OKAN MÜDERRİSOĞLU / Men çe guyem, tamburem çe zened? (*)

Bugün, 27 Aralık…
Tarihi ve güncel manada, “küllerinden yeniden doğuşun” simgesi. Tevafuk o ya…
27 Aralık 1919, Mustafa Kemal‘in Ankara‘ya gelişi ve Türkiye Cumhuriyeti’ne doğru gidişin en sağlam adımları… 106 yıl sonra yine coşkuyla kutluyoruz.
27 Aralık 2025, 11 ili kapsayan 6 Şubat 2023 tarihli asrın felâketinin ardından 455 bininci konutun hak sahiplerine teslimi adeta bir düğün günü…
Yani,
“Yıkıldığını sandığın yer, aslında yeniden doğduğun yerdir!”
***
Türkiyemiz, şimdi yeni bir sınamayla daha karşı karşıya… Yarım asırlık terör belâsından kurtuluş mücadelesi kritik eşiğe geldi, dayandı.
Askeri, siyasi, hukuki başlıklarda söylenecek çok şey var… Ekonomik açıdan ise bazı hesaplamalar söz konusu. Örneğin, terörün Türkiye’ye maliyetinin 2 trilyon dolar olduğu artık biliniyor. Ama durun bir dakika! Türkiye’nin teröre harcadığı para eğer kalkınmaya, yatırıma ve sektörel büyümeye sarf edilmiş olsaydı, ülkemiz dünyada ilk 10 büyük ekonomi arasına girecek, kişi başına milli gelirimiz 35 bin doları bulacak, halen 1.5 trilyon dolar olan gayri safi yurtiçi hasılamız en az 3 kat artarak 4.5 trilyon dolar seviyesine çıkabilecekti.
Türkiye Yüzyılı‘nı inşa iddiasının hayata geçmesi, “terörü tasfiye ederken kardeşliği korunmasına, güvenliği sağlarken insan onurunun teminat altına alınmasına, milli çıkarları savunurken hukuk devletinin sürdürülmesine” bağlı!
Terörsüz Türkiye idealiyle iç içe geçen Terörsüz Bölge vizyonunun, yalnızca güvenlik eksenli olmadığı aşikâr. AK Parti’ye göre bu proje… Bölgenin tarihsel, kültürel, insani dokusunu gözeten, ekonomik iş birliğini ve karşılıklı bağımlılığı güçlendiren, insani yardım kanalların açık tutan, yeniden inşa süreçlerine katkı sunan geniş perspektifli yaklaşımın ta kendisi!
TBMM‘de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda, Ağustos-Aralık 2025 tarihleri arasında 20 oturum gerçekleştirildi, 135 kişi dinlendi, 4 bin sayfa tutanak tutuldu.
Ve bam teli!
(* Farsçadan) Men çe guyem, tamburem çe zened: “Ben ne söylerim, tamburum ne çalar?”
Bu hususa neden dikkati çekiyoruz?
TBMM Başkanlığı’nın; tutanaklara geçen tespit, görüş ve önerilerin ortak paydaları ile ayrışılan yönlerine ilişkin yaptırdığı kapsamlı analizin sonuçlarından hareket ederek…
Prof. Dr. Havva Kök Arslan ve Dr. Murat Sevecan‘ın yapay zekâ destekli çalışması gösteriyor ki…
Terörsüz Türkiye’ye ulaşılabilmesi, aynı veya benzer kavramlara yüklenen anlamlardaki farklılıkların giderilmesinden de geçiyor!
Kuşkusuz, umutlu olmamız için gerekçeler de mevcut…
Bir arada yaşama iradesi, kardeşlik mesajları, ortak gelecek arzusu, toplumsal rıza, sürecin sahiplenilmesi, geçmişten ders çıkarma, yeni bakış açısı, zihniyet değişimi, hukuki düzenleme gereği.
Buna karşın, ayrışma noktaları da çok mühim…
Özgürlük-güvenlik dengesi, sürecin nihai hedefine ilişkin öncelikler ile belirsizlik noktaları, af talepleri ve kapsamı, topluma entegrasyon modelleri, yasal ve anayasal zemindeki beklentiler.
İşte bu ahvâl ve şerait altında…
TBMM’deki Komisyon’un, Meclis Genel Kurulu’na ve aslında tüm kamuoyuna bir çerçeve sunabilmesi için çatışma yönetimi uzmanları diyor ki…
Sürecin nihai hedefine ilişkin ölçülebilir bir tanım yapılmalı.
Demokratikleşme adımlarının içeriği konusunda ortak zemin tesis edilmeli.
Toplumsal güven inşasına yönelik somut adımlar belirlenmeli.
Hukuki altyapı acilen tamamlanmalı.
Sonuç…
Ben, AK Parti‘nin süreç yönetimine daha yakın duruyorum… Silah bırakma aşaması teyit ve tescil edilmeli, süreli ve her bir ismin örgütteki yerine ve örgüt adına yaptığı iş, işlem ve eylemlerin niteliğine göre karar verilmeli, iddialı demokratik reformlar için bütün bu gelişmelerin de oluşturacağı yeni iklim fırsata çevrilmeli!



