Devlet Bahçeli’nin ve onu destekleyen Erdoğan’ın açıklamalarıyla projenin çerçevesi çizildi. Bu çerçeve DEM Parti‘nin aracılığıyla PKK’nın kurucu kurucu ismi Abdullah Öcalan‘ın PKK’nın feshi çağrısının hazırlanmasıydı. İkinci aşama Abdullah Öcalan’ın PKK’nın feshi çağrısını yapması ve PKK’nın bu çağrıya uymasıydı. Bu ilk iki aşama gerçekleşti.

PKK’nın kurucu isminin 27 Şubat tarihindeki PKK’nın feshi çağrısı PKK’nın hiçbir şekilde tevil edemeyeceği ve reel siyasi gerçeklere dayanan bir metin olarak, PKK için bir talimat olmanın ötesinde PKK’nın paradigmasını ortadan kaldırıcı bir etki uyandırdı. Öcalan sadece PKK’nın feshedilmesini değil, şiddetin yanlışlığını ve PKK’nın şimdiye kadar peşinden koştuğu bütün siyasi hedeflerden vazgeçildiğini ilan etti. PKK’nın Türkiye ve dünyadaki gelişmelere intibak edemediğini, toplumun sosyolojisinin PKK’nın siyasi hedeflerini talep etmediğini, bundan sonraki hedefin devlet ve toplumla bütünleşme olduğunu hiçbir tartışmaya izin vermeyecek açıklıkta ifade etti.

PKK, Türkiye’nin terörle mücadelesinin sonucunda sahadaki ağır yenilgisinin yanında siyasi olarak da yenildiğini bizzat kurucu liderinin ağzından kamuya açık bir şekilde duyurulmasının felç edici etkisiyle 5-7 Mayıs 2025 tarihinde kongresini toplayarak kendini feshettiğini açıkladı. Açıklama metnindeki kimi ifadeler üzerinden açılmaya çalışılan tartışmalarının, hiçbir kıymeti ve manasının olmadığı tasfiye sürecinin başlamasıyla bir kez daha göreceğiz.

Burada daha 1 Ekim 2024’ten itibaren Erdoğan ile Bahçeli, Erdoğan ile devlet arasında ihtilaf varmış, buradan Cumhur İttifakı yıkılırmış, erken seçim kaçınılmaz olurmuş diye yazan ve siyaset yapan kesimlerin şimdi hiçbir özeleştiri yapmadan başka türden tahrik ve hezeyanları dile getirdiğini kaydedelim. Türkiye, vesayet sisteminin yıkılmasıyla büyüyen siyaset alanını doldurabilecek bir siyaset ve muhalefet inşa etmekte zorlanıyor. Bu siyaset ve muhalefet boşluğu bıktırıcı polemik ve manipülasyonlarla kapatılmaya çalışılıyor. Ancak bunun birikimli bir şekilde muhalefet cephesinde yıkıcı etkiler ve iç tartışmalar doğurması kaçınılmazdır.

Bugünden baktığımızda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 26 Ağustos 2024’te Ahlat’ta 1071yılındaki Malazgirt Savaşının ruhu ve birleştiriciliğiyle yaptığı iç cephenin güçlendirilmesi vurgusuyla da anlaşılabileceği gibi siyasetin liderlik ettiği devlet kurumlarının iyi çalıştığı bir büyük stratejinin hayata geçirildiği anlaşılıyor. Aslında konuya ideolojik önyargısız, ezberlerden vazgeçen ve at gözlüğüyle bakmayanlar, bu köşede olduğu gibi, erken dönemde bu gelişmeleri analiz etmişlerdi. Bakınız 16 Kasım 2024 tarihinde ne yazmışız:

“Halbuki Erdoğan baştan itibaren Bahçeli’nin siyasi hamlesine güçlü bir destek verdi. Bahçeli’nin bu siyasi hamlesi Erdoğan’a içerde ve dışarıda muazzam bir siyasi alan açtı. Bahçeli’nin bu hamlesiyle Türkiye’nin kimlikler çatışmasıyla hedef alınan milli kimliği ve siyasi istikrarı tahkim edildi. Böylece Türkiye’ye yönelik neredeyse 50 yıllık stratejik istihbarat boşa çıkarılmış oldu. MHP’yi kriminalize etmek ve siyasi denklemden çıkarmaya yönelik çabalar boşa çıkarıldı. Erdoğan ise içeride kazandığı siyasi alanı ve zamanı, dışarıda diplomasi yoluyla netice alabilecek bir zemine taşıyor. Bu bakımdan Bahçeli ile Erdoğan arasında bir ihtilaf, anlaşmazlık ve çelişki değil, olsa olsa iyi çalışılmış bir işbirliği ve işbölümü olabilir… Bu siyasi hamlelerin birbiriyle uyumunu görmek için sadece ezberleri ve at gözlüklerini çıkarmak kafidir.” (Murat Yılmaz, “Bahçeli’nin Siyasi Hamlesi”, Sabah, 16 Kasım 2024)

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15 Mayıs 2025’te Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinde yaptığı konuşma ise Türkiye’nin bu konudaki ortak aklının ve kararlığının bir ifadesi olarak anlamlıdır:

“Bakın 40 yıl boyunca ağır bedeller ödenmiştir fakat Türkiye, geldiğimiz noktada bu meseleyi artık bir hal yoluna koymuştur. Devletimizin toprak bütünlüğü, milletimizin birlik ve beraberliği, üniter yapımız, bayrağımız, resmi dilimiz asla tartışma konusu değildir. Ne yapılıyorsa ‘tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet’ diyerek sembolleştirdiğimiz ilkelerimiz çerçevesinde yapılmaktadır. Cumhuriyetimizin temel niteliklerine dokunulmasına bu işin yaygarasını koparanlardan önce biz karşı çıkarız, biz itiraz ederiz. Yapıcı eleştirilere, tenkitlere, tekliflere sonuna kadar açığız. Bakın bundan da büyük memnuniyet duyarız ama Terörsüz Türkiye çabalarının zorlaştırılmasına iyi niyetli bakmayız. Biz Sayın Bahçeli’yle birlikte ne yaptığımızı çok iyi biliyoruz. Devletimizin tüm kurumları, kadroları ne yaptıklarını çok iyi biliyorlar. Büyük bir sabırla, kararlılıkla ve samimiyetle yürüttüğümüz Terörsüz Türkiye girişimimizle ülkemizin huzurunun, refahının, kalkınmasının, ilerlemesinin önündeki bir engeli daha inşallah çekip alıyoruz.”

Görüldüğü üzere Terörsüz Türkiye projesi adım adım ilerliyor. Şimdi üçüncü ve en kritik aşamada PKK’nın fesih, silah bırakma ve tasfiye sürecinin hayata geçmesi için çalışılıyor. Bu aşama, üçüncü devletlerin müdahil olmadığı MİT nezaretinde ve denetiminde gerçekleşecek. Bu kritik aşama gerçekleştikten sonra 50 yıllık terör ve yıkıcı propaganda döneminin etki ve tortularının ortadan kalkacağı son iki aşamaya geçilecek. Üçüncü aşama tamamen tamamlandıktan sonra toplumun terör döneminin tortularını ortadan kaldıracak ve toplumsal bütünleşmeyi hedefleyen aşamalara geçilecek.

Türkiye bin yıllık devlet geleneği, millet hafızası, meselelerini devlet ve hukukla aşma şuuru, anayasal devlet birikimi, istihbarat kapasitesi, jeopolitik öngörü kabiliyeti ve 19. yüzyıldan bu yana teşekkül eden demokratik rejimiyle bu meseleyi aşacak olağanüstü bir siyaset hamlesini, devlet projesine dönüştürmeyi başarmıştır. Terörsüz Türkiye projesini Terörsüz Bölge projesiyle bir Türkiye’nin güney sınırlarındaki komşularına taşıyarak jeopolitik bir hamleye dönüştüren Türkiye’nin büyük stratejisi işliyor…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu