YAZARLAR

YÜKSEL AYTUĞ / Ölüm tarihinizi bilmek ister misiniz?

Sanal medyada turlarken bir yapay zeka uygulamasıyla karşılaştım. Sloganları “Ölümle randevunu bil, kaderini değiştir” idi. Altında da referans olarak dünyanın en önemli üniversitelerinin (Stanford, Berkeley, NYU, UCLA) logoları vardı.

Efendim, bu uygulamaya girip yaşam tercihleriniz, beslenme ve spor alışkanlıklarınız, sağlık durumunuz ve psikolojinizle ilgili soruları yanıtlıyorsunuz. Yapay zeka bu verileri analiz ederek ne zaman öleceğinizi yıl, ay, gün ve hatta saat/ dakika olarak söylüyor. Bu hizmet karşılığında da sizden yaklaşık 100 lira talep ediyorlar.
İlişmedim tabii. İnsanın ölüm tarihini bilmesi kadar acı ve kaygı veren bir his olabilir mi? Ciddiye alıp da kafaya taktın mı yandın! Üstelik bu iş bana -hâşâbiraz Allah’ın işine karışmak gibi geldi. Özetle ticari olarak dahice ama dini ve ahlaki açıdan sakıncalı bir uygulama.
Sahi, siz ölüm tarihinizi bilmek ister miydiniz gerçekten?
Benim tercihim ise hiç ölmeyecekmiş gibi çalışmak, yarın ölecekmiş gibi iman etmek…

AY’A NEDEN GİTMELİYİZ?
Türk uzay programının yeni hedefi, Ay’a sert iniş. Yani kadim uydumuza bir roket gönderip en azından yüzeyine temas etmeyi planlıyoruz. Pek çokları bunu fuzuli bir fantezi olarak görüp, dalga geçiyor.
Şimdi onlara neden Ay’a gitmemiz gerektiğini aptala anlatır gibi anlatayım:

İki yıl önce Hindistan‘ın Ay’a gönderdiği bir jeolojik araştırma cihazı, Ay’ın derinliklerinde muazzam bir su rezervi olduğunu keşfetti. Peki bu su ne işe yarayacak? Eğer bu su yüzeye çıkartılıp oksijen ve hidrojeni ayrıştırılırsa en güçlü roket yakıtına dönüştürülecek. Bilindiği gibi Ay’daki yer çekimi, Dünya‘dakinin 6’da 1’i. Yani Ay’dan gönderilecek bir uzay aracına Dünya’dakinden 6 kat daha az yakıt gerekecek. Diyeceğim o ki, Ay yeni yolculuklar için bir yakıt istasyonu işlevi görecek. Ay’a hükmeden, Güneş Sistemi’ne de egemen olacak.
Mesele ise Ay’daki suyun kime ait olacağı. Tabii ki oraya bir şekilde erişen milletlerin. Yani halihazırda ABD, Rusya, Çin ve Hindistan’ın. Bu da demek oluyor ki, gelecekte var olabilmenin yolu bu ülkelerin arasında kafamızı Ay’a sokmaktan geçiyor. Ay’daki göz kamaştırıcı değerli maden rezervinin işletim haklarını söylemiyorum bile…

PAZAR EĞLENCESİ
Bu haftaki eğlencemiz ABD mahkemelerinde resmi kayıtlara geçmiş gerçek diyaloglar:

★ ★ ★

Savcı: Resminiz çekilirken orada mıydınız?
Tanık: Savcı bey, alay mı ediyorsunuz?

★ ★ ★

Avukat: Bakın doktor!.. Biri uykusunda ölürse onun sabaha kadar haberi olmazmış. Bu doğru mu?
Doktor: Sizin Baro sınavını geçtiğiniz doğru mu?

★ ★ ★

Avukat: Sizin 20 yaşında olan en küçük oğlunuz, kaç yaşında?
Tanık: 20 yaşında aynen sizin IQ’nuz gibi.

★ ★ ★

Sanık: Ben sarhoş değilim hakim bey. Sadece biraz fazla içmişim.
Hakim: Tamam o zaman senin cezanı 3 aydan 90 güne indiriyorum.

★ ★ ★

Avukat: Otopsiye başlamadan önce bay… filancanın nabzına baktınız mı?
Doktor: Hayır.
Avukat: Kalbini dinlediniz mi?
Doktor: Hayır.
Avukat: O halde siz otopsiye başlarken hâlâ yaşıyordu, değil mi?
Doktor: Hayır.
Avukat: Nasıl bu kadar emin olabilirsiniz doktor?
Doktor: Çünkü adamın beyni masanın üstünde ve kavanozun içindeydi.
Avukat: Yine de hasta yaşıyor olamaz mıydı?
Doktor: Evet. Hatta şu anda bir mahkeme salonunda avukatlık yapıyor bile olabilir.

Ne demiş?
Hastanenin otoparkına girip trafiği altüst eden TIR şoförü “Seni buraya kim getirdi?” diye sorulunca suçu navigasyona attı: “Beni buraya konumdaki kadın getirdi.”

Gaf kürsüsü
Ekol TV’de yorumcu Erman Toroğlu sordu: “Sayın Başkan nasılsınız?” Samsunspor Başkanı Yüksel Yıldırım: “Çok kötüyüm, bomb.k…”

Zap’tiye
İsveç, kargaları mama otomatı karşılığında yerdeki izmaritleri toplamak için eğitti. İşte ihtiyacımız olan “Stockholm Sendromu.”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu