

Başkan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı’nda önemli açıklamalarda bulunuyor.
BAŞKAN ERDOĞAN’IN AÇIKLAMALARININ TAMAMI
“HAYIRLA YAD EDECEĞİZ”
Aziz milletim, değerli milletvekillerimiz, kıymetli yol ve dava arkadaşlarım, kıymetli misafirler; sizleri en kalbî duygularımla, hürmetle ve muhabbetle selamlıyorum. AK Partimizin grup toplantısında sizlerle beraber olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum.
Grup toplantımızın ülkemiz, milletimiz ve demokrasimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Grubumuza teşrif eden değerli misafirlerimize hoş geldiniz, şeref verdiniz diyorum. Dayanışmanız için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Biliyorsunuz, önceki gün bu çatı altında teşriki mesaide bulunduğumuz bir yol arkadaşımızı Dar-ı Dünya’dan Dar-ı Beka’ya yolcu ettik. 26 ve 27. Dönem Giresun Milletvekilimiz Cemal Öztürk kardeşimiz, bir süredir tedavi gördüğü bir şehir hastanesinde emaneti sahibine teslim etti. Merhum yol ve dava arkadaşımız Cemal Öztürk’e Yüce Allah’tan rahmet ve mağfiret niyaz ediyorum. Hep nezaketi, çalışkanlığı, tevazu ve memleketi için çarpan samimi kalbiyle hayırla hatırlayacağız, hayırla iade edeceğiz. Rabbim mekanını cennet eylesin diyorum. Ailesine, yakınlarına, Giresunlu kardeşlerime ve teşkilatımıza başsağlığı diliyorum.
EKONOMİDE 21 ÇEYREKTİR BÜYÜME SÜRÜYOR
Aziz kardeşlerim, değerli yol ve dava arkadaşlarım, ekonomide yılın üçüncü çeyrek verileri, geçen aydan itibaren açıklanmaya başladı. Kasım ayının ilk günlerinde, yılın ilk 9 ayına dair turizm istatistikleri TÜİK tarafından milletimizle paylaşılmıştı.
Buna göre, 2025 yılının ilk 9 ayında ülkemizi ziyaret eden kişi sayısı, geçen yılın aynı dönemine kıyasla %1,6 artarak 49.993.000’e çıkmıştı. Turizm gelirlerinde ise ilk üç çeyrekte 50 milyar doları yakalamıştık. Böylece tüm zamanların ilk 3 çeyrek rekorunu kırmıştık.
Pazartesi günü açıklanan büyüme rakamları da oldukça müspet geldi. Ekonomimiz, 21 çeyrektir kesintisiz sürdürdüğü büyüme trendini 2025’in 3. çeyreğinde de devam ettirmiştir. Türkiye ekonomisi, 3. çeyrekte yıllık bazda %3,7 büyüyerek istikrarlı seyrini korumuştur.
Bu oranla OECD ülkeleri arasında 4., G20 ülkeleri arasında ise 5. sırada yer aldık.
Tabii tarımda, zirai don ve kuraklık kaynaklı hiç arzu etmediğimiz bir küçülme yaşadık. İnşallah bu yıl yağışların bol ve bereketli olmasıyla tarımın toparlanmasını bekliyoruz.
Makine ve teçhizat yatırımlarındaki artış ise üretime ilişkin umutlarımızı daha da güçlendirmiştir. Yıllıklandırılmış millî gelirimiz 1,5 trilyon doları aşmıştır.
Büyüme rakamlarımızın milletimiz için hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. Bir diğer önemli gelişme ise ülkemizin risk primindeki düşüştür. CDS’imiz 233 baz puana gerileyerek son 7 yılın en düşük seviyesine indi.
“BU ÜLKEYE YENİ BEDELLER ÖDETMEYECEĞİZ”
Bu sabah Kasım ayı enflasyon rakamları açıklandı. Orada da umutlarımızı artıran bir tabloyla karşılaştık. Buna göre Kasım ayı enflasyonumuz %0,87 olarak geldi. Temel mal enflasyonu %18’ler seviyesine indi. Hizmet enflasyonundaki düşüş ise sürüyor.
Deprem konutları ve sosyal konut projelerimizle birlikte kira enflasyonunda da hızlı bir gerileme bekliyoruz. Bu güzel haberlerin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Her zaman söylediğim gibi, Türkiye’nin hedefi, rotası ve izleyeceği güzergâh bellidir. Bu hedef, 86 milyonun tamamının refahını kalıcı biçimde artırmaktır. Bu hedef, 2028 yılında 1,9 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğe ulaşmaktır. Bu hedef, gelecek 3 yıl içinde mal ihracatımızı 375 milyar dolara çıkarmaktır. Hedef, yine 3 yıl sonra turizmde 100 milyar dolar gelir elde etmektir. Bu hedef, ülkemize iki trilyon dolar maliyeti olan terör belasına son vererek Türk ekonomisini şahlandırmaktır.
Bölgemizdeki sıcak çatışmalara, küresel ekonomideki belirsizliklere, gümrük tarifleri üzerinden alevlenen ticaret savaşlarına, Türkiye’nin önünü kesmek için türlü oyunlar çeviren melun ve meyus odaklara rağmen hamdolsun hedeflerimizden kopmadık ve kopmuyoruz.
Bizi cesur kılan, bizi her türlü badire karşısında güçlü ve dirençli kılan işte budur: hedeflerimize ulaşacağımıza olan sarsılmaz inancımızdır. Ekonomi başta olmak üzere her alanda daha aydınlık bir Türkiye’ye inşallah hep beraber vasıl olacağız. Bu ülkeye yeni bedeller ödetmeyecek, bedel ödetmek isteyenlere de geçit vermeyeceğiz. Önce bulandırıp, sonra da bulanık suda sazan avına çıkan simsarların oyunlarına gelmeyeceğiz.
Burada şunu da vurgulamak istiyorum, değerli arkadaşlar: Elbette ekonomide rakamlar, oranlar ve karşılaştırmalar önemlidir. Ama asıl olan, 86 milyonun topyekun düşüncesi, fikri ve kanaatidir.
“KOBİ’LERİMİZE, ÇALIŞAN BAŞINA VERDİĞİMİZ AYLIK DESTEĞİ 2026 SENESİNDE 3.500 LİRAYA YÜKSELTİYORUZ”
Aslı olan, esnafın, tüccarın, emeklinin, emekçinin ne dediği ve ne hissettiğidir. Bu süreçte sadece rakamlara, sadece oranlara bakmıyor; çarşıya, pazara, esnafa, tüccara ve reel sektörün kalbinin attığı sanayi bölgelerimize de kulak veriyoruz. Reel sektörden gelen talep ve şikâyetleri daima dikkatle dinledik.
Bugün de istihdamımız en üst seviyededir. Kabine toplantımız sonrasında KOBİ’lerimizle ilgili yeni bir müjdemizi paylaştık.
Geçen yıl emek yoğun yönetim yapan tekstil, hazır giyim, deri ve mobilya sektörlerinde başlattığımız koruma programını devam ettiriyoruz. İstihdamını koruyan KOBİ’lerimize, çalışan başına verdiğimiz aylık 2.500 liralık desteği 2026 senesinde 3.500 liraya yükseltiyoruz.
Büyük ölçekli firmalarımızı da dahil edeceğimiz yeni programla, 1 milyon 100 bin istihdamı koruyacak emekçi ve sanayicimizin yanında olacağız. Yeni programımızın ekonomimize hayırlı olmasını diliyorum.
“TÜRKİYE’NİN DİK VE DİRAYETLİ DURUŞU DAHA FAZLA TAKDİR TOPLUYOR”
Değerli kardeşlerim, kıymetli milletvekillerimiz, son toplantımızdan bu yana uluslararası ilişkiler boyutunda oldukça yoğun bir mesaimiz oldu. Özellikle G20 Liderler Zirvesi vesilesiyle bulunduğumuz Güney Afrika Cumhuriyeti’nde önemli temaslar gerçekleştirdik. Biliyorsunuz, G20 ülkeleri dünya ekonomisinin %85’ini, nüfusunun ise 3’te 2’sini temsil ediyor. Bu ülkeler, gerek iktisadi güçleri, gerek dünya siyasetindeki ağırlıklarıyla küresel sorunlara çözüm arayışında ön plana çıkıyor. Biz de G20’nin en aktif üyelerinden biri olarak çalışmalara gereken desteği veriyoruz. Hatırlayacaksınız, 2015 yılındaki dönem başkanlığımız sırasında düşük gelirli ülkelerin sesi olmuştuk. Johannesburg Zirvesi’nde de “daha adil bir dünya mümkün” şiarıyla küresel sistemin yapılandırılmasına olan ihtiyacı dile getirdik.
Dünya genelinde her 10 kişiden biri hâlâ aşırı yoksullukla mücadele ediyor. Dünyanın birçok ülkesine gittiğimizde, şu ibretlik manzarayla sık sık karşılaşıyoruz: Bir yanda dünyanın en pahalı markalarıyla arzu endam eden bir avuç elit varken, diğer yanda günlük 1 dolar gelirle hayata tutunmaya çalışan milyonları görüyoruz. Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan mevcut düzenin sürdürülebilir olmadığının altını her zeminde çiziyoruz.
G20’de verdiğimiz mesajların, özellikle Afrikalı kardeşlerimiz nezdinde memnuniyetle karşılandığını gördük. Türkiye, uluslararası platformlardaki dik ve dirayetli duruşuyla daha fazla takdir topluyor, çağrıları daha fazla mâkes buluyor. Bunda elbette ülkemizin son 20 yılda kıtayla ilişkilerini geliştirmesinin büyük payı var.
Birazdan Türkiye’nin Afrika işbirliğinde nereden nereye geldiğini göreceğiz. Ben burada sadece birkaç çarpıcı rakamı sizlerle ve ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımla paylaşmak arzusundayım.
“GAZZE’DE NE YAPIYORSAK SUDAN’DA DA ONU YAPACAĞIZ”
Şimdi bakınız, değerli kardeşlerim: Son 20 yılda Afrika’daki büyükelçiliklerimizin sayısı 12’den 44’e çıktı. Afrika ülkelerinin Ankara’daki temsilcilikleri ise 10’dan 38’e yükseldi. Kıtayla ticaretimiz 20 senede 5 milyar dolardan 37 milyar dolar seviyelerine geldi. Hedefimiz ise 50 milyar dolar. Doğrudan yatırımlarımız 10 milyar dolara ulaşırken, şirketlerimiz 97 milyar dolar değerinde 2.000’den fazla proje üstlendi. Türk Hava Yollarımız, 41 ülkede 64 noktaya ulaşarak kıtanın en geniş uçuş ağına sahip firmalarından biri oldu. Türkiye Marif Vakfı’na ait okullarımız 22 bin öğrenciye eğitim hizmeti veriyor. Türkiye mezunu öğrenciler kıtada artık bakan, büyükelçi, bürokrat, iş insanı, akademisyen olarak önemli görevlere geliyor. İnşallah çok daha iyi yerlerde olacağız.
Şunu burada bir kez daha belirtmek isterim: Afrika ve Afrika halkları bizim kardeşimizdir. Bu kardeşlik hukukunun gereklerini yerine getirmek bizim görevimizdir. Bu hukuka 20 yıl boyunca hiç gölge düşürmedik; inşallah düşürmeyeceğiz.
Şunun da bilinmesinde fayda görüyorum: Biz her şeyden önce vicdan sahibi bir millet ve devletiz. En yakınımızdan en ücra köşeye kadar ulaşabildiğimiz her yere, imkanlarımız ölçüsünde el uzatmak bizim için çekinilecek bir durum değildir.
Tam tersine, Türkiye’nin alan elden kolumdan veren ele dönüşmesi, son 23 yılda ülkemiz ve milletimiz adına bir kıvanç vesilesidir.
Nasıl ki 103 bin tonu aşan insani yardımlarımızla Gazze’ye en fazla yardım gönderen ülkelerden biri isek, neredeyse tüm dünyanın derin bir sessizlikle izlediği Sudan’daki trajedide de en fazla hassasiyet gösteren biziz.
AFAD’ımız, Kızılay’ımız, Türkiye Diyanet Vakfı’mız ve bu meseleyi dert edinen insani yardım vakıflarımız, tıpkı Gazze’de yaptıkları gibi Sudan’daki insani felaketi de hafifletmek için seferberlik ruhuyla çalışıyor. Akan kanın bir an önce durması, Sudan’ın daha fazla kaosa sürüklenmemesi için yoğun çaba içindeyiz. Büyük ülke olmak, büyük millet olmak neyi gerektiriyorsa, inşallah içeride ve dışarıda biz işte bu tavır içerisinde olacağız.
“2026 YILI TÜRKİYE AÇISINDAN BİR ULUSLARARASI ZİRVELER YILI OLACAK”
Sizler de takip etmişsinizdir: 2026 yılı Türkiye açısından kelimenin tam anlamıyla bir uluslararası zirveler yılı olacak. COP 31 Zirvesi vesilesiyle 200’e yakın ülkeyi Antalya’mızda ağırlayacağız. Temmuz ayında NATO zirvesini başkentimiz Ankara’da gerçekleştireceğiz. Türk Devletleri Teşkilatı’nın 13. zirvesine de ülkemizde ev sahipliği yapacağız. 2026 senesi boyunca Türkiye’nin itibarına itibar katmayı sürdüreceğiz.
“DUR DURAK BİLMEDEN ÇALIŞIYORUZ”
Aziz kardeşlerim, değerli yol ve dava arkadaşlarım, Namık Kemal, bizim iç siyasette hizmet odaklı, dış siyasette vicdan eksenli politikamızı bakın nasıl anlatıyor: “Usanmaz kendini insan bilenler, halka hizmetten; mürüvvet mend olan, mazluma el çekmez.”
Günümüz Türkçesiyle ifade edecek olursak şöyle diyor: “Kendini insan bilenler halka hizmetten usanmaz; mert olanlar ezilenlere yardımdan el çekmez.”
Gelecek nesillere, bizim devraldığımızdan daha ileri bir ekonomi, daha güçlü bir demokrasi, daha caydırıcı bir savunma sanayi, daha itibarlı bir dış politika ve daha iyi hizmet üreten bir bürokrasi teslim etmek amacıyla dur durak bilmeden çalışıyoruz. İstiyoruz ki, yarın veya ertesi gün değil; bizden 40-50 sene, hatta bir asır sonra bile hayırla, şükranla, minnetle yad edilen eserler bırakalım. İstiyoruz ki, çocuklarımıza her alanda müreffeh ve muzaffer bir ülke emanet edelim. İstiyoruz ki, gençlerimize demokrasi standartları, hukuk standartları ve yaşam standartları çok yüksek bir Türkiye teslim edelim. İstiyoruz ki, yıllardır halının altına süpürülmüş sorunları çözelim. Türkiye Yüzyılı’nın inşasının önündeki büyük küçük bütün engelleri kaldıralım. Bizim yegâne niyetimiz budur. Bizim siyasette varlık gayemiz de budur.
KIZILELMA’DAN TARİHİ BAŞARI
Değerli kardeşlerim, işte geçtiğimiz günlerde savunma sanayimizde küresel bir başarıya daha imza attık. “KIZILELMA” adını verdiğimiz insansız savaş uçağımız, “MURAT” isimli radarımızla tespit edilen bir savaş uçağını, “GÖKDOĞAN” isimli füzemizle havadan havaya tam isabetle vurmayı başardı.
Böylece KIZILELMA, havadan havaya görüş ötesi hedefi vurabilen ilk insansız savaş uçağı oldu. Türkiye, hava savunmasında çok stratejik bir imkana sahip olma yolunda ciddi bir üstünlük elde etti.
Gururu yaşatan tüm kurumlarımıza, bilim insanlarına, çalışanlara ve özel sektörümüze ülkem ve milletim adına buradan samimi tebriklerimi iletiyorum.
“ÖZGÜR ÖZEL HEDEF SAPTIRMASIN, BENİM KÜRT KARDEŞİM KİMİN CELLAT OLDUĞUNU ÇOK İYİ BİLİR”
Bu arada testler Sinop’ta yapıldı. Bu küresel başarıya Sinop’ta ulaşıldı. Biliyorsunuz, CHP Genel Başkanı bu testleri Sinop’ta “balıklar rahatsız oluyor” diyerek eleştirmişti. Biz ona yine Sinoplu Diyojen’in o meşhur sözüyle cevap verelim: “Gölge etme, başka ihsan istemez.”
Siz gidin, kurultay üstüne kurultay yapın. Siz gidin, kendi iş meselelerinizle uğraşın. Siz gidin, gırtlağınıza kadar battığınız pisliklerden arının. Siz gidin, önce içinizdeki yolsuzluk yapanları ayıklayın. Bize gölge etmeyin, o bize yeter.
Şimdi çıkmış, artık ismini bile duymaya tahammül edemedikleri Selefi Kılıçdaroğlu gibi birilerini cellat olmakla itham ediyor. Neymiş? Demek ki CHP’nin Terörsüz Türkiye sürecine katkı vermesi Stockholm Sendromu imiş. Yani celladına aşık olmakmış. Yahu insanda biraz utanma olur, mahcubiyet olur.
Hadi Türkiye’yi bilmiyorsun, hadi dış politikadan haberin yok, hadi ekonomide herifi görsen mertek zannedersin; insan bari kendi geçmişini bilir, kendi kara sicilini bilir.
Şimdi bu beyefendiye sormak lazım: Ya sen ömrün boyunca hiç mi CHP’nin utanç lekeleriyle dolu tarihini okumadın? Tek parti faşizminin bu millete neler yaşattığını hiç mi öğrenmedin? Sen kimin cellat, kimin mağdur olduğunu bilmiyor olabilirsin. Ama benim Kürt kardeşim kimin cellat olduğunu çok iyi bilir.
Ulus Meydanı’nda, İstiklal Mahkemeleri’nde alelacele kararlar alıp dar ağaçlarında iskemleyi kimin devirdiğini milletim gayet iyi bilir. Merhum Menderes’i zorla adım adım dar ağacına kimin taşıdığını milletim bilir. Şimdi, ardından timsah gözyaşları döktükleri Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamlarına kimin sessiz kalarak onay verdiğini benim milletim çok iyi bilir.
Terörle mücadele adı altında, Tunceli’den başlayarak bizim dönemimize kadar Kürt kardeşlerimizin kanını kimin döktüğünü benim milletim çok iyi bilir. Sayın Özel, hedef saptırmasın. Kendini boşu boşuna hiç yormasın. Eğer cesareti varsa ve bir cellat görmek istiyorsa aynaya baksın. Kendi tarihine baksın. CHP’nin geçmişine baksın. Celladı orada zaten görecektir.
“GEREKİRSE BALDIRAN ZEHRİNİ DE İÇERİZ”
CHP’nin gözünde kendileri ağa, geri kalan milyonlar ise marabadır. Kürt kardeşlerim, herkese bunlar için sadece bir oy deposu. Ama artık yutmazlar. Denklem gayet basit: Hiçbir karşılık beklemeden seçimlerde oy verdiğinizde sizden iyisi yok; tersi bir durumda ise sizden kötüsü yok.
Bakın, biz bunu daha önce 14–28 Mayıs seçimlerinde deprem bölgesinde şahit olduk. Sırf kendi cumhurbaşkanı adaylarına oy vermediler diye, depremzedelerimize günlerce etmediklerini bırakmadılar: gece vakti misafirhanelerden kovmaktan, sosyal medyadaki edepsizliklere kadar her türlü vicdansızlığı ve her türlü hoyratlığı sergilediler.
Bugün de aslında aynı şey tekerrür ediyor. CHP, zihin kodlarındaki faşizmi ve elitizmi dışa vuruyor. CHP’nin saklamaya çalıştığı gizli yüzü, niyeti, fikri ve zikri deşifre oluyor.
AK Parti olarak bizim tavrımız bellidir: Onlar ne yaparsa yapsın, biz Türk’üyle, Kürt’üyle, Arap’ıyla, Çerkez’iyle, Laz’ıyla tüm Türkiye’yi kucaklamaya devam edeceğiz.
Hiçbir ayrım gözetmeden, 86 milyonun hiçbir ferdini aynı samimiyetle, aynı muhabbetle bağrımıza basacağız. Terörsüz Türkiye sürecindeki çalışmalarla ilgili şu hakikati bugün tarihe kayıt olarak düşmek istiyorum: Bundan 24 sene evvel, 14 Ağustos 2001 tarihinde partimizi kurarken sergilediğimiz irade neyse; 2005 yılında Diyarbakır’da “Bu sorun benim de sorunumdur.” derken ortaya koyduğumuz cesaret neyse; 2013 yılında “Çözüm için baldıran zehri içmek gerekirse biz o baldıran zehrini de içeriz, yeter ki bu ülkeye huzur gelsin, refah gelsin.” dediğimiz gündeki kararlılığımız neyse; AK Parti olarak bugün de aynı iradeyi, aynı cesareti ve aynı samimiyeti taşıyoruz.
“MİLLETİMİZİN HAYIR DUASIYLA BU SEFER BAŞARACAĞIZ”
Partimizin, ittifakımızın ve devletimizin, önce Terörsüz Türkiye’yi ardından ülkemize yönelik terör tehdidinin bertaraf edildiği terörsüz bölgeyi inşa etme azmi tamdır.
Cumhur İttifakı hedef, anlayış ve fikir birliği içindedir. Her fırsatta söylüyorum, bugün tekrar altını çizerek ifade ediyorum: Allah’ın izniyle, aziz milletimizin de hayır duasıyla bu sefer başaracağız. Evlatlarımıza terörün karanlık gölgesinin düşmediği bir Türkiye’yi inşallah teslim edeceğiz.
Cumhur İttifakı olarak bir siyasi risk alıyorsak, sadece elimizi değil gövdemizi de taşın altına koyuyorsak, işte bunun için alıyoruz. Türkiye yarım asırlık bir beladan, yarım asırlık bir sorundan, yarım asırlık bir musibetten tamamen kurtulsun diye bunları yapıyoruz. Cumhur İttifakı’nın bütün mücadelesi bunun içindir. Bu hedefe suhuletle varmak içindir.
“SAYIN BAHÇELİ’YE SÖYLENEN HADSİZ SÖZLER KABUL EDİLEMEZ, BU VAHİM HATADAN DÖNÜLMELİ”
Bu noktada ittifak ortağımız Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’yi hedef alan dünkü saygısız ve hadsiz açıklamaları asla tasvip etmediğimizi, kabul edilemez bulduğumuzu burada ifade etmek isterim. Gerek parti sözcümüz gerekse Dışişleri Bakanlığımız konuya dair rahatsızlığımızı açıkça dile getirmiş, gerekli diplomatik adımlar atılmış, izahat yapılması istenmiştir. Bu vahim hatadan bir an önce dönülmeli ve düzeltilmelidir.
Öte yandan, bundan sonra sürecin biraz daha ivme kazanmasını ümit ediyoruz. İyimser konuşurken, 23 yıllık tecrübelerimizin ışığında elbette şu riskleri de göz ardı etmiyoruz: Hedefe yaklaştıkça istismar mekanizmaları daha fazla devreye girecek. İşsiz kalacak olanlar bunu engellemek için daha fazla mesai yapacak. Türkiye’nin bu paslı prangadan kurtulmasını istemeyenler son ana kadar vazgeçmeyecek. Bunların tamamının farkındayız ve hepsine de hazırlıklıyız.
Ve samimi duam odur ki sorunları çözmek amacıyla milletimizin Gazi Meclisimize gönderdiği bütün milletvekillerimiz, hayati önemi haiz bu konuda bizimle aynı hissiyatı paylaşır, bizimle aynı hedefe yürür. Özellikle tarihi bir sorumluluk üstlenen komisyonumuzun şimdiye kadar başarıyla yürüttüğü çalışmalarını, bundan sonra da milletin ve memleketin menfaatlerini önceleyen bir anlayışla tekemmül ettireceğine inanıyorum. AK Parti olarak biz bugüne kadar olduğu gibi sorumluluk almaya, yapıcı ve ön açıcı olmaya devam edeceğiz.
“ANA MUHALEFETİN YOLSUZLUKLARINI PERDELEMEK İÇİN TOPLUMA KARAMSARLIK POMPALADIĞINI HEPİMİZ ÇOK NET GÖRÜYORUZ”
Değerli arkadaşlarım, ana muhalefetin eski yönetim, yeni yönetim ve paralel yönetim arasında giderek kızışan çatışmalarını örtmek, belediyelerde ortaya çıkan yolsuzluklarını perdelemek için topluma karamsarlık pompaladığını, umutsuzluk yaymaya çalıştığını hepimiz çok net görüyoruz, biliyoruz. Muhalefetin bu noktada yalnız olmadığını da anlıyoruz. İçeride ya da dışarıda bir takım etki ajanları, milletimizin huzurunu bozmak, milletimizi kutuplaştırmak, özellikle de gençlerimizi umutsuzluğa, karamsarlığa sevk etmek için yoğun gayret içindeler.
Bakınız, bir yandan tarihimizin en yıkıcı depreminin yaralarını sarıyoruz, bir yandan açılıştan açılışa koşuyoruz. Bir yandan ekonomiyi büyütüyoruz, diğer yandan savunma sanayinde küresel rekorlar kırıyoruz. Yani her alanda büyük bir atılım ve kalkınma seferberliği içindeyiz.
Tabii bunları görmek için Türkiye’ye nereden baktığınız son derece önemli. Türkiye’ye başkalarının ellerine tutuşturduğu gözlüklerle bakanlar her şeyi bulanık görürler.


