İlk 100 günde imzaladığı 140’ı aşan yürütme emri ile tüm Amerikan başkanlarını sollayan Donald Trump, ülkesinin ve dünyanın çehresini değiştirmekte kararlı görünüyor. Kararnamelerde iç ve dış politika ayrımı yapmayan Trump’ın hedefinde “Amerika’yı mahveden dâhili ve harici odaklar” diye nitelediği liberaller yanında Avrupa ile başta İsrail olmak üzere siyonist lobilerin tekelindeki aktörler yer alıyor.
Avrupa Konseyi Dış İlişkiler Birimi’nden Celia Belin’in de dile getirdiği gibi Trump, Amerika ve dünya için 40 yıldır üzerinde çalıştığı “büyük bir plan”a sahip. Belin’in hazırladığı “MAGA Küreselleşiyor: Trump’ın Avrupa Planı” başlıklı raporda çok ilginç veriler ve tespitler var. AB’nin ilk kez rasyonel bir şekilde Trump’ın stratejilerini ele aldığı bu rapor, jeopolitik açıdan Avrupa’nın -buna İsrail’i de katmak gerekir- Trump ve yönetimi karşısında yelkenleri indirdiği anlamına da geliyor.
***
Zira Trump dış politikayı, iç politikanın bir uzantısı olarak gören biri. Avrupa’yı ve İsrail’in soykırım yanlısı yönetimlerini de ABD‘deki liberal siyasi muhalefetin dışarıdaki kolları diye niteliyor. Ülkesini soymaya, kullanmaya ve kazıklamaya çalışan bu kesimlere karşı savaş açan Trump’ın ana stratejisi rakiplerine boyun eğdirmeye ya da onları ortadan kaldırmaya dayanıyor. Dolayısıyla Avrupa ve İsrail’den gelen itirazlara karşı sıfır tolerans gösteriyor.
Ukrayna, İran ve Suriye dosyaları ile Yemen‘deki Husilerle varılan uzlaşıda Avrupa ve İsrail’i devre dışı bırakarak tek başına hareket etti. Yani içeride yaptığı siyonist neo-conlara ve liberallere yönelik temizliğin bir benzerini dış politikada da sürdürüyor.
Bu yüzden Avrupa ve İsrail’de yüksek düzeyde bir Trump alarmı söz konusu. Nitekim İsrail’in Hayom gazetesine göre Netanyahu’yu “by-pass eden” Trump, yakın zamanda Gazze’de Hamas ile varılan ve İsrail’in istemediği birçok detayın yer aldığı yeni bir ateşkes kararını açıklayacak. İsrail Ordu Radyosu da Trump’ın kendisini manipüle etmeye çalışan Netanyahu ile teması tamamen kestiğini duyurdu.
***
Zira Trump’ın en nefret ettiği şey, ABD’nin ve liderlerinin “enayi” yerine konulması. Zaten İsrail’deki ABD elçisinin Husilerle anlaşmadan rahatsız olan siyonistlere “İsrail’den izin almak zorunda değiliz” şeklindeki çıkışı da Trump’ın sertleşen tavrının bir yansıması.
Eskiden de böyleydi Trump. 1987’de NYT, Boston Globe ve WP’de yayımlanan mektubundaki düşüncelerinin aynısını şimdi de söylüyor. Kariyer politikacıların aksine her dönemde fikirlerini değiştirmiş değil. 38 yıl önce “Liberaller ve demokratlar içerideki düşmanımız. Acınacak haldeki asalak Avrupalılar ise bunların dışarıdaki uzantıları” şeklindeki düşüncelerini şu an da tekrarlıyor.
Düşman cephesine artık ikili oynayan İsrail ve siyonist lobileri de eklemiş durumda. Zira Trump, “ABD’yi mahvedenlerden kurtulmalıyız. Yoksa bir ülkemiz olmayacak” inancında olan biri. Bu yüzden de içeride veya dışarıda karşısında duran herkese savaş açmış durumda.
