YAZARLAR

İLKER GEZİCİ / Kadının sessiz çığlığı

Baba evinden kurtulup, kendi düzenini oluşturma hevesiyle yola çıkan, bu uğurda evliliği kurtuluş olarak gören genç bir kadın, Gülizar. Nişanlısı, yani müstakbel eşinin yanına giderken otobüs yolculuğu sırasında bir taciz yaşar. Cinsel istismara uğramaktan son anda kurtulsa da bu olay ona kapanmayacak yaralar açar. Nişanlısı Emre’nin yanına gittiğinde hayattaki neşesinden eser kalmamıştır artık. Durumu Emre’ye açar. Emre ise beklenenden sakin karşılar durumu. Alışık olmadık şekilde intikam hırsıyla hareket etmez, Gülizar’a destek olur, onun kendini toparlamasında yardım eder. Evlenme arifesindeki Gülizar bu travmatik olayın etkisinden kurtulabilecek midir?

Hiçbir şey yaşanmamış gibi Emre, Gülizar ile mutlu bir evlilik sürdürmeye cesaret edebilecek midir? Bu sorulara yanıt arıyor Gülizar isimli film. Taciz, tecavüz, cinsel istismar ne yazık ki toplumun kanayan yarası. Bu sadece bize özgü değil, evrensel bir konu. Bu yaraya tuz basan, bunu dert edinen ise bir kadın sinemacı: Belkıs Bayrak. İlk uzun metrajlı filminde Bayrak, oldukça sert bir konuyu ele almış. Ancak, bunu çok naif ve görünmeyen bir yerden anlatmayı tercih etmiş ki filmi benzerlerinden farklı kılan da bu. Taciz sahnelerinin ötesinde kadında bıraktığı travmayı, aile içinde yaşanan kırılmaları bağıra çağıra değil sükunetle olabildiğince minimal halletmeye çalışmış Bayrak. Özellikle şiddetin, tacizin gözümüze sokulduğu dönemde, bundan prim yapmak ya da bu sahneleri köpürterek dikkat çekmek yerine, daha stilize bir çalışmayla olanı vermeyi başarmış.

Nitekim bu tercihi de ona ve filme pek çok ödül kazandırdı. Gülizar, Bayrak’ın yönetmenlikteki ilk deneyimi olmasına rağmen, film ulusal ve uluslararası alanda önemli başarılar elde etti. Dünya prömiyerini geçen yıl Toronto Film Festivali‘nde, Avrupa prömiyerini ise San Sebastian Film Festivali‘nde gerçekleştiren film, Antalya‘da Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü’nü filmin yönetmeni Belkıs Bayrak’a, En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü’nü Meral Aktan‘a ve Cahide Sonku En İyi Kostüm Tasarımı Ödülünü de Yağmur Ergül‘e kazandırdı.
yönetmen olacağının sinyallerini veren Bayrak, senaryosunu da yazdığı filmde bir kadının yaşadığı travmayı anlatırken, sadece bir bireysel hikaye değil, toplumsal bir yapıyı da sorguluyor. Kadınların yaşadığı şiddet, baskı ve susturulmuşluk, yalnızca Gülizar’ın hikâyesiyle sınırlı kalmıyor; tüm toplumu, bunun etkilerini derinlemesine incelemeye davet ediyor.

Film, kadının içsel yolculuğunun, onun dış dünyasıyla nasıl çakıştığını çarpıcı bir şekilde gösteriyor. Türkiye’den Kosova’ya uzanan bir yolculukta, Gülizar’ın yaşadığı travmatik deneyimi ve sonrasında gelen içsel dönüşümünü merkezine alan filmde Gülizar karakterine Ecem Uzun hayat veriyor. Uzun, içsel çatışmaları ve duygusal derinliği başarıyla yansıtıyor. Özellikle saldırganının kimliğini öğrenmesiyle başlayan klostrofobik yolculuğunu, ne yapacağını bilememe halini çok iyi dışa vuruyor. Saldırı sonrası sessizliğe bürünen, yabancı bir şehirde kendi alanını yaratmaya çalışırken, sessiz çığlıklarını bir kibrit çöpünün aleviyle dışa vurduğu sahne Gülizar’ın ruh dünyasını anlamamıza yardımcı oluyor. Bekir Behrem de Emre karakteriyle derinlikli bir performans sergiliyor. Neticede Gülizar, nispeten yavaş akan temposuna ve durağanlığına rağmen, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve bireysel direniş temalarını derinlemesine işleyen, görsel ve anlatımsal açıdan etkileyici bir film.

ÖLÜMDEN KAÇIŞ YOK
2000 yılında bir uçak kazasını önceden görüp arkadaşlarını uçaktan indiren ancak ölümden yine de kaçamayan gençlerin hikâyesini anlatan Son Durak filmi büyük ilgi toplamıştı. Filmin globalde gördüğü ilgi doğaüstü olaylar ve ölümden kaçış temasını işleyen ünlü bir korku-gerilim film serisine dönüştürdü Son Durak’ı. Her film, bir ana karakterin öngördüğü korkunç bir kazayla başlıyordu. Bu karakter, gelecekteki ölümleri bir vizyon olarak görür ve arkadaşlarını da yanına alarak ölümden kaçmaya çalışır.

Ancak ölümden kaçmak mümkün değildir; sırasıyla karakterler tuhaf ve trajik şekillerde hayatlarını kaybederler. 2003 yılında vizyona giren filmin ikincisinde zincirleme bir trafik kazasını öngören ancak yine ölümden kaçamayan gençlerin hikâyesi anlatılıyordu. 3 yıl sonra gelen serinin üçüncü filminde gençler lunapark kazasından kurtuluyordu. 2009’da gelen dördüncü filmde bu kez bir araba yarışında yaşanacak kaza konu ediliyordu. 2011’deki beşinci film ise köprü yıkılmasını öngörüyordu. Bu film, serinin başına bağlanan sürpriz sonuyla dikkat çekmişti. Her defasında kadere karşı gelmeye çalışan gençlerin kaçınılmaz sonuyla biten film serisi, 14 yıl aradan sonra altıncı filmle devam ediyor.

Son Durak: Kan Bağı, isimli bu film sürekli tekrar eden şiddet dolu bir kâbusla uyanan üniversite öğrencisi Stefanie’nin hikâyesini konu alıyor. Bu kabuslar, sadece kendi ölümünü değil, ailesinin de korkunç bir sondan nasibini aldığını gösterir. Ancak bu görüntülerde bir detay dikkat çeker, olaylar on yıl öncesine aittir. Stefanie, bu kâbusları ve ailesini bekleyen felaketi engellemek için geçmişin izini sürmeye karar verir. Ancak bu yolculuk, onun sandığından çok daha zorlu ve tehlikeli olacaktır. Yönetmenliğini Adam Stein ve Zach Lipovsky’nin üstlendiği filmin başrollerinde Kaitlyn Santa Juana, Teo Briones, Richard Harmon, Owen Patrick Joyner, Rya Kihlstedt, Anna Lore, Brec Bassinger ve Tony Todd yer alıyor. Senaryo Guy Busick & Lori Evans Taylor’a, hikâye ise Jon Watts, Guy Busick ve Lori Evans Taylor’a ait. Film, Jeffrey Reddick tarafından yaratılan karakterlere dayanıyor. Son Durak: Kan Bağı, serinin önceki filmlerinde olduğu gibi, ölümün kaçınılmazlığı temasını işlerken, yeni karakterler ve geçmişle bağlantılı bir hikâye sunarak seriye taze bir soluk getiriyor. Film, özellikle görsel efektleri ve yüksek tansiyonlu sahneleriyle dikkat çekiyor. Ve son bir not; film serinin en iyisi olarak nitelendiriliyor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu