YÜKSEL AYTUĞ / Suçluyum, ayağa kalkıyorum!

Ankara‘da öğrenciler tarafından bir öğretmene yapılan akıl almaz zorbalık aklımdan bir türlü çıkmıyor. Nasıl çıksın ki? Adamcağızı hırpalıyorlar, masasını devirmeye çalışıyorlar, kafasına öpücükler kondurup, hakaret ediyorlar. Öğretmenimiz, daha sonra tansiyona bağlı baş dönmesi sonucu düşüyor, kemikleri kırılıyor, hastanelik oluyor. Peki sonra ne oluyor? O yüce gönüllü öğretmenimiz, okul yönetimine mesaj gönderip “Bu olay yüzünden hiçbir öğrencimin disipline sevk edilmesini ve özellikle okuldan uzaklaştırılmasını istemiyorum. Ben öğrencilerimin hepsini çok seviyorum” diyor. Bu, gözlerimizi buğulandıran bir Hababam Sınıfı sahnesi değil. O öğretmenimiz de Mahmut Hoca değil.
Eğitimin temeli evde atılır. Çocuk, ailenin sokağa ve okula koridorlarına yansımasıdır. Çocuğu okul çağına kadar besleyip, sonra da suçuyla günahıyla öğretmene teslim ederek, pimi çekilmiş bombayı öğretmenin eline tutuşturmak işin en kolayı… Özel okul velilerinin çoğunun kafasındaki düşünceyi de iyi biliyorum: “Kamyonla para ödüyoruz bu okula. Doğruyu öğretmek onların işi” diye düşünüyorlar.
Bundan sonra okulda zorbalık yapan öğrencilerin velilerine de “disiplin cezası” verilsin. Artık okulda badana mı yaparlar, zorunlu rehberlik eğitimine mi tabi tutulurlar, okul kütüphanesine bağışta mı bulunurlar, orası kanun yapıcının işi…
Benim de okul çağında bir çocuğum var. Eminim, onu yetiştirirken benim de eksiklerim, yanlışlarım vardır. Eğer bugüne kadar bu yanlışlarımdan dolayı bir öğretmen sıkıntı yaşamışsa, peşin peşin özür diliyorum. Okuldaki çocuğumun her hatasının müsebbibi benim. Kimsenin “Suçlu ayağa kalk” demesini beklemeden, ayağa kalkıyor ve tüm ebeveynlerden aynı sorumlu davranışı bekliyorum.
Gerçek öğretmene saygı
Geçen hafta 24 Kasım’da paylaştığım “Japonya’da neden Öğretmenler Günü yok?” başlıklı yazı sizlerden büyük ilgi ve takdir gören yazımızla ilgili okurumuz Adil Kapucu’nun da söyleyecekleri var:
“Evet, öğretmenlik çok kutsal ama bizdeki öğretmenlik mi emin değilim. Dövmeler, uzun, bakımsız saç sakal, küpe takmış, ona göre bağımsızlık ve modernliği temsil eden sakil öğretmenleri buna dahil etmiyordunuz sanırım.
Tramvayda yaşlı bir öğretmen, çocuktan yer istedi. Çocuk kalkınca babası çok büyük tepki verdi. “Ben de öğretmenim. Çocuğumu niye kaldırıyorsun?” diye bağırarak karşısındaki yaşlı adamı darp etti. Bu öğretmene mi saygı göstereceğiz? Yoksa internette birkaç abone öğrenci kapmak için şarlatanca işler yapan öğretmene mi? Benim okumama sebep olan, bir kaç öğrencisi okuyamıyor diye akşam evinde ders veren ilkokul öğretmenime sonsuz saygı duyuyorum. Öğrencisi yoksul diye kitap alan öğretmenime de… Saygı duyulacak tüm öğretmenlerime selam olsun. Saygılarımla…”
YAZAR NOTU: Her meslek grubunda çürük elmalar bulunabilir. Bu birkaç kötü örnek, öğretmenlik mesleğinin kutsiyetini asla zedeleyemez.
Dizi değil facia!
Gazetemizin Şarköy muhabiri ve köşemizin daimi destekçisi Yakup Önal’dan son derece “güncel” bir tespit geldi: “Ben Leman adlı dizide Aile Yılı olan bir dönemde, öyle kötü, öyle olumsuz mesajlar veriliyor ki… Gerçek hayata yansımalarını da haber olarak okuyoruz zaten. Dizide ilçeye yeni gelen kadın öğretmene, kadın belediye başkanının kızının, doktorun oğlunun, ortak arkadaşlarının çocuklarının yapmadıkları olumsuzluk yok. Öğretmeni sınıfa kitlemek, travmatik bir şarkıyı dinletmek gibi… Ayrıca öğrencilerin öğretmen için kurmayı düşündükleri komplolar, kadın Belediye Başkanı’nın eşinin, onu Başkan’ın en yakın arkadaşı ile aldatması, olayın ortaya çıkmasına rağmen bir arada olmaları…
Bir dizi topluma bu kadar mı kötü mesaj verebilir? İzah edilecek bir durum değil. Aile Yılı’nda bu dizi tam bir facia…”
Zap’tiye
Son duvar bükücü: Demet Akalın. (Kullandığı filtre yüzünden arkasındaki tüm duvarlar yamuldu)

Gaf’let kürsüsü
Muharrem Akduman dostumdan uyarı: “Türkiye-Arnavutluk kadınlar futbol maçında milli marşımız okunurken bizim birkaç oyuncumuz aralarında konuşup gülüşüyorlardı. Büyük saygısızlık. Çok üzüldük.”
Ne demiş?
“Dertlerim kutudaki kağıt mendiller gibi. Bir tanesini çekiyorum, üç tane birden geliyor.” (Sanal medyadan)



