YAZARLAR

FİKRET TOPAL / CHP ve Kurultay Siyaseti

Geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 39. Olağan Kurultay’ının gerçekleştiğine şahitlik ettik. Özgür Özel’in ilk kez Genel Başkan seçildiği 4-5 Kasım 2023’teki 38. Olağan Kurultay’ın ardından 2024 yılında bir tüzük kurultayı (20. Olağanüstü Kurultay) ve 2025 yılında iki Genel Başkan seçimi kurultayı (21. ve 22. Olağanüstü Kurultay) olmak üzere üç kere de Olağanüstü Kurultay gerçekleştiren CHP’nin, çok partili hayata geçildiğinden bu yana neredeyse her yıla bir kurultay sığdırdığı ve genel-yerel olmak üzere girdiği seçim sayısının kurultay sayısının neredeyse yarısı olduğu da ayrıca görülmektedir.

Türk siyasetinde her parti, tüzüğü gereği belli süreler ardından (kimi iki yıl kimi üç yıl) kongresini toplamaktadır. Ancak CHP bağlamında kurultaylar, parti içindeki muhaliflerin, çatlak seslerin veya “iç düşmanların” tasfiye edildiği bir hesaplaşma alanı ve böylece mevcut liderin sarsılan gücünü tekrar konsolide etmesini sağlayan bir toplanma sahası olarak görülmektedir. Parti içinde iktidar olmak en üstün iktidar biçimi olarak görüldüğünden sürekli kurultay gerçekleştirmek seçim kazanmanın da ötesinde başlı başına bir amaçtır. CHP açısından liderliğin toplumsal bir karşılığı olması gerekmiyor. Liderlik kurultay savaşlarından çıkılarak elde edilen bir makam. Bu sebeple de her kurultay sonrası liderlik bir kez daha ispatlanıyor ve tam da bu sebeplerle CHP’nin “Kurultaylar Partisi” olarak adlandırıldığı yaygın bir bilgidir.

28-29 ve 30 Kasım tarihleri arasında gerçekleşen 39. Olağan Kurultayın ardından da kamuoyunda Özgür Özel’in artık gerçek “lider” olduğunun ifade edilmesi kurultayın bu anlamıyla amacına ulaştığını göstermektedir. Tabi tıpkı diğer kurultaylarda olduğu gibi lider olmak tüzükte veya parti meclisi gibi kurullarda belirli birtakım değişiklikleri yapmayı da beraberinde getirmektedir. Bu kurultayda da benzer şekilde, 2008 yılından bu yana kullanılan parti programı değiştirilirken, tüzük içerisinde de değişiklikler yapıldı. Parti Meclisi ile Yüksek Disiplin Kurulu üyeleri değişti. Böylece çatlak ses çıkaran üyeler tasfiye edilirken Parti Meclisi’nin sayısı da arttırıldı ve Özgür Özel’in elini güçlendirecek yeni isimler listeye eklendi.

Yeni Parti Programının İnandırıcılık Sorunu

Kamuoyunda CHP’nin değişen programı her ne kadar çok dikkat çekmese de 17 yılın ardından programın değişmesi önemliydi. Parti programları genellikle jenerik ifadelerden oluşurken partilerin temel felsefelerini seçmenlere aktarmak için kurgulanmış metinlerdir. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, adalet, özgürlük gibi birbiri ardına sıralanmış soyut kavramları parti programlarında görmek mümkündür. Ancak bu programlardan beklenen gerçekçi ve inandırıcı olmasıdır. Bu sebeple de belki Türkiye’de seçmenler nezdinde parti programlarından ziyade icraatler önemli olmakta ve takip edilmektedir. Bir takım süslü ifadelere karşın partilerin reel siyasetleri daha önemli hal almaktadır.

CHP’nin daha önceki programı 17 yıl önce 2008 yılında hazırlanmıştı. Dönemin gündeminden de etkilenerek yoğun bir laiklik vurgusu içeren eski programın yerini bu sefer daha yumuşak bir programın aldığını söyleyebiliriz. Bu yüzden daha laik ve daha sol bir program bekleyenler de hayal kırıklığına uğrarken kimi çevreler değişen parti programını “teslimiyet” veya “eksen kayması” olarak adlandırdı. Ancak programın ciddi bir değişim mesajı vermediğini sadece eskisine göre daha merkeze kaymaya çalıştığını (bu durumu seçim sisteminin bir çıktısı olarak okumak da mümkündür) ve hacminin azaldığını görmek mümkündür.

Aslında CHP’nin en yüksek organı olan Kurultaylar 2023’ten bu yana bitmek bilmeyen değişim ve yenilenme tartışmaları yanı sıra usulsüzlük ve yolsuzluk tartışmaları etrafında gerçekleşmektedir. 39. Olağan Kurultay öncesinde de eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun: “Cumhuriyet Halk Partisi rüşvetlerle, yolsuzluklarla ve rüşvet çarkının müteahhitleri ile anılmaz, bunlarla bir araya gelemez. Üzerinde iftiralar ve yolsuzluk iddialarıyla yol alamaz, derhal arınmalı ve yoluna devam etmelidir.” seklinde yaptığı yolsuzluktan arınma açıklamaları etkili olmuştu. Uzun bir dönemdir yolsuzluk iddiaları karşısında adım atmayan CHP yönetimi iddiaları ve buna dayalı soruşturmaları “siyasi” olarak çerçeveleyerek geçiştirmeye ve kamuoyunun gündeminden düşürmeye çalışıyor. Bu yüzden bunu dile getiren isimler de tıpkı Kılıçdaroğlu gibi mevcut parti yönetiminin kadrine uğruyor. Diğer yandan ise hazırlanan yeni parti programında yolsuzluklarla nasıl mücadele edileceği anlatılıyor. Parti programından yolsuzlukla ilgili şu iki örnek ifadeye bakmak programın pratikle nasıl çeliştiğini göstermek açısından yeterli olacaktır:

  • “Demokrasinin ve toplumsal refahın önündeki engellerden biri olan yolsuzlukla mücadele için hesap verebilirliğin ve kurumsal şeffaflığın temel kurumsal kültür haline gelmesi sağlanacaktır.”
  • “Yolsuzlukla mücadele; etik değerlere dayalı, kurumsal ve sürdürülebilir bir ilke olarak siyasal ve toplumsal yaşamın merkezine yerleşecektir.”

CHP’nin programı tam da bu gibi ifadeler arasında bir inandırıcılık sorunu ile karşı karşıyadır. Henüz ekranlardaki çeşitli yolsuzluk ve rüşvet görüntüleri hafızalardaki tazeliğini korurken diğer yandan değişen parti meclisine yolsuzlukla suçlanan isimlerin eklenmesi, parti programının yolsuzluklarla mücadele için sunduğu çerçevenin reel siyasette içinin doldurulamadığını göstermekte ve sadece söylem düzeyinde kaldığı / kalacağı açık bir şekilde görülmektedir.

Hesap verebilirlik, şeffaflık, etik değerler, kurumsallık, sürdürülebilirlik gibi ifadeler yazılı metinlerde güzel durmaktadır. Ancak anlamını pratikte bulmadıkça ve en başında “uygulamak isteyenlerin kendi siyasetinin merkezine yerleşmedikçe” parti programları inandırıcılık sorunu taşımaya devam edecek ve süslü kavramların peşi sıra sıralanmasından öteye geçmeyecektir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu