NEBİ MİŞ / PKK’nın silah bırakma aşaması


Terörsüz Türkiye hedefinde yeni kritik eşik, silahların teslim edilmesidir. Buraya kadar olan kritik eşiklerde, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan‘ın, PKK’nın kendini feshetmesi ve silahları bırakması gerektiğine ilişkin çağrısında belirttiği etnik kimlik üzerinden özerklik, federasyon ve kültürel yaklaşımların çözüm olmadığı ve bundan sonra bu konuların gündeme bile getirilmemesi gerektiği tezi önemli bir safhaydı.
Söz konusu açıklamanın, PKK açısından tevile imkân vermeyecek netlikte olması, bundan sonra atılacak adımlarla ilgili süreci bulanıklaştırıcı tartışmaların önlenmesi açısından belirleyici mahiyettedir.
Özellikle terör örgütü içindeki farklı yapıların direnç göstererek toplumun sinir uçlarına oynayıp süreci baltalama girişimlerinin engellenmesinde, söz konusu argümanlar DEM Parti‘ye de güçlü duracağı bir argüman sağlamalıdır. Bu bağlamda, terör örgütünün silah bırakma ve kendini fesih açıklamasındaki toplumu rahatsız edici ideolojik jargonların etkisizleştirilmesinde DEM Parti’ye görev düşmektedir.
Terörün sonlandırılmasına yönelik devam eden süreçte herkesin çokça tekrar ettiği husus, tüm kesimlerin kullanılacak söyleme dikkat etmesi gerektiğidir. Bu uyarı, süreci zehirleyici yaklaşımlara karşı anlamlıdır. Ancak terör örgütünün içindeki farklı yapıların bu tür provokatif açıklamaları yapmaya devam edeceği varsayıldığında, en başta DEM Partisi‘nin bu tür provokatif söylemlere karşı, peşine takılmak yerine, toplumsal güveni inşa edecek, yani güven artırıcı bir dilde ısrar etmesi gerekmektedir.
Terörsüz Türkiye hedefine ulaşmada, her bir sürecin başarıya ulaşmadan bir sonraki adıma geçilemeyeceği dikkate alındığında, şu anda üzerinde durulması gereken husus, silah bırakma aşamasının tam olarak sonuçlanmasıdır. Daha bu aşama sonuçlanmadan sonraki adımların ne olacağı manipülatif içeriklerle tartışıldığında, üzerinde çalışılan aşama olumsuz etkilenecektir.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ın bir önceki günkü konuşmasında vurguladığı gibi, “terörün ve şiddetin devreden çıkmasıyla, başta siyaset olmak üzere yeni bir dönem açılacaktır”. Ancak bu döneme ulaşmada, silahların bırakılması eşiğinin de geçilmesi gerekmektedir. Terör ve şiddet sonlandığında, meselelerin suhuletle tartışılması zaten siyasetin kendi doğal akışının bir gereğidir.
Bir önceki çözüm sürecinde, Suriye‘deki iç savaşın yarattığı güç boşluğunu, terör örgütü PKK bir fırsat olarak görmüş, bazı küresel ve bölgesel aktörler de PKK’ya destek sağlama vaadinde bulunmuştu. Bu da çözüm sürecinde bir kırılma oluşturmuştu.
Bu yeni süreçte de özellikle silah bırakma ve terör örgütünün insan kaynağının geleceği konusunda, SDG üzerinden süreci yoldan çıkaracak girişimlere karşı dikkatli olmak gerekmektedir. Uluslararası ve bölgesel güçlerin, PKK’nın içindeki farklı grupları bu konu üzerinden sabote etme ihtimalinin yüksek olduğunu öngörmek zor değil.
Ancak hem Irak hem de Suriye ile ilişkilerde mevcut durumun bir önceki çözüm sürecinden güvenlik ve diplomasi olarak çok daha etkin olduğunu da söylemek gerekir. Böyle bir hamleye karşı Türkiye’nin eli her zamankinden daha güçlüdür. Bu da bilinmelidir.