YAZARLAR

YÜKSEL AYTUĞ / Dünyanın en büyük istihbarat örgütü

Hangisi dersiniz? CIA mı, MI6 mı, MOSSAD mı? Bilemediniz… Tabii ki MİT’imizi ayrı bir yere koyuyorum. Ama bana göre dünyanın en fazla personele sahip, en yaygın, en etkin ve başarılı istihbarat teşkilatı Müge Anlı ile Tatlı Sert.
Türkiye‘de yaşayan her 10 kişiden en az 7’sine anında erişim imkanı olan bir örgüt bu. Her mahallede onlarca gizli ve açık ajanı var. Hatta ben “uyuyan hücreleri” bile bulunduğuna inanıyorum.

Bu öyle bir teşkilat ki, üstlendiği her görevi adeta ışık hızıyla yerine getiriyor. Geçen hafta evden kaçan oğlunu 45 gündür bulamayan bir baba programa başvurdu. Tam 12 dakika sonra bir adam programı arayıp, “Aranan kişiyi buldum. Burada beraber çay içiyoruz. Ama uzun süre oyalayamam. Hemen gelmeniz lazım” demesin mi?
Sonrası malum, yürekleri ısıtan harika bir baba-oğul kavuşması..
Düşünebiliyor musunuz, ucu bucağı olmayan, 20 milyonluk mega kentin hangi sokağında olduğu bile bilinmeyen bir genç, yani “samanlıktaki iğne” dakikalar içinde bulunmuştu. CIA, MI6 ve MOSSAD işbirliği yapsa bile bunu başaramazdı.
Programın izleyicileri aslında bu tür manzaralara öyle alışkın ki…
Zaten bu yüzden evinde kumandasını kaybeden bile Müge’ye koşmuyor mu?

Dünya çıplaklıktan yoruldu
Cannes Film Festivali‘nin açılış töreninde çıplaklığa varan aşırı dekolte kıyafetlerin yasaklanmasını yeni bir milat olarak yorumladım.
Zira film festivalleri, galalar ve moda günleri giderek “teşhir gösterilerine” ve adeta “et pazarına” dönüşmüştü. Ne yazık ki magazin medyasında teşhirciliğin adı “cesaret”, anadan üryan gezmenin tanımı “cesur kıyafet”e çıkınca iş iyice rezalete dönüştü. Adından söz ettirmenin en kestirme yolunun soyunmak olduğunu fark eden güruh da her türlü ahlak normunun üzerinden atlayıp bu tür organizasyonları adeta “çıplaklar kampına” çevirmekte bir sakınca görmedi. Üstelik onlar yüzünden organizasyonlar, filmler, galalar, lansmanlar gölgede kaldı, gerçek hedef kitlesiyle buluşamadı.
Bunu ilk fark edip önlem alan Cannes Organizasyon Komitesi‘ni yürekten kutluyorum.
Darısı, sahneleri soyunma kabinine çeviren bizimkilerin başına…

İnsanat bahçesi (!)
Fotoğraf 1905 yılının Paris‘inden… Fraklı beyefendiler, süslü şapkalı hanımefendiler Afrika‘dan getirilen egzotik canlıları (!) büyük bir merak ve şaşkınlıkla izliyorlar.

Teşhir için getirilip bir göletin içine konulan Afrikalı insanlar onlar. Ne amaçla oraya getirildiklerini, beyaz insanların kendilerine neden dikkatle baktıklarını anlamıyor gibiler. Oysa bugün dünyaya medeniyet dersi vermeye kalkan Fransızlar, o günlerde “eğlenmek için” kendilerine dünyanın ilk “insanat bahçesini” kurmuş, “canlı belgesel” izliyorlar.
Ne mutlu bana ki, bir Türk olarak tarihim bana böyle bir utanç yaşatmadı…

Şeref kürsüsü
“Benim saç stilime özenen kanser hastası çocuklarla tanıştım. Onlar benim gibi olamayacakları için ben saçımı onlar gibi kazıttım.” (Galatasaraylı Morata’nın müthiş jesti)

Zap’tiye
Libya’da, Karabağ’da, Ukrayna’da, Hindistan’da hep Türk silahları konuşuldu. Ama sen de çok oldun be damat!..

Ne demiş?
“Daha profil resmimizi Pakistan bayrağı yapamadan bitti ya la savaş…” (Sosyal medyadan)

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu