

Başkan Erdoğan, Beştepe Millet Sergi Salonu’nda düzenlenen 16. Büyükelçiler Konferansı’nda açıklamalarda bulundu. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında 70 binden fazla Filistinlinin öldürüldüğünü dile getiren Başkan Erdoğan, “Çocuklar soykırımın tanığı oldu. Soykırımdan önce 2,3 milyon civarındaydı. İşte böyle bir yerleşim alanına 200 bin tondan fazla bomba atıldı.” dedi.
Başkan Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları…
“Devlet geleneğimizde istişarenin ayrı bir önemi vardır. Devlet aklı kavramı istişare kültürünün zengin bir tecrübeden süzülerek uygulamaya geçilmiş halidir.
2008 yılından beri düzenlediğimiz konferansımız her yıl farklı bir temada gerçekleştiriliyor. 16’ncı Büyükelçiler Konferansı barış, istikrar ve refah üreten dış politika başlıklarını taşıyor.
‘600 BİNDEN FAZLA SURİYELİ ŞEHİT OLDU’
Sivil toplum örgütleri, düşünce kuruluşları, uluslararası medya ve yatırımcılar gibi yeni oyuncular geleneksel diplomasiye, dijital dinamik ve kontrolü gittikçe zorlaşan bir zemine taşıdı. Son 30 yılda iki kutupluluktan çok taraflılığa evrilen uluslararası sistemin gelinen noktada çok kutupluluğa dönüşmeye başladığı görüyoruz. Büyük oranda söylem düzeyinde kalsa da insan hakları ve küresel adalet gibi kavramlar daha fazla gündemde yer alıyor. Hepsi ayrı ayrı önemdedir. Fakat burada şu tespitin de mutlaka yapılması gerekiyor. Tüm bu gelişmeler, insani krizleri, küresel eşitsizliği, savaşları, çatışmaları, istikrarsızlıkları çözmek yerine sorunları daha da derinleştirmiştir.
Geçtiğimiz yüzyılın ilk yarısında 20 yıl arayla milyonlarca insanın hayatını kaybettiği 2 dünya savaşı yaşanmıştı. Holokost yine bu dönemde yine büyük bir barbarlık ve vahşet örneği olarak insanlığın ortak hafızasında derin izler bırakmıştı. İkinci cihan harbi sonrası inşa edilen küresel yönetişim ve güvenlik mimarisinin gayesi benzer trajediler, soykırımların, savaş ve insanlık suçlarının önüne geçmekti. Bunda tam başarı sağlandığını söylemek yanlış olur. Ruanda’da yaklaşık 100 gün içinde 800 bin insan soykırıma uğradı, Bosna’da utanç verici katliamlar yaşandı. Irak’ta Arakan’da Somali’de Orta Afrika’da ve daha pek çok yerde milyonlarca masum insan çatışma ve iç savaş sebebiyle hayatını kaybetti.
Komşumuz Suriye’de 600 binden fazla Suriyeli, Baas rejiminin saldırılarında şehit oldu. İşkence merkezlerinde yüz binler eziyet gördü. Milyonlarca Suriyeli ülkesini terk etti. 13.5 yıl boyuna katliam devam ederken, 13.5 yıl boyuna sivillerin tepesine varil bombaları yağarken vicdan sahibi bir avuç ülke dışında hiçbirinin sesi çıkmadı.
‘GAZZE’Yİ YERLE BİR ETTİLER’
Medyanın kışkırttığı ırkçı saldırıları unutmadık. Aynı şekilde Gazze’de 70 binin üzerinde Filistinli kardeşimiz öldürüldü. 170 binin üzerinde de yaralı var. Yıkıntıların altında ne kadar cenaze olduğunu kimse bilmiyor. Şu anda pek çok anne, pek çok eş çocuk annelerini babalarını eşlerini arıyor ya da onların akıbetlerine ilişkin haber almayı bekliyor. Sadece annesini babasını, kardeşini değil evini, okulunu kaybetmiş on binlerce çocuk soykırımın canlı tanıkları olarak bugün enkazlar arasında Gazze’de hayata tutunmaya çalışıyor.
Gazze’nin yüz ölçümü 365 kilometre kare yani Gazze derken İstanbul’da Beykoz, Ankara’da Mamak büyüklüğünde bir alandan bahsediyoruz. Soykırımdan önce Gazze’nin nüfusu 2.3 milyon civarındaydı. İşte böyle ir yerleşim alanına 200 bin tondan fazla bomba atıldı. Hiroşima’ya atılan 14 kattan fazla bomba ile Gazze’yi yerle bir ettiler. Şimdi biz bu durumda nasıl bu sorunlara çözüm üreten, adaletsizliği engelleyen bir uluslararası sistemden bahsedebiliriz.
