YAZARLAR

MELİH ALTINOK / ABD’siz Ortadoğu

2025 Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde “güçlü eve dönüş” sinyali veren Trump, Tel Aviv’in de desteğiyle direnç gösteren devlet aygıtını hizaya sokabilirse, Ortadoğu’da alıştığımız Amerikan merkezli denge ciddi biçimde sarsılır.
Peki böyle bir fiili durumda oluşacak boşluğu kim doldurur?

İRAN VE RUSYA MEŞGUL
Arap dünyasında bu pozisyona aday bir güç yok. Kimin galip geleceğini kestirmeye çalışıyorlar.
İran ve Rusya’ya gelince…
Tahran, milis ağları ve ideolojik etki üzerinden Levant’ta kalıcı olmanın peşinde. Rusya ise askeri varlığı ve diplomatik manevra kabiliyetiyle “olmazsa olmaz aktör” pozisyonunu korumaya çalışıyor. Ancak her iki ülkenin de ekonomik ve toplumsal taşıma kapasitesi sınırlı. Rusya, batı cephesinde fazlasıyla meşgul. İran’ın ise bugün en hayati meselesi, rejimin bizzat kabul ettiği üzere, su ve iç istikrar.
Bu nedenle ABD’nin çekildiği yerde tam anlamıyla bir hegemon olmaları zor.

TÜRKİYE–İSRAİL REKABETİ
Bu sarsıntının öncü işaretlerinin Doğu Akdeniz’de görülmesi tesadüf değil. Geriye iki aktör kalıyor: Türkiye ve İsrail.
ABD’nin askeri korumasından mahrum kalma ihtimaline karşı Tel Aviv, son iki yıldır planlı hamleler yapıyor. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan’la gerçekleştirilen toplantılar, Mısır’la kurulan gaz temasları yalnızca enerji ya da güvenlik başlıklarıyla sınırlı değil. Açıkça Türkiye’nin bölgesel hamlelerini dengeleme ve Netanyahu’nun “imparatorluk hayali” olarak kodladığı açılımları tahkim etme amacı taşıyor. ABD geri çekilirken İsrail, kendisini bir tür “bölgesel sabitleyici güç” olarak konumlandırmaya çalışıyor.
Ankara ise bu tabloya Şam üzerinden cevap veriyor. 10 Mart Mutabakatı’nın uygulanması için belirlenen 31 Aralık tarihi yaklaşırken Fidan-Güler-Kalın üçlüsünün Şam’a yaptığı çıkarma, Türkiye’nin ABD’siz bir denklemde sahayı boş bırakmayacağını gösteriyor.
Bu nedenle Suriye dosyası artık yalnızca terörle mücadele ya da göç başlığı değil; bölgesel düzenin kim tarafından kurulacağı sorusunun merkezinde yer alıyor.
Tıpkı geçtiğimiz gün Meclis’te oylanan Libya tezkeresinde olduğu gibi.

İÇ CEPHELER HAYATİ
Kırk yıldır Ortadoğu’da mesai yapan ABD’nin çekilmesiyle başlayacak mücadelede, ülkelerin iç cepheleri de bölgesel ittifaklar kadar belirleyici olacak.
Böyle bir ortamda Ankara’nın Suriye ve Libya gibi sahada müttefiki olan yönetimlere karşı İsrail’e yakın bir söylem tutturan muhalefetin de safını yeniden gözden geçirmesi şart.
Sert ve kırılgan bir rekabet dönemine giriyoruz. Güç boşluğu hızla dolar; fakat düzen geç gelir. Türkiye için bu dönem, risk kadar fırsat da barındırıyor: Ya yeni oyunun kurallarını yazanlardan biri oluruz ya da başkalarının yazdığı metni okumak zorunda kalırız.
Hep beraber.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu