YAZARLAR

KEREM ALKİN / İkame edilemez ülke: Türkiye

Küresel düzen yeniden şekilleniyor; fakat artık hiçbir süper güç tek başına masayı kuramıyor. ABD ekonomik ve siyasal kutuplaşmanın ağırlığını taşıyor, Çin büyüme temposunu kaybederken iç talebi canlandırmakta zorlanıyor, Rusya yaptırımlar ve savaş ekonomisinin sınırları içinde soluklanıyor. Güç hala büyük ekonomilerde olsa da, küresel sisteme yönelik kontrol artık çok merkezli bir yapıya dönüşmekte. Sistem artık ‘mutlak hakim aktörler’den değil, birbirini zorunlu kılan aktörlerden oluşuyor. Yani dünya yeni bir jeoekonomik dengeye geçiyor; ama bu kez denge 80 yıl öncesi gibi tek bir merkezden değil, merkezleri birbirine bağlayan yükselen ülkeler üzerinden kuruluyor. Bu ülkelerden birisi de Türkiye.
Türkiye, 21. Yüzyıl’ın en kritik eşiklerinden birisiyle karşı karşıya. Yeryüzündeki konumunun değerini sadece dünya haritasından değil, bunun da ötesinde küresel ekonomipolitikte artan diplomatik kabiliyetlerinden, ‘oyun kurucu’ rolünden alan bir ülke olarak öne çıkıyor. Bir zamanların ‘seyreden’ ülkesi olmaktan, artık küresel ekonomi-politikte akışı yöneten ülke olmaya doğru hızla ilerleyen bir Türkiye var. Coğrafya artık kader olmanın ötesinde, Türkiye için bir fırsat anlamı da taşımakta. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın güçlü, kararlı ve vizyoner liderliğinde, 21. Yüzyıl Türkiye’sini farklılaştıran temel husus, coğrafyayı stratejiye dönüştürebilme kapasitesidir.
Bugünün dünyasında artık değerli olan ülkenin toprak genişliği değil; küresel arz güvenliğindeki rolüdür. Kaynak bolluğu artık tek başına bir avantaj teşkil etmiyor: aynı zamanda küresel ekonomi- politik sistemdeki akışı yönetebilme yeteneği de öne çıkıyor. Artık sadece büyük ekonomi olmak yeterli değil; esas ikame edilemez bir ekonomi-politik role sahip olmak olağanüstü değerli. Karadeniz Tahıl Koridoru İnisiyatifi bu yalın gerçeğin en çarpıcı örneğiydi. Türkiye, yalnızca arabulucu olmadı; küresel gıda krizinin merkezinde güven üreten bir ülke olarak kendini konumlandırdı. Türkiye’nin böyle bir değerli deneyimi kurumsallaştırması, oyun kurucu ve denge kurucu ülke kapasitesini daha da güçlendirmesi, salt küresel ticarete konu olan temel ürünlerde değil, ‘Jeoenerji Denklemi’nde de düğüm noktası ülke olmasını sağlayacaktır.
Hazar‘dan Orta Doğu ve Körfez’e, Doğu Akdeniz‘den Karadeniz’e uzanan enerji koridorlarındaki konumumuz, Türkiye’yi geçiş ülkesi olmanın çok ötesine; küresel ve bölgesel enerji denklemini, küresel sistemi sabitleyen ‘ankraj ülkesi’ olma noktasına taşıyor. İçinde bulunduğumuz jeopolitik çatışmalar döneminde, enerji akışının kesilmesi, ekonomiler için büyümenin değil, artık varlığının tartışılması anlamına gelmekte. Bir ülke büyük olabilir; ama ikame edilebilir. Bir ülke güçlü olabilir; ama vazgeçilebilir. Türkiye’nin kritik avantajı ise; ‘İkame edilmezliğini’ olgunlaştıracak imkan ve kabiliyetleri sahip olmasıdır. Küresel sistemde giderek sertleşen rekabet ve oluşturduğu güvensizlik boşluk üretirken, Türkiye ‘güvenilir liman ülke’ konumu ile, o boşluğu kapasitesiyle doldurabilecek bir ülkedir.
Küresel ekonomi-politik sistemde güç artık bir ülkenin dünya coğrafyasındaki konumunu stratejik kullanma kabiliyeti ve iradesiyle şekilleniyor. Türkiye’nin Azerbaycan ve Pakistan ile oluşturduğu Hazar-Karadeniz-Akdeniz- Hint Okyanusu işbirliği ve kardeşliği, Adriyatik, Baltık ve Karadeniz bağlantısını, Akdeniz ve Basra Körfeziyle daha da güçlendirme potansiyeli, Güney Doğu Asya Ülkeleri, Latin Amerika Ülkeleri ve Afrika Ülkeleri ile derinleştirilecek ekonomik, ticari, siyasi ve askeri işbirlikleri, stratejik ortaklıklar, Ülkemizi 21. Yüzyıl’da ‘İkame Edilemez Ülke’ konumuna taşıyacaktır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu