YAZARLAR

ESRA EZMECİ / Her şey yolundayken içim neden huzursuz?

Dışarıdan bakıldığında her şey mükemmel… İlgi var, sevgi var, huzur var. Ama senin içinde tarif edemediğin bir kıpırtı, bir huzursuzluk! Kavga yok ama kafan karışık. Peki bu sessizliği bozan iç ses ne söylüyor olabilir? Belki de bu his, seni geri çağıran bir mesajdır. Bastırmak yerine duymayı denesek mi?

Her şey yolundaymış gibi… Telefon çalıyor, “nasılsın?” diyor. Hastayken yanında, üzgünken destek, mutluyken en büyük alkışçın. Kavga yok, yalan dolan yok. Sadık, ilgili, sevgi dolu. Belki düzenli planlar yapıyor, seni ailesiyle tanıştırmış, birlikte gelecek hayalleri kuruyorsunuz. Peki o zaman içindeki bu huzursuzluk ne?
İnsan bazen kendi duygusunu kendine itiraf etmekte zorlanır. Çünkü dışarıdan bakıldığında “mükemmel” görünen bir şeyin içinde bir eksiklik hissetmek, utandırabilir. “Şımarıklık mı yapıyorum?” diye düşünürsün. “Elimdekinin kıymetini bilmiyor muyum?” Belki de öyle değildir. Belki de için sana bir şey anlatmaya çalışıyordur. Bir şeyi anlamak için önce adını koymak gerekir. Bu yazıyı da tam olarak bunun için yazıyorum. İçindeki o garip duyguya biraz daha yakından bakalım. “Kötü bir şey olmadığı halde neden rahatsızım?” Çünkü huzursuzluk her zaman bir sorun olduğunun değil, bir ihtiyaç olduğunun işaretidir. İlişkiler sadece “sorun çözüldü mü?” diye bakılarak yürümez.
Bazen hiçbir sorun yoktur ama bir şey eksiktir. Belki duygusal bir derinlik… Belki tutku. Belki de senin içindeki bir parçanın bu ilişkide hiç konuşma fırsatı olmamıştır. İç sesin bastırılmış olabilir. Sessiz bir odada saat sesi daha çok duyulur. Aynı şekilde, “her şeyin düzgün olduğu” bir ilişkide kendi içinden gelen sesler daha belirginleşir. Çünkü dış gürültü azalmıştır. O sessizlikte fark edersin ki, aslında senin iç dünyanda bir şey hep kıpır kıpır. Sakinliğin içinde huzursuzluk vardır.

Geçmişten taşınan yükler
Bir başka olasılık da şu: Belki geçmişte yaşadığın ilişkiler hep sancılıydı. Kırgınlıklar, aldatmalar, güven kayıpları… Bunların hepsi insanın iç pusulasını bozar. Zamanla öyle bir hale gelirsin ki, sağlıklı bir ilişkide kendini güvende hissetmek bile tehdit gibi gelir. “Bu kadar düzgün biri neden beni seviyor?”, “Bu kadar iyilikten sonra kesin bir fırtına çıkacak” gibi düşünceler başlar.
O eski korkular, bugünün huzuruna gölge düşürür. Bu aslında çok yaygın bir durum. Çünkü zihin travmaya alışınca, huzura yabancılaşır. Fırtınayı normal, durgun denizi tehlikeli zannetmeye başlar. Bu yüzden, geçmişin duygusal kalıntılarını bugünkü ilişkilere taşımak, huzurun bile içinde huzursuzluk yaratabilir. “Kurtarıcı mı arıyorum, yol arkadaşı mı?” Bazı ilişkilerde, özellikle ilk başta, karşımızdakini bir kurtarıcı gibi görürüz.
“Beni iyileştirecek”, “Beni sevecek ve tamamlayacak” diye düşünürüz. O kişi çok ilgili, çok şefkatli olduğunda da bu fantezimiz pekişir. Ama zaman geçtikçe, bir şey eksik kalır. Çünkü o kişi seni ne kadar çok severse sevsin, senin kendi yaralarını sarmadıkça o sevgi içini doldurmaz. Bazen daha da boğar. Kurtarıcı değil, yol arkadaşı arıyorsan… İçindeki boşluğu onunla değil, kendinle doldurman gerekir. İlişki ne kadar sağlam olursa olsun, içinde hep bir eksiklik hissi kalır.

Bu kaygı benim mi, başkasının mı?
Bazen de içindeki huzursuzluk sana ait değildir. Ailenden, çevrenden, toplumdan duyduğun seslerdir. Mesela annenin sesi kulağında: “Kızım bu kadar düzgün birini bulmuşsun, neyin eksik?” Ya da arkadaşların: “Senin yerinde olmak isteyen milyon kişi var.” Oysa senin ruhun başkasının kalıbına sığmak istemiyordur. Belki kendi yolunu çizmek istiyorsundur. Belki tek başına olmayı, daha özgür yaşamayı ya da ilişkide başka bir derinliği deneyimlemeyi özlüyorsundur. Ama bu arzun, “normal” kabul edilen beklentilerle çarpışınca huzursuzluk olarak kendini gösterir. Kimi zaman bir ilişki kötüdür de insan bunu fark edemez. Ama kimi zaman ilişki “iyi”dir ama senin için değildir. Bu fark çok önemlidir. Her “iyi” şey seni mutlu etmek zorunda değildir. Bu senin nankör olduğun anlamına gelmez. Sadece kendini biraz daha tanıman gerektiğini gösterir.

Bu duyguyla nasıl baş edilir?
1 Kendine dürüst ol. “Ben ne hissediyorum?” sorusunu sormaktan korkma. Cevabı hemen bulmak zorunda değilsin.
Ama sormak, iç huzursuzluğunu anlamak için ilk adımdır.

2 İçindeki huzursuzluğu bastırma. Onu “gereksiz” ya da “abartılı” diye küçümseme. Çünkü o duygu sana ait ve bir şey söylemeye çalışıyor. Belki korkuyorsun. Belki sıkılıyorsun. Belki bu ilişki seni beslemiyor. Her neyse, duyulmak istiyor.

3 Sessizliği dinle. İlişkide her şey yolundaysa ama içinde hala bir boşluk varsa, bu boşluğun nedenini anlamak için kendine alan aç. Günlük tut, yürüyüş yap, terapiden destek al. Bu boşluk hemen dolmak zorunda değil ama anlaşılmak ister.

İç sesin pusulandır
Unutulmamalı ki, huzursuzluk bazen büyümek isteyen bir duygunun sesidir. Belki artık başka bir şeye dönüşmek istiyorsundur. Belki ilişkide daha çok “sen” olmak istiyorsundur. Belki de artık gitmen gerekiyordur. Ne olursa olsun, bu kararı ancak sen verebilirsin. Başkası değil. İlişkiler düz yol gibi görünse de insanın iç dünyası virajlarla doludur. Her şeyin yolunda olduğu bir anda içinden bir şey konuşuyorsa, onu susturma. Dinle. Belki o ses seni daha özgür, daha gerçek, daha sen yapan yola götürüyordur. Bazı duygular bize huzursuzluk gibi görünse de aslında kendi içimizle yeniden tanışmak için bir davettir. O huzursuzluk sayesinde “Ben ne istiyorum?”, “Bu ilişki beni gerçekten besliyor mu?” gibi sorulara cesaretle yaklaşabiliriz. Her duygu, kendi gerçeğimizi bulmamız için bir pusula gibidir. Bazen gitmek, bazen kalıp değişmek, bazen de sadece fark etmek yeter. Önemli olan, ne hissediyorsak onunla kalabilmek. İçimizdeki sesi bastırmadan, suçlamadan, saklamadan… Çünkü en derin huzur, kendimize yabancı olmadığımız yerde başlar. Senin iç sesin, pusulandır. Onu hafife alma.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu