
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu 19. toplantısını gerçekleştirmek üzere toplandı.
“Terörsüz Türkiye” hedefi doğrultusunda TBMM’de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, TBMM Başkanı Kurtulmuş’un başkanlığında toplandı.
Kurtulmuş, TBMM Tören Salonu’nda gerçekleştirilen 19. toplantının açılışında yaptığı konuşmada, çalışmaların en hassas, en kritik ve en kırılgan dönemine girildiğini vurguladı.
Şimdiye kadar hassasiyetle, fedakarlıkla bu çalışmaları yürüttüklerini ve bu noktaya kadar gelindiğini ifade eden Kurtulmuş, “Bundan sonra da artık son düzlükte bir iki temel vazifemizi de icra edip oluşturacağımız sonucu da Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna sunacağız. Ümit ederim ki çalışmalarımız hayırlarla neticelenir.” diye konuştu.
Kurtulmuş, “Terörsüz Türkiye” sürecinin, komisyonun çalışmalarından ibaret olmadığını, meselenin sadece bir kısmı olduğunu söyledi.
Bir devlet politikası olarak sürdürülen bu sürecin, devletin bütün ilgili kurumları vasıtasıyla sahada ve bir şekilde örgütle yapılan temaslarla bugüne kadar getirildiğini belirten Kurtulmuş, bu sürecin bir al-ver, bir pazarlık süreci olmadığının altını çizdi.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, örgütün kendisini feshetme kararını ortaya koyduktan ve silahları teslim etme sürecine sembolik bir törenle başladıktan sonra bu sürecin hızlandığını ve siyasetin de üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek için TBMM’de bulunan siyasi partilerden 11’inin ittifakıyla bu komisyonu kurarak bugüne kadar getirdiğini kaydetti.
Kurtulmuş, “Bundan sonra çok daha dikkatli olmamız gereken, çok daha hassas davranmamız gereken bir sürece girdiğimiz aşikardır. Bunu başta kendim olmak üzere her birimize önemli bir uyarı olarak ortaya koymak istiyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
“DİNLEME FASLI NİHAYETE ERMİŞTİR”
Komisyonda şimdiye kadar 134 kişi ve kuruluşun dinlendiğini, 18. komisyon toplantısında ise katılanların 5’te 3 nitelikli çoğunluğuyla alınan karar gereği komisyonda grubu bulunan partileri temsilen birer temsilcinin adaya gitmesi yönünde bir karar alındığını anımsatan Kurtulmuş, üç siyasi partinin temsilcisinin gönderildiğini ve ziyaretin 24 Kasım tarihinde gerçekleştirildiğini hatırlattı.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu ziyaretin gerçekleştirilmesi ile birlikte komisyonumuzun dinleme faslı nihayete ermiştir. Böylece komisyon bu konuyla ilgili farklı toplumsal kesimleri, bu konunun tarafı olanları ve bu süreçlerde mağdur olanları dinlemiş ve bu son ziyaretle birlikte de dinleme faslı tamamlanmıştır.
Bundan sonraki süreçte raporlama safhasına geçiyoruz. Yani komisyon çalışmalarından sonra Terörsüz Türkiye’nin gerçekleştirilmesiyle ilgili kendi açımızdan gördüğümüz, ortak hassasiyetlerle hele hele mümkünse müşterek kanaatlerimizi paylaştığımız bir raporu hazırlamayı ümit ediyorum. Böylece bu raporun hazırlanmasıyla birlikte de bu tarihi süreç çok önemli bir eşiği daha atlatacak ve üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiş olacaktır.”
Önceki toplantıda, grubu bulunan siyasi partilerden ve milletvekillerinden raporlarını hazırlamalarını istediklerini aktaran Kurtulmuş, “Şimdiye kadar 5-6 arkadaşımızın hazırladığı rapor geldi. Bunların hepsini biz kaydediyoruz. Bir sayfa, bir evrak bile gelse bu evrakı kaydedip bu sürecin resmi tutanakları içerisine almış oluyoruz. Dolayısıyla bugünkü oturumumuzda raporları dinleyeceğiz. Raporu hazır olan partiler varsa onları dinleyeceğiz.” ifadesini kullandı.
(FOTO: AA )
“DİL, ÜSLUP VE DAVRANIŞLARIMIZA DA AZAMİ DİKKAT ETMEMİZ GEREKTİĞİ BİR SÜREÇTEYİZ”
Sürecin ne kadar hassas bir noktaya geldiğinin herkesçe görüldüğünü belirten Kurtulmuş, şu görüşleri paylaştı:
“Söylenen her bir sözün, normal zamanda söylenen sözlerden kat kat daha tesirli olduğu, hiç beklemediğiniz çevrelerde beklemediğiniz şekilde olumlu ya da olumsuz etki ettiği bir sürece giriyoruz. Dolayısıyla hani derler ya eskiler, ‘Söz gümüşse sükut altındır’. Burada yüz düşünüp bir konuşma hatta bin düşünüp bir konuşmanın gerektiği günlere giriyoruz. Herkesin öncelikle bu sürecin bundan sonraki en hassas dönemini siyasi pozisyonlarının malzemesi haline getirmemesi lazım. Hepimizin siyasi fikirleri farklı, siyasi partileri farklı, anlayışları, kanaatleri farklı ama herhalde ortak olduğumuz nokta, artık bu memlekette silahlar sussun, terör sona ersin, analar ağlamasın, ocaklar sönmesin ve bu milletin geleceği bir şekilde karanlık ellere teslim edilmesin. Onun için özellikle ‘siyasi malzeme yapılmaması’ konusunu her birinizden istirham ediyorum.
Burada basınımızın da üstüne çok büyük sorumluluklar düşüyor. Zaman zaman bu uyarıyı yaptım ama hissediyoruz, buna ihtiyaç var. Sürecin aslı; kim ne dedi, nereden geldi, nereye gitti; bütün bunlardan daha önemlisi, ortaya hangi somut sonuçlar konuldu. Önemli olan bu siyasi süreçte, budur. Yani sürecin magazinleştirilmemesi için olağanüstü bir gayret sarf etmemiz gerektiği kanaatindeyim. Ayrıca dil, üslup ve davranışlarımıza da azami dikkat etmemiz gerektiği bir süreçteyiz.”
(FOTO: AA )
Bu meselenin bir ya da birkaç siyasi partinin meselesi olmadığının altını çizen Kurtulmuş, “Terörsüz Türkiye” hedefinin, bütün Türkiye’nin, 86 milyonun meselesi olduğunu belirtti.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, konuşmasına şöyle devam etti: “Bu mesele, hayırla ve başarıyla sonuçlandığında bir ya da birkaç parti kazanmış olmayacak, sürece karşı olan partiler de dahil olmak üzere bütün Türkiye kazanmış olacak. Bunun için elimizi şimdiye kadar olduğu gibi taşın altına koymaya devam edeceğiz ve olumlu sonuç almak için de sabırla inşallah bu müzakere süreçlerini tamamlamış olacağız. Tekraren söylüyorum. Sağda solda, içeriden ya da dışarıdan, bu mesele son noktaya geldi, son günlere yaklaşıyor, bu meseleyi akamete uğratalım diye hesap kitap içerisinde olanların varlığını biliyoruz. Akıl, onların aklından daha üstün olmayı gerektirir. Onun için bizler de sabırla, farklılıklarımızı yine birbirimize ifade ederek yolumuza devam edeceğiz. İnanıyorum ki bu sefer Türkiye kazanacak. Bu sefer mutlaka kazanacağız.”
Kurtulmuş, toplantının ilk bölümünde siyasi partilerin, rapor safhasına ilişkin görüş ve temennilerini, yöntem tekliflerini dinleyeceklerini, ikinci oturumda da İmralı ziyaretiyle ilgili görüşmenin yapılacağını aktardı.
HAZIRLANAN TUTANAĞININ ÖZETİ SÜREÇ KOMİSYONUNDA OKUNDU
Süreç komisyonu, İmralı’ya giden heyetin dönüşte hazırladığı tutanağın özetini gündeminin ilk sırasına alarak oturumu açtı. Tutanak okundu.
Toplantıda, ziyaretin kapsamı, görüşme koşulları ve izlenecek adımlara dair başlıkları içeren metin üyelere sunuldu; ardından değerlendirmeler, notlar ve itirazlar toplandı.
Sürecin bir sonraki aşamasında ilgili kurumlardan gelecek teknik raporlar ve olası temas takviminin de masaya yatırılması bekleniyor.
TUTANAKTAN AYRINTILAR
Tutanağa göre, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun 21 Kasım 2025 tarihli 18’inci toplantısında, komisyonda temsil edilen beş siyasi parti grubundan birer üyenin yer alacağı bir heyetin İmralı Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’na gitmesi oylanarak nitelikli çoğunlukla kabul edildi. CHP ve Yeni Yol partisi grupları heyete üye bildirmedi. Bu kapsamda komisyon üyeleri Hüseyin Yayman, Feti Yıldız ve Gülüstan Kılıç Koçyiğit, 24 Kasım 2025 Pazartesi günü Adalet Bakanlığı izniyle Abdullah Öcalan’ın beyanlarını almak üzere İmralı’ya gitti.
“SÜRECİN BAŞINDAN BERİ VERDİĞİM TÜM SÖZLERİN ARKASINDAYIM”
Tutanağa göre Öcalan, sürecin başından beri verdiği tüm sözlerin arkasında olduğunu, koşullar elverirse bunları gerçekleştirmeye teorik ve pratik imkanlarının bulunduğunu dile getirdi; Türk-Kürt kardeşliğine vurgu yaparken Ziya Gökalp’e referans verdi.
“SİLAHLI YÖNTEMDEN AYRILDIM, SİYASİ YÖNTEMİ BENİMSİYORUM”
Öcalan’ın, 27 Şubat 2025 tarihli çağrısı çerçevesinde PKK’nın tüm bileşenlerinin örgütsel varlıklarını dağıtması ve silahlarını bırakması gerektiğini, bu çağrının toplumda olumlu karşılandığını ve Suriye ile Irak’ta da etkili olduğunu ifade ettiği aktarıldı.
“HER ASKER KAYBI BENİM İÇİN TRAJEDİ”
Heyetin şehit ailelerinin hassasiyetini hatırlatması üzerine Öcalan’ın “her asker kaybının kendisi için trajedi olduğunu, asla sevinmediğini, gençlerin böyle ölmemesi gerektiğini” söylediği; “Türkiye’de ve bölgede kesinlikle çözüme ulaşılmalı” dediği, ayrıca “TUSAŞ eylemine üzüldüğünü” belirttiği kaydedildi.
“PKK SADECE ELDEKİ SİLAHLARI DEĞİL, ZİHİNSEL OLARAK DA SİLAHLARINI BIRAKMALI”
Tutanakta, PKK’nın Irak’tan çektiği unsurların Suriye’ye geçtiğine dair gözlemler hatırlatıldığında, Öcalan’ın “sadece eldeki silahların değil, zihinsel olarak da silahların bırakılması gerektiğini” söylediği yer aldı.
“EVET ÖYLE”
27 Şubat çağrısında ayrı devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümlerin olmadığının hatırlatılması üzerine Öcalan’ın “Evet öyle” diyerek onay verdiği belirtildi.
“TERÖRSÜZ TÜRKİYE İÇİN POZİTİF HAMLELER PEŞİNDEYİM”
Heyetin “terörsüz Türkiye” hedefi için somut adımlar beklentisini dile getirmesi üzerine Öcalan’ın “pozitif hamleler ve adımlar peşinde olduğunu” ifade ettiği; örgütün merkezinin sahalar arasında kaydırılmasının çözüm olmadığını, lider olarak “her saha için kesin talimat vermesi gerektiğini” söylediği aktarıldı.
“BU DÖNEMDE HİÇ ŞEHİT VERİLMEDİ, ÇATIŞMA ÇIKMADI”
Öcalan’ın, 27 Şubat açıklamasından bu yana geçen dönemi “başarılı” gördüğünü, “hiç şehit verilmediğini, çatışma çıkmadığını” savunarak bunun kamuoyu desteğini artırdığını belirttiği kaydedildi.
“SDG’NİN 10 MARTTA ANLAŞTIĞI 8 MADDEYİ ESAS ALIYORUZ”
Suriye başlığına ilişkin Öcalan’ın, SDG’nin 10 Mart mutabakatındaki 8 maddeyi esas aldıklarını, Suriye’de “üniter yapı ve yerel demokrasi”yi benimsediğini söylediği; “yerel savunma gücü yok, asayiş kapsamında güçler polis gibi” ifadesini kullandığı aktarıldı.
“BU COĞRAFYADA TÜRK’SÜZ KÜRT, KÜRT’SÜZ TÜRK YAŞAYAMAZ”
Tutanakta, Öcalan’ın tarihsel birliktelik vurgusu yaptığı ve Sultan Sencer’e referansla iki halkın birlikte yaşamının önemini anlattığı yer aldı.
“REEL SOSYALİZMİ 1995’TEN BERİ TERK ETTİM”
Öcalan’ın, “reel sosyalizmi 1995’ten beri terk ettiğini”, PKK’yı 1993’te feshetmesi gerektiğini ancak “bir elin bu girişimi sabote ettiğini” öne sürdüğü; bu “sabotaj sürecini darbe mekaniği” olarak nitelediği belirtildi.
“BEN DEVLETE HİZMET ETMEYE HAZIRIM”
Devlet Bahçeli’nin konuşmasına atıfla, daha önce dile getirdiği “devlete hizmet etmeye hazırım” sözlerinin arkasında olduğunu; “koşullar el verirse ve iletişim imkânı artırılırsa” bunu gerçekleştirme imkânına sahip olduğunu yinelediği kaydedildi.
“FERHAT ABDİ ŞAHİN BANA YAKIN BİRİDİR…”
“Ferhat Abdi Şahin’i tanıyor musunuz, talimatınızı dinler mi?” sorusuna Öcalan’ın “kendisine yakın biri olduğunu ve kendisine bağlı olduğunu” söylediği tutanağa geçti.



