YAZARLAR

NURULLAH GÜR / Finans dünyası yapay zekayı bir balona dönüştürüyor

17. yüzyıldaki lale sevdasından 19. yüzyıldaki demiryolu spekülasyonlarına, internet balonundan mortgage krizine kadar tarihte sonu yıkımla biten birçok finansal çılgınlık örneği var. Yapay zeka şirketlerine yönelik aşırı yatırım iştahı da bu teknolojiyi finansal bir balona dönüştürebilir

Kapitalizm hikâyeleri sever. Hikâyelerden coşku devşirmek, yüzyıllardır kapitalizmin en güçlü itici güçlerinden biri olmuştur. Ancak hikâyelerin körüklediği aşırı iyimserlik ve irrasyonel coşku, çok az sayıdaki yatırımcının servetini katlarken, milyonlarca insan için daha fazla işsizlik ve yoksulluğa yol açmıştır. 17. yüzyıldaki lale çılgınlığından 19. yüzyıldaki demiryolu spekülasyonlarına, internet balonundan mortgage krizine kadar tarihte sonu yıkımla biten birçok finansal çılgınlık örneği görmek mümkün. Bu hikâye temelli yatırım ve varlık balonlarının bir başka örneğini yapay zeka üzerinden görme riskimiz var. Yapay zeka şirketlerine yönelik aşırı yatırım iştahı, bu teknolojiyi bir finansal balona dönüştürme tehlikesini taşıyor.
Yıllık geliri 20 milyar doları zar zor aşan OpenAI, birkaç hafta önce önümüzdeki sekiz yıl için 1.4 trilyon dolarlık veri merkezi yatırımı yapacağını duyurmuştu. Bu haber veri merkezi ve bulut teknolojileri işinde olan Oracle, Amazon, Meta, Microsoft‘tan çip üreticisi Nvidia‘ya kadar piyasanın büyük teknoloji şirketlerinin hisselerini zıplattı.

35 TRİLYON DOLARLIK RİSK
Balon endişelerinin daha fazla dillendirilmesiyle birlikte bu coşkulu hava son günlerde yerini biraz tedirginliğe bıraktı. Çarşamba günü açıklanan Nvidia’nın üçüncü çeyrek bilançosunun beklentilerden iyi gelmesi, belki bu tedirginliğin kısa süreli de olsa unutulmasını sağlayabilir. Finansal yatırımcılar, bu denli büyük yatırımların reel ekonomide karşılığının olup olmadığını veya büyük teknoloji şirketlerinin trilyon dolarlık piyasa değerlemelerini gerçekten hak edip etmediklerini sorgulamak istemiyorlar. Bunlar keyif kaçırıcı sorular. Hikâyenin büyüsü bozulsun istenmiyor.
Morgan Stanley analistleri, veri merkezlerine yönelik küresel harcamaların 2028 yılına kadar yaklaşık 3 trilyon dolara ulaşacağını ve bu paranın yaklaşık yarısının Amerikan teknoloji şirketlerinin nakit akışıyla karşılanabileceğini tahmin ediyorlar. Yani yatırımların yarısı dış finansman -çoğunlukla özel kredi piyasası- üzerinden yapılacak. Bu senaryo şirketlerin borç yükünün artacağına ve aynı zamanda faizler üzerinde yukarı yönlü baskı oluşabileceğine işaret ediyor. Eğer bu yatırımlar beklenen etkiyi oluşturamazsa, hem borsadaki balonun patlaması hem de küresel ekonominin bir borç krizine savrulma riski var. IMF’nin eski başkan yardımcısı Gita Gopinath’a göre, şişkin değerlemelerle işlem gören teknoloji şirketlerindeki ani ve sert bir düzeltme 35 trilyon dolarlık servet kaybına neden olabilir.

YAPAY ZEKANIN BİLİNMEZLERİ
Yanlış anlaşılmasın; yapay zeka ekonomik değer açısından son derece büyük potansiyel taşıyor. Yapay zekanın potansiyel faydalarıyla ilgili; bilgiye dayalı karar alma süreçlerini desteklemek, zamandan tasarruf etmek, hata payını azaltmak, hastalık teşhislerini hızlandırmak, kişiselleştirilmiş eğitim müfredatları geliştirebilmek, tedarik zincirlerinde karşılaşılabilecek tıkanıkları önceden tahmin etmek, KOBİ’lerin finansman yönetimini profesyonelleştirmek, bilimsel araştırmalara yardımcı olmak gibi birçok unsur sayılabilir. Ancak yapay zekanın ekonomiye, eğitime, sağlığa ve diğer alanlara nasıl verimli biçimde entegre edilebileceğine dair net fikirlerin olduğunu söyleyemeyiz. Yapay zekadan kısa vadede ne kadar fayda sağlanacağı da belirsiz. 2024 Nobel İktisat Ödülü’nü alan Daron Acemoğlu, yapay zekanın yıllık yalnızca yüzde 0.07 gibi ihmal edilebilir bir üretkenlik artışı yaratacağını öngörürken, bu yıl ödülü kazanan Philippe Aghion’un tahmini yüzde 0.68 ile oldukça güçlü bir etkiye işaret ediyor.

Yapay zeka ekonomileri büyütse bile, bu büyümeden ne kadar insanın yararlanabileceği büyük bir soru işareti. Yüzlerce iş kolunun ortadan kalkması ve milyonlarca insanın işsiz kalması ihtimali gerçek bir risk olarak karşımızda duruyor. Riskleri bertaraf edip potansiyeli açığa çıkarmak için toplumun geniş kitlelelerini gözeten kapsayıcı strateji ve politikalara ihtiyaç var. Ancak eğitimden bürokrasiye kadar kilit kurumların tümü bu süreçte oldukça geride kalıyor. Bu işi çözdüğünü düşünen finans dünyası ve reel sektör şirketleri de buna dahil. Yapay zekanın nasıl daha faydalı ve insan odaklı kullanılabileceğine dair yeterince işe yarar yatırımlar da yapılmıyor. Bunun yerine, süreçten en hızlı şekilde kâr edebilecek şirketlerin bilançolarını şişirme yarışı öne çıkıyor. UNCTAD’a göre küresel yapay zeka pazarı önümüzdeki on yıl içinde 25 kat büyüyerek 4.8 trilyon dolara ulaşabilir. Ancak burada kritik olan, pazarın gelecekteki büyüklüğünden çok, bu büyüklüğe ulaşana kadar yapılacak yatırımların niteliğidir. Bu yatırımlar teknoloji şirketlerinin kremalı bilanço pastalarının üzerindeki çileklere mı gidecek, yoksa yapay zekanın insanoğluna gerçek anlamda fayda üretmesini sağlayacak nitelikli yatrımlara mı? Yapay zekanın üretkenliğe etkisi konusunda Acemoğlu’nun mı yoksa Aghion’un mu haklı çıkacağını belirleyecek olan da bir önceki sorulara verilecek cevaplarda gizli. Aynı şekilde, yapay zekanın yok edeceğinden daha fazla istihdam yaratıp yaratamayacağının cevabı da burada yatıyor. Cevaplar aslında belli gibi, ben sadece umudumu güçlü tutmak için sorguluyorum.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu