YAZARLAR

ESRA EZMECİ / Herkesin kafasında aynı soru: Gerçekten beni seviyor mu?

Sevgi ile bağımlılık arasındaki ince çizgi çoğu zaman romantik görünse de aslında kişinin özgürlüğünü, nefesini ve kendi hayatını elinden alabiliyor. Gerçek sevgi güç verirken, bağımlılık kontrol eden, yoran ve tüketen bir döngüye dönüşüyor

İlişkilerde en çok karıştırılan şeylerden biri şudur: Bu adam/ bu kadın beni gerçekten seviyor mu, yoksa bana bağımlı mı? Çünkü bağımlılık, çoğu zaman sevgi gibi görünür. Hatta öyle bir görünür ki, kişi “Oh be, demek ki beni aşırı seviyor” diye içinden rahatlar. Ama sonra ilişki ilerledikçe bir bakar ki: nefes alma alanı daralmış, özgürlüğü kısıtlanmış, kendi hayatından uzaklaşmış, sanki başkası için var olan bir gölgeye dönüşmüş. Ve en acıklısı şu: Bağımlı birinin sevgisi, sandığınız gibi güçlü değil; aslında çok kırılgan bir zemine dayanır. Bugün tam da bu yüzden, bu yazıyı okuyorsanız, kalbinizde minik bir şüphe var: Beni gerçekten seviyor mu? Yoksa bana yapışmış gibi, bensiz duramıyor diye mi böyle davranıyor? Sevgi, sizi büyütür. Bağımlılık, sizi küçültür.
Sevgi, alan açar. Bağımlılık, alan kapatır. Sevgi, dengeli bir akış gibidir. Bağımlılık, fırtınadır; bir iyi bir kötü, bir yakın bir uzak… Bir insan sizi seviyorsa, varlığınızın yanında kendi varlığını da korur. İşine, ailesine, hobilerine, hedeflerine sahip çıkmaya devam eder. Sizinle mutlu olur ama sadece sizinle anlam bulmaz. Bağımlı biri ise, sizi kaybetme korkusunu “sevgi” diye paketleyip sunar. Ama aslında sevdiği şey siz değil, sizden aldığı duygudur: güven, tamamlanmışlık, yalnız olmama hissi… Yani aslında bağımlı kişi kendi duygusal boşluğuna aşıktır, size değil. Bazı kadınlar ve erkekler ilişkiye şöyle övünerek girer: Bana öyle bağlandı ki, bensiz bir dakika duramıyor. Bensiz duramama hali ilk başta hoş gelir. İnsanın egosunu okşar. “Demek ki ben çok özelim ki, benden başkasını görmüyor” dersiniz.

BAĞIMLILIK NEFESSİZ BIRAKIR
Bir bakarsınız, partneriniz sizin üzerinizden yaşamaya başlamış: Gün içindeki küçük bir gecikmenizde bile panikliyor, mesajınıza hemen dönmezseniz sinirleniyor, arkadaşlarınızla görüşmenize bozuluyor, bir hobiniz olduğunda “Niye benimle değil?” diye sorguluyor, bir iş hedefiniz olduğunda “Beni bırakıp kariyer mi yapacaksın?” demeye getiriyor. İşte bu noktada sevgi çiçek açmaz, tam tersi solmaya başlar. Çünkü sevgi, nefes ister. Bağımlılık ise kişiyi nefessiz bırakır. Bağımlı kişiler ilişkide belirli bir döngü yaşar. Bu döngüyü şöyle özetleyebiliriz:
1- Aşırı bağlanma: Daha tanışma aşamasında bile sizi “hayatının anlamı” ilan eder. Bu hız sağlıklı değildir.
2- Sizi sahiplenme: Yakınlık arttıkça sizin alanınızı daraltmak ister. Çünkü en ufak mesafe bile ona “terk edilme” gibi gelir.
3- Korku krizleri: Sizin en ufak davranışınız, onun içinde “kaybediyorum” alarmı yaratır. Bu alarm, sevgiden değil güvensizlikten beslenir.
4- Suçlama – dram – aşırı özür döngüsü: Bir gün size kızar, ertesi gün pişman olup yapışır. Bu tutarsızlık sizi yorar.
5- Bağımlılığın derinleşmesi: Artık kendi hayatını bırakarak tamamen sizin etrafınızda döner. Bu döngünün sonunda ne sevgi kalır ne de siz.

