BERCAN TUTAR / Avrupa ve İsrail’in ‘Trump nöbetleri’


Reel-politik determinizmin Amerikan yönetimini getirdiği nokta Avrupa ve siyonist lobide öfke nöbetlerine yol açıyor. Oysa ABD, tipik devlet refleksiyle davranıyor. İçine savrulduğu beka kaygısına uygun rasyonel ve pragmatik adımlar atıyor. Hegemonik ve hiyerarşik güç rekabetinde pozisyonunu korumaya çalışıyor. Uluslararası ilişkiler literatüründe buna ‘jeopolitik girdap’ deniliyor.
Avrupa ile İsrail ise küresel ve bölgesel gelişmelere ideolojik mercekten baktığı için ABD’nin jeopolitik rota değişikliğini ihanet olarak yaftalıyor. Bir anlam veremiyorlar. Bu da histerik tepkiler göstermelerine yol açıyor.
Ancak can derdindeki ABD, müttefiklerinin siyasi ve psikolojik hezeyanlarını hiç umursamıyor. Zira Batı önünde iki seçenek var. Ya yeni kurulan dünyaya uyum sağlamak ya da bu yeni dünya tarafından dışlanmak.
***
ABD yeni dünyaya uyum seçeneğini devreye sokarken Avrupa ve İsrail bu dönüşümü yapamadıkları için giderek marjinalleşiyor. Donald Trump yönetimindeki Amerikan devleti, hiç tereddüt etmeden ‘Çin kutuplu dünya düzeni’ yerine tercihini Türkiye ve Rusya’nın da en etkili kurucu siyasi iradeler olarak öne çıktığı çok kutuplu bir dünya düzeninden yana kullanıyor.
Çünkü ABD, kendisine yâr olmayacak yeni dünyanın en azından Çin’e de yâr olmaması için çalışıyor. Pekin’i şimdiden durduramazsa daha sonra frenleyemeyeceğinin farkında. Dolaysıyla Amerikan yönetimi Çin kutuplu bir küresel sistem yerine Çin’in de kutuplardan birine dönüştüğü çok kutuplu dünya seçeneğini ‘ehveni şer’ olarak görüyor. Ancak ABD’nin bu hedefine ulaşması için Türkiye ve Rusya’nın kendi hinterlantlarında bir kutup olarak yükselişlerini açıkça desteklemesi gerekiyor.
***
Zira Rusya’nın yükselişi Çin’in Avrupa’daki hegemonyasını ve Avrupalı ülkelerle girişeceği ilişkileri baltalayacak. Türkiye’nin yükselişi ise Çin’in Ortadoğu ve Afrika başta olmak üzere Orta Asya, Kafkasya ve Güney Asya’daki nüfuzunu frenleyecektir. ABD tek başına bu bölgelerde Çin ile rekabet edemeyeceğini görüyor.
Bu nedenle küresel nüfuzunu yıprattığı Çin’i kendi hinterlandına sıkıştırmaya çalışıyor. Böylece Asya- Pasifik’te Çin’e karşı bir denge kuracağına inanıyor. Fakat Latin Amerika’ya gelince Çin’in etkisini tamamen yok edecek agresif bir strateji izliyor ABD. Haliyle Venezuela başlığı altındaki Karayipler hamlesine bu mercekten bakılmalı.
Hâsılı kelam, İsrail ve Avrupa’nın ABD’nin yeni jeopolitik doktrinine meydan okuması boşuna. Gazze barış planı ile Ukrayna barış planı aynı küresel stratejinin iki farklı yüzünü oluşturuyor. Dolayısıyla ABD ile İsrail ve Avrupa ülkeleri arasındaki çatlak önümüzdeki süreçte daha da artacaktır. Çünkü ABD, küresel bekasını şımarık eski müttefikleri nedeniyle tehlikeye atacak lükse artık sahip değil. Bunun farkında olan Trump, Avrupa’nın da İsrail’in de gözünün yaşına bakmıyor, bakmayacak.