‘ŞANLI BAYRAĞIMIZI DÜNYANIN DÖRT BİR YANINDA GURURLA DALGALANDIRIYORUZ’
Türkiye’nin hem kendi hak ve çıkarlarını layıkıyla savunabilmesi hem de dost, soydaş ve kardeşlerine yardım eli uzatabilmesi için ekonomik, askeri ve diplomatik bakımdan güçlü olmak dışında bir seçeneği yoktur. Biz de stratejilerimizi belirliyor, adımlarımızı planlıyor, yere sağlam basıyor, hiçbir işi şansa bırakmıyoruz. İçinde bulunduğumuz asrı Türkiye Yüzyılı yapmak için incelikle örülmüş çok boyutlu bir politikayı adım adım hayata geçiriyoruz. Bu mücadelede ülkemizin dış ilişkilerinin icrasında merkezi bir konuma sahip olan hariciye teşkilatımıza büyük sorumluluk düşüyor.
Ekonomisiyle, ihracatıyla, savunma sanayisiyle ve uluslararası itibarıyla Türkiye büyüdükçe Türkiye’nin küresel siyasetteki önemli ve ağırlığı arttıkça sizin mesaisiniz de yoğunlaşıyor. Bugün şanlı bayrağımızı dünyanın dört bir yanında gururla dalgalandırıyoruz.
‘SURİYE’YE DÖNEN MÜLTECİLERİN SAYISI 580 BİNİ BULDU’
Dünyanın her köşesi ile ekonomik, ticari diplomatik, siyasi iş birlikleri tesis etmenin karşılıklı saygıya dayalı samimi ilişkiler geliştirmenin çabasındayız. Son yıllarda kriz ve çatışmalarla anılan coğrafyamızda herkesin kazançlı çıkacağı bir barış ve istikrar kuşağı oluşturmanın mücadelesini veriyoruz. Ne yapıyorsak bunun için yapıyoruz. ABD Başkanı Trump ile New York’ta yaptığımız toplantı sonrası başlayan süreç 10 Ekim’de ateşkes mutabakatıyla neticelendi. İsrail’in artan ihlallerine rağmen Hamas’ın serinkanlı tutumu sayesinde ateşkes büyük ölçüde korunuyor. İnsani yardım sevkiyatı peyderpey ilerliyor. 103 bin tonu aşan insanı yardımla burada da farkımızı koruyoruz. Önceliğimiz ateşkesin kalıcı olması ve insani yardımların Gazze’ye engelsiz ulaştırılmasıdır. Gazze’nin inşasına bir an önce başlanmalıdır. Temaslarımızı sürdürüyoruz. Suriye’de benzer bir çaba içindeyiz. 8 Aralık 2024 tarihinde Esad rejiminin devrilmesiyle birlikte Suriye’nin önünde tarihi bir fırsat kapısı aralandı.
Cumhurbaşkanı Şara’nın liderliğinde Suriye’nin uluslararası topluma yeniden entegrasyonu yolunda kısa sürece ciddi mesafe alındı. Suriye’ye dönen mültecilerin sayısı 580 bini buldu.
‘KIYAMETE KADAR BURADA OLACAĞIZ, BİRLİKTE YAŞAYACAĞIZ’
Suriye’de DEAŞ ve diğer terör örgütlerinin varlığı bir başka sorun alanıdır. DEAŞ belası ile göğüs göğüse çarpışmış tek NATO müttefiki olarak Suriye hükümetine gereken her türlü desteği veriyoruz. Suriye’nin parçalanmasından, bölünmesinden, milli birlik ve bütünlüğünün zafiyete uğramasından kimin çıkar sağlayacağı açıktır. Suriye’yi oluşturan tüm kesimlerin yarınlara güvenle bakabilmesi ortak tarih ve ortak gelecek tasavvuruyla mümkündür. Biz bin yıldır buradayız, beraberiz, komşuyuz. İnşallah kıyamete kadar da burada olacağız. Birlikte yaşayacağız.
KARADENİZ’DEKİ SALDIRILAR HAKKINDA: ‘TİCARET GEMİLERİNİ, SİVİL GEMİLERİ HEDEF ALMANIN KİMSEYE BİR FAYDASI OLMAZ’
Rusya-Ukrayna savaşı bağlamında her iki ülkeyi üç defa bir araya getirdik. İstanbul süreci neticesinde insani alanda elde edilen kazanımlar Türk diplomasisi için kayda değer bir başarı teşkil etmiştir. İstanbul sürecinin yanı sıra Ukrayna savaşı çerçevesinde bugüne kadar Karadeniz tahıl girişimi ve esir tutuklu değişimi gibi pek çok inisiyatife öncülük ederek insani sahada somut sonuçlara ulaştık.
Son günlerde düzenlenen karşılıklı saldırılar Karadeniz’deki seyrüsefer emniyetini ciddi biçimde tehdit etmektedir. Ticaret gemilerini, sivil gemileri hedef almanın kimseye bir faydası olmaz. Her iki tarafa da bu konuda ikazlarımızı net bir şekilde iletiyoruz. Yıllardır barışa hasret kalan Güney Kafkasya bugün tarihi bir dönemden geçiyor. Azerbaycan ve Ermenistan barış anlaşması imzalamaya hiç olmadıkları kadar yakınlar. Azerbaycan’la diyalog halinde biz de Ermenistan ile normalleşme sürecini iletiyoruz. İnşallah gelecek sene başından itibaren bazı sembolik adımlar atacağız.