SEVMEK YORUCU DEĞİLDİR
Gerçek sevgi, bağımlılık gibi gürültülü değildir. Sessizdir. Güçlüdür. Yorucu değil, destekleyicidir. Gerçekten seven biri: Sizi büyümeye teşvik eder, sınırlarınıza saygı duyar, kendi hayatını yaşamaya devam eder, kriz anında sağduyu gösterir, sevdiğini gösterir ama hayatını size teslim etmez, her adımı tutarlı ve dengelidir. Bir gün aşırı yakın, bir gün aşırı uzak olmaz.
Bu özellikler varsa, o kişide bağlılık vardır; bağımlılık değil. Bazı insanlar bağımlılığı “romantik aşk” sanır. Çünkü bağımlı kişi çok tutkulu görünür. Her şeye “Sensiz yaşayamam!” diye yaklaşır. Bu cümle kulağa sevgi gibi gelse de aslında büyük bir kırmızı bayraktır. Çünkü sağlıklı bir birey, kimse olmadan da yaşayabilir. Yanında birini istemek ayrıdır, onsuz yaşayamamak ayrı. Bağımlı biri şöyle düşünür: “Ben sensiz ne hissedeceğimi bilmiyorum. O yüzden yanımda kalmalısın.” Seven biri ise şöyle düşünür: “Sen benim hayatımda olursan çok mutlu olurum ama ikimiz de kendi ayaklarımız üzerinde durmalıyız.” Aradaki fark işte bu kadar keskin. Bağımlı biri sizi kendinin bir eklentisi gibi görür: Görevi onun eksik tarafını tamamlamak olan bir araç…

SIK DUYDUĞUMUZ CÜMLELERE DİKKAT
Gerçekten seven biri ise sizi ayrı bir varlık olarak görür: Kendi duyguları, kendi yaşamı, kendi bağımsızlığı olan bir birey… Bağımlılık “Sen benim içimi doldur” der. Sevgi “Benimle yürür müsün?” der. Bağımlılık “Sen yoksan ben yokum” der. Sevgi “Sen varsın diye ben daha iyiyim” der. Bu maddeleri okuduktan sonra hâlâ emin olamadıysanız, en önemli yere geliyoruz: Siz bu ilişkide kendiniz gibi hissediyor musunuz?
Eğer cevap ‘Hayır’sa, sevgi değil bağımlılık ihtimali yüksektir.
Kendini kısan, küçülen, özgürlüğünü kaybeden kişi sevilmiyordur; kullanılmaktadır. Sık duyulan bazı kalıplar vardır. Bu cümleler sürekli geliyorsa dikkat:
– Bensiz dışarı çıkma.
– Beni bu kadar nasıl düşünmezsin?
– Seninle her an konuşmak zorundayım.
– Ben sensiz hiçbir şey yapamam.
– Niye arkadaşlarınla vakit geçirdin?
– Niye hemen dönmedin?
– Beni sevseydin böyle yapmazdın.
– Ben hep seni düşünüyorum, sen beni hiç düşünmüyorsun.
Bu cümleler sevgi değil, kontrol ihtiyacıdır.
Gerçek sevgi kontrol etmez, özgür bırakır. Sağlıklı sevgi: İçinizi açar, size iyi gelir, yarına umutla bakmanızı sağlar, güvende hissettirir, kendinize olan saygıyı artırır, hayat enerjinizi çoğaltır, zihninizi yormaz, kalbinizi sıkmaz, sizinle birlikte büyür. Sevgi, insanı kendine getirir; bağımlılık ise kendinden götürür.

UNUTMA
Size zarar veren bir sevgi, sevgi değil. Adı sevgi olan bağımlılıktır. Siz büyüten bir aşkı hak ediyorsunuz. Sizi küçülten bir bağımlılığı değil. Ve hiçbir insan, bir başkasının hayatının merkezi olmak zorunda değil. Herkes kendi merkezini kurmalı ki ilişki iki ayağı üzerine otursun. Dilerim ki, kalbinize gelen kişi sizi sevgiyle büyütsün; bağımlılıkla değil.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu