YAZARLAR

ESRA EZMECİ / Cesaret bazen kalmak değil gitmektir

İlişkilerde kalmak her zaman sevgi ve güç anlamına gelmiyor. İnsanların çoğu zaman mutlu olmadıkları halde yalnız kalma korkusu, alışkanlıkları, çevre baskısı ya da belirsizlikten çekindikleri için ilişkide kalıyorlar. Kalmak her zaman büyütmüyor, aksine insanı yavaş yavaş tüketiyor; gitmek ise kaçmak değil, kendine karşı dürüst olabilmektir

Bize küçükken hep şunu öğrettiler: Kolay vazgeçme, emek verdiysen bırakma, birlikteyken ayrılmak zayıflıktır, seven insan sabreder. Bu cümleler kulağa ne kadar güçlü geliyor değil mi? Ama bugün yetişkin hayatlarımızda, ilişkilerimizin ortasında sıkışıp kalmışken şunu fark etmeye başlıyoruz: Bazı insanlar sevdikleri için değil, korktukları için kalıyor. Ve bunu fark etmek… İşte asıl cesaret burada başlıyor. İlişkide kalmak her zaman güçlü olmak değildir. Bazen tam tersidir. Bazen ilişkide kalmak; yalnız kalmaktan, başa dönmekten, “başaramadım” demekten, hayal kırıklığıyla yüzleşmekten korkmanın kibar adıdır. Şu önemli bir gerçektir ki; her kalan güçlü değildir. Her giden de kaçak değildir. Biz bu ülkede kalmayı çok kutsallaştırdık. Gitmeyi ise ayıpladık. O yüzden bugün birçok insan, içinde sevgisi bitmiş, saygısı aşınmış, huzuru kalmamış ilişkilerin içinde ‘güçlü’ rolü oynuyor. Ama güçlü olmak rol değildir. Güç, insanın kendine dürüst olabilmesidir. Bir ilişkide kalmanın altında sevgi değil de korku varsa, o ilişki zamanla insanın içini kemirir. Sessizce…Yavaş yavaş… Kimse fark etmeden… Çünkü korkuyla kalınan ilişkiler, dışarıdan bakıldığında gayet ‘normal’ görünür. Aynı ev, aynı yatak, aynı sofralar… Ama içerde bir şey eksiktir: Canlılık.

ALIŞMAK İYİLEŞMEK DEĞİLDİR
İşte burası çok önemli. Çünkü sevgiyle kalmakla korkuyla kalmak aynı şey değildir. Sevgiyle kalıyorsan, ilişki seni büyütür. Korkuyla kalıyorsan, ilişki seni küçültür. Korkuyla kalınan ilişkilerde insanlar zamanla kendilerini kısmaya başlar. Eskiden güldüğü şeye gülmez. Konuştuğu konuları açmaz. Sorularını yutar. İsteklerini küçültür. “Boşver” demeyi öğrenir. Ve en tehlikelisi şudur: Bir süre sonra bunu normal sanır. Bakın, insan alışan bir varlıktır. Her şeye alışır. İlgisizliğe de alışır. Sevilmemeye de. Değer görmemeye de… Ama alışmak iyileşmek değildir. Sadece uyuşmaktır. İyi hissetmediği bir ilişkide insan neden kalır? Gerçekten seviyor mu? Yoksa…
– Yalnız kalmaktan mı korkuyor?
– Ya bir daha kimseyi bulamazsam diye mi düşünüyor?
– “Bunca yıl boşa mı gitti?” sorusundan mı kaçıyor?
– Ailesine, çevresine ne diyeceğini mi bilemiyor?
– Yaşı ilerlediği için mi tutunuyor?
– Çocuklar için mi susuyor?
– Maddi güvensizlik mi var?
– “En azından bildiğim bir acı” mı diyor?

BİLİNMEZLİK KORKUTUYOR
Birçok insan bana şunu diyor; “Hocam aslında çok kötü değil.” İşte bu cümle… Bir ilişkinin alarmıdır. “Çok kötü değil” demek, iyi de değil demektir. Ve insan iyi olmayan bir şeye neden yıllarını verir? Çünkü korkar. Cesaret dediğimiz şey, bazen elinde olanı tutmak değil; bazen elinde olanın artık sana iyi gelmediğini kabul edebilmektir. İlişkide kalmak bazen cesaret değildir, çünkü kalmak çoğu zaman konfor alanıdır. Evet, can acıtır ama tanıdıktır. Gitmek ise bilinmezdir. Ve bilinmezlik insanı korkutur. İnsan beyni şunu der: “Acı çekiyorum ama bu acıyı biliyorum, ya gidersem daha kötüsü olursa?” İşte bu yüzden insanlar mutsuz evliliklerde, yıpranmış ilişkilerde, sevginin yerini alışkanlığın aldığı bağlarda kalır. Ama şunu kimse söylemez: Gittiğinde daha kötüsü olma ihtimali kadar, çok daha iyisi olma ihtimali de vardır. Biz hep en kötü senaryoyu düşünmeye şartlanmışız. Hiç “ya iyi olursa?” diye sormuyoruz. Korkuyla kalınan ilişkilerde en sık görülen şeylerden biri de şudur: İnsan partnerini değil, ilişki fikrini sever. “Bir ilişkim var” demeyi sever. “Yalnız değilim” demeyi sever. “Evliyim” demeyi sever. Ama ilişkinin içi boştur. Ve insan içi boş bir ilişkide kendini dolu hissetmeye çalıştıkça daha çok tükenir.

KENDİNİ FEDA ETMEMELİSİN
Cesaret, bazen “artık buradayım” demek değil; “Artık burada değilim” diyebilmektir. Bir ilişkide kalmak cesarettir diyenlere şunu soruyorum: Ne pahasına? Ruh sağlığın pahasına mı, özgüvenin pahasına mı, hayat sevincin pahasına mı, kendin olmaktan vazgeçme pahasına mı? Eğer bedel buysa, bu cesaret değildir. Bu korkunun süslenmiş halidir. Ve şunu çok net söylemek istiyorum: Korkarak kalmak, sevmek değildir. Korkarak kalmak, bağlanmak değildir. Korkarak kalmak, kendini feda etmektir. Sağlıklı bir ilişkide insan kalırken küçülmez. Tam tersine genişler. Nefes alır. Güvende hisseder. Yanındayken kendisi olur. Eğer bir ilişki seni sürekli “idare etmeye” zorluyorsa… Sürekli ayar çekmeni istiyorsa… Sürekli eksik hissettiriyorsa… Orada sevgi değil, bağımlılık vardır. Ve bağımlılık cesaret değildir. Bağımlılık korkunun ürünüdür.

ZARAR GÖRDÜĞÜMÜZ YERDE KALMAMALIYIZ
Bakın, bir ilişki sizi sürekli kendinizden şüphe ettiriyorsa, sürekli “acaba ben mi abartıyorum dedirtiyorsa, sizi susturuyorsa, kendinizi ifade ettiğinizde suçlu hissettiriyorsa, sevgi için yarışıyorsanız, onay için çabalıyorsanız, burada cesaretle kalmak yoktur. Burada hayatta kalma modu vardır. Bir de şu var: Bazı insanlar gitmeyi beceriksizlik sanır. Oysa gitmek bazen ustalıktır. Bir ilişkiyi bırakabilmek, “başarısız oldum” demek değildir. Bazen “kendime sadık kalıyorum” demektir. Ama bunu söylemek kolay değildir. Çünkü toplum hâlâ şunu alkışlıyor: Ne olursa olsun dayan. Oysa her dayanıklılık sağlıklı değildir. Bazı dayanıklılıklar travmadır. İnsan her şeye dayanmak zorunda değildir. İnsan kendine zarar veren yerde kalmak zorunda değildir. Bir ilişkide kalıyorsan ve sürekli şunu diyorsan: Biraz daha sabredeyim, düzelir belki, zamanla değişir ama yıllar geçiyor ve değişen tek şey senin enerjin oluyorsa… Burada durup düşünmek gerekir.

UNUTMAYIN
Yalnız kalmak, yanlış biriyle kalmaktan daha tehlikeli değildir. Yanlış biriyle kalmak, insanın kendine yabancılaşmasına neden olur. Yalnızlık geçer. Ama kendini kaybetmenin izi uzun süre kalır. Bu yazıyı okuyan ve içinden “ben de böyleyim” diyen varsa, şunu bilsin: Korktuğun şey seni tutuyor olabilir ama seni yaşatmıyor. Cesaret bazen kapıyı çarpmak değildir. Bazen sessizce çıkmaktır. Bazen “ben bunu hak etmiyorum” demektir. Bazen “artık kendimi seçiyorum” diyebilmektir. Ve hayır, bu bencillik değildir. Bu ruh sağlığıdır. Bir ilişkide kalmak eğer seni daha iyi bir insan yapmıyorsa, daha huzurlu, daha güçlü, daha canlı hissettirmiyorsa… Sadece alışkanlıkla, korkuyla, mecburiyetle sürüyorsa… Orada cesaret yoktur. Orada sadece korkunun uzun gölgesi vardır. Ve insan korkuyla yaşlanır ama cesaretle iyileşir…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu