PINAR YILDIZ YÜKSEL / Öğrencinin yeni destekçisi ödev koçu

Çocuklara ödev yaptırmak bazı evlerde ciddi bir soruna dönüşüyor, sinirler geriliyor. Bazı evlerde ise tüm ev halkı saatlerce bir soruyu çözmeye çalışıyor. Yoğun iş temposu nedeniyle çocuğuna yeterli desteği veremeyenler vicdan azabı yaşıyor. Tüm bunlar yeni bir sektör oluşturdu: Ödev koçluğu. Eğitim alanındaki bu yeni destek alanını artı ve eksileriyle inceledik
Son yıllarda eğitim dünyasında hızla yükselen bir kavram var: ödev koçluğu. Basitçe anlatmak gerekirse, ödev koçu; öğrencinin günlük ders takibini yapan, ödev süreçlerini planlayan, gerektiğinde konu tekrarları yaparak çocuğa rehberlik eden profesyonel bir destek… Bir nevi çocuğun akademik yol arkadaşı… Bu kişiler ödevin nasıl yapılacağını anlatır, öğrenciyi yönlendirir ve yetiştirmesi gereken projelerde adım adım ona eşlik eder.
Peki, neden bu kadar tercih ediliyor? Modern yaşamın temposu, uzun çalışma saatleri, ailelerin çocuklarına vakit ayırmakta zorlanması, bazı derslerin karmaşıklığı ve sınav baskısının giderek artması, velileri “dış destek” arayışına yöneltiyor. Ödev koçu, birçok aile için rahatlatıcı bir çözüm: Çocuğun derslerini takip eden biri var, ödevler kontrol altında, eksikler fark ediliyor, notlar düşmüyor. Haliyle bu hizmet, özellikle büyük şehirlerde adeta görünmez bir sektör haline geldi.
Ancak her yeni alışkanlık gibi ödev koçluğunun da artıları ve eksileri var. Ailece geçirilen vaktin azalması, ödev yaparken de çocuğun anne-babasıyla girdiği duygusal bağın kopması, sorumluluk bilincinin kaybolma riski eksi yönlerinden bazıları.
Biz de bu hafta özellikle büyükşehirlerde artan ödev koçu sektörünü Psikolojik Danışman Aleyna Nazlıcan Yıldız‘la konuştuk.

ÖDEV KOÇU PSİKOLOG DEĞİLDİR
– Çocuklar üzerindeki stres ve kaygıyı azaltmak için ödev koçluğu ne ölçüde çözüm sunabilir?
– Ödev koçluğu, doğru şekilde uygulandığında çocukların stres ve kaygısını belirgin ölçüde azaltabilir. Çocuk, yalnız olmadığını ve bir rehber tarafından yönlendirildiğini hissettiğinde belirsizlikler azalır.
Birçok çocuk için asıl kaygı, “nereden başlayacağımı bilmiyorum” duygusudur. Koçun yönlendirmesi, çalışmayı adımlara bölmesi ve çocuğa yol göstermesi bu belirsizliği ortadan kaldırarak rahatlamasını sağlar. Ayrıca motivasyonel görüşmelerle çocuğun unuttuğu güçlü yönlerini hatırlatmak, başarma inancını yeniden yükseltmek koçluğun en büyük avantajlarından biridir.
Bir diğer önemli nokta ise koçun gözlemlerinin aileye ışık tutmasıdır. Çocuğun hangi alanlarda zorlandığını, nerelerde daha çok desteğe ihtiyaç duyduğunu görmek annebabaların süreci daha sağlıklı yönetmesine yardımcı olur. Bu da dolaylı olarak çocuğun kaygısını azaltır; çünkü aile çocuğa daha doğru şekilde yaklaşmaya başlar.
Ancak burada kritik bir sınırlama vardır:
Ödev koçu, bir psikolog ya da psikolojik danışman değildir. Çocuğun kaygısı daha derin bir ruhsal sıkıntıdan, aile içi sorunlardan veya duygusal yüklerden kaynaklanıyorsa koçun müdahale alanı sınırlı olmalıdır.
Koçun kendi uzmanlık sınırını bilmesi, çocuk için en koruyucu yaklaşımdır. Yanlış yapılan psikolojik yönlendirmeler süreci iyileştirmek yerine daha da zorlaştırabilir.
Bu nedenle ödev koçluğu;
Akademik kaygıyı,
Belirsizliği,
Sorumluluk karmaşasını azaltmada oldukça etkili olabilir.
Fakat psikolojik sorunları çözmek için değil, çocuğu desteklemek ve düzenlemek için kullanılmalıdır.

İÇSEL MOTİVASYONU ZAYIFLAR
– Ödev koçluğu, çocuklarda motivasyonu artırır mı yoksa bağımlılık yaratma riski taşır mı?
– Ödev koçluğu doğru şekilde uygulandığında çocuğun motivasyonunu artırabilir; çünkü çocuk kendini yalnız hissetmez, nereden başlayacağını bilir ve düzenli bir çalışma alışkanlığı kazanabilir. Özellikle planlama yapmayı bilmeyen, odaklanmakta zorlanan veya akademik kaygı yaşayan çocuklarda başlangıçta bir destek mekanizması sunması oldukça faydalıdır.
Doğru koç, çocuğa “senin adına yapan değil, nasıl yapacağını öğreten” kişidir. Ancak bu desteğin sınırı doğru çizilmezse ödev koçluğu bağımlılık riskini de beraberinde getirir. Koç sürekli hatırlatan, yönlendiren, sorumluluğu üzerine alan bir role kaydığında çocuk kendi öz kontrolünü geliştiremez.
Bu durumda çocukta şu inanç oluşabilir:
“Başarmak için mutlaka birinin beni yönlendirmesi gerekiyor.” Yani motivasyon dışsal bir yapıya dönüşür.
Kendi içinden gelen istek yerine, koçun yönlendirmesiyle harekete geçen bir çocuk, koç olmadığı anda zorlanmaya başlar. Bu da içsel motivasyonun zayıflamasına neden olur. Bu yüzden ödev koçluğu en iyi haliyle, çocuğun bağımsızlığını destekleyen, zaman içinde geri çekilerek sorumluluğu çocuğa devreden bir yapıdır. Sürekli yanında duran, her adımı kontrol eden bir koç modelinde ise fayda yerine bağımlılık gelişebilir.

PROBLEM ÇÖZME BECERİLERİ GELİŞMEYEBİLİR
– Çocukların ödevlerini sürekli bir yetişkin desteğiyle yapmaları, onların bağımsız çalışma ve problem çözme yetilerini nasıl etkiler?
– Çocukların ödevlerini sürekli bir yetişkin desteğiyle yapması, kısa vadede işleri kolaylaştırsa da uzun vadede bağımsız çalışma ve problem çözme becerilerini belirgin şekilde zayıflatır.
Çünkü çocuk, yaptığı her görevin sonunda kendi emeğiyle başarıyı elde etmediğinde, beyninde “ben yapabilirim” inancı yeterince gelişmez.
Bir süre sonra çocuk için şu düşünce yerleşmeye başlar: “Nasıl olsa biri çözer.” Bu hem öğrenme sorumluluğunu, hem de içsel motivasyonu azaltır.
Özellikle seanslarda çok gördüğüm bir durum var:
Kendi başına masa başına oturamayan, dikkatini sürdüremeyen ve en ufak bir zorlanmada “anne gel” diyen çocukların çoğunda, temelde aşırı desteklenmiş bir ödev süreci yatıyor.
Yani yetişkin yardımı arttıkça çocuğun toleransı azalıyor.
Ayrıca çocuk, problemle baş başa kalmadığı için kendi çözüm yollarını deneme fırsatı bulamıyor. Oysa problem çözme becerisi, ancak denemeyle, hata yapmayla ve çözüm aramayla gelişir.
Çocuk sürekli yönlendirildiğinde, öğrenme pasif bir sürece dönüşüyor. Kısacası:
Yetişkin desteği iyi niyetlidir ama fazlası çocuğun bağımsızlık toleransını köreltir.
Oysa çocuk kendi hızında, kendi hatalarıyla ve kendi çözümleriyle süreci deneyimlediğinde hem akademik hem duygusal anlamda çok daha güçlü bir temel oluşturur.

ANNE-BABA VARLIĞINI HİSSETTİRMELİ
– Yoğun iş temposu nedeniyle aileler çocuklarına ödev koçu tutuyor. Bu durum aile–çocuk ilişkilerini nasıl etkiler?
– Ailelerin ödev koçu tercih etmesi, aile-çocuk ilişkisini hem olumlu hem de olumsuz yönde etkileyebilen çift taraflı bir durumdur.
Olumlu açıdan baktığımızda: Bazı aileler ödev sürecinde çocuklarıyla ciddi çatışmalar yaşayabiliyor. Anne-baba kaygılı, sabırsız ya da baskıcı bir tavırla yaklaşınca çocukta “ödev = stres” eşleşmesi oluşuyor.
Bu gerilim zamanla ilişkiye de zarar veriyor. Böyle durumlarda ödev koçu devreye girdiğinde çocuk daha sakin bir ortamda çalışabiliyor, kendini daha yeterli hissediyor ve aileyle ödev kaynaklı bir çatışma yaşamamış oluyor.
Bu da ilişkiyi koruyan bir tampon görevi görebiliyor.
Ancak olumsuz tarafı da göz ardı edilemez. Bazı çocuklar için ödev sadece akademik bir süreç değil; anne ve babasıyla zaman geçirdiği, paylaşım kurduğu, destek gördüğü özel bir an. Eğer tüm eğitim sorumluluğu profesyonel birine devredilirse, çocuk kendini yalnız hissedebiliyor veya “annem babam benimle ilgilenmiyor” düşüncesine kapılabiliyor. Bu da duygusal bağı zayıflatabilir.
Bu sebeple ailelerin tamamen geri çekilmesi doğru bir yaklaşım değil. Ödev koçu profesyonel destek sunarken, anne-babanın da sürecin duygusal kısmında varlığını hissettirmesi çok kıymetli.
Ödev koçu ile yapılan çalışmadan sonra çocuğun deneyimini dinlemek, “Bugün neler öğrendin?” diye sormak, birlikte kısa bir değerlendirme yapmak, çocuğun hem profesyonel destek aldığını hem de ailesi tarafından önemsendiğini hissetmesini sağlar.

SONUÇLAR YAŞA GÖRE DEĞİŞİYOR
– Ödev koçluğu özellikle hangi yaş grubundaki çocuklar için faydalı veya zararlı olabilir?
– Ödev koçluğunun etkisi çocuğun yaşına, gelişim dönemine ve öğrenme becerilerine göre değişir. Bu nedenle her yaş grubu için aynı sonuçtan bahsetmek doğru olmaz.
ERKEN İLKOKUL DÖNEMİNDE (1-3. SINIF)
Bu dönemde ödev koçluğu çocuğa çalışma rutini kazandırma, dikkatini toplama ve akademik kaygıyı azaltma açısından faydalı olabilir. Ancak koçun rolü “ödevi yapmak” değil “yapmayı öğretmek” olmalıdır. Tam bu yaşlarda çocuk çok kolay bağımlılık geliştirebilir. O yüzden koç desteği kısa, öğretici ve giderek azaltılan bir süreç olarak planlanmalıdır.

ORTAOKUL BAŞLANGICINDA (4–5–6. SINIF)
Bu dönem sorumluluk bilincinin geliştiği, soyut düşünmenin güçlendiği bir dönemdir. Ödev koçluğu doğru uygulandığında çocuğa planlama becerisi kazandırır, zamanı yönetmeyi öğretir ve akademik hedefler konusunda rehberlik kendi kapasitesini keşfedemez ve “beni yönlendiren biri olmadan yapamıyorum” düşüncesi gelişir.
ORTAOKUL VE LİSE DÖNEMİNDE (7–12. SINIF)
Bu yaşlarda ödev koçluğunun faydası daha sınırlıdır. Çünkü ergenlik döneminde genç bireyin kendi hedeflerini koyması, sorumluluklarını kendi planlaması ve bağımsız çalışma alışkanlığı kazanması beklenir. Bu yaşlarda ödev koçluğu aşırıya kaçarsa, genç kendi akademik gücünü kullanmayı bırakabilir. Bu da öz disiplinin gelişmesini engeller. Fakat dikkat eksikliği, odaklanma zorluğu veya ciddi akademik kaygısı olan gençlerde koçluk tamamen zararlı değildir; doğru sınırlarla yapıldığında destekleyici bir yapı oluşturabilir.
OKUL ÖNCESİ DÖNEM (ANA SINIFI )
Bu yaş grubunda ödev koçluğu kesinlikle uygun değildir. Çünkü bu dönemde ödev bir sorumluluk değil; oyunla öğrenmenin bir parçası olmalıdır. Koçluk tarzı bir yaklaşım, çocukta gereksiz performans baskısı yaratabilir.



