YAZARLAR

OKAN MÜDERRİSOĞLU / Bedeli mukabili CHP iddiası ve İmamoğlu yargılaması…

Önce şu cümlenin altını çizelim:
“Aziz Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi, adına ekosistem denilen, bununla mündemiç organize suç örgütü olduğu ileri sürülen mafyalaşmış bir oluşum tarafından, belediyenin kaynakları, yani devletin parası kullanılarak bedeli mukabilince satın alınmıştır. (18/11/2025. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli. TBMM Grup Toplantısı)
“İmamoğlu çıkar Amaçlı Suç Örgütü İddianamesinin” kamuoyu ile paylaşılmasının ardından başlayacak dava süreci, CHP’nin, 4-5 Kasım 2023 tarihli 38. Kurultayı ile girdiği yoldaki varoluşunu ve istikametini belirleyecek kadar önemli olacak. Duruşmaların televizyonlardan canlı yayınlanması tartışmasına girmeden önce, MHP lideri Bahçeli’nin, oldukça keskin tespitlerinden birkaç cümleyi daha hatırlayalım:
“… İş bununla da kalmamış, Türkiye’yi satın almak için rüşvet ve yolsuzluk kulvarından mıntıka temizliğine soyunanlar çok geç olmadan yakayı ele vermişler, Türk devletinin CHP kongreleri gibi satılık olmadığını çok şükür göstermişlerdir!”
Devlet Bey’in, iddianame bağlamındaki bazı vurguları da dikkatle not etmeye değer…
Önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçiminin finansmanı amacıyla dehşet verici,
Hırs ve ihtirasla perçinli,
Gayri meşru, gayri hukuki bir tertip ve teşebbüsün içine girilmiştir.
Devlet Bey’e göre, “Zanlılar bellidir, ifadeler ve itirafçılar bilinmektedir… Türk milleti olan biten ne varsa görüp öğrenmelidir!”
Esasen yukarıdaki anlatımlar, Ekrem İmamoğlu‘nun şahsında düğümlenen ve çevresinde toplandığı anlaşılan akçalı ilişkiler zincirinin toplumun genelindeki özetinden ibarettir.
Meselenin bundan sonraki kısmını… Verenin ve alanın inkâr etmediği gerçeklikler karşısında CHP ve Genel Başkanı Özgür Özel‘in, iddianameyi sistematik olarak yok sayan, körü körüne siyaset anlayışında daha ne kadar ısrar edeceği de belirleyecektir.
Elbette adı üstünde, “İddialar dizisi…” Ve “İddiaları ispata dair itiraf, ifade, kayıt, belge ve raporlar…” Yani biz, hüküm verme makamında olmadığımız bilinci ile görünür gerçekliklerle yetinme hassasiyetimizi koruyoruz.

***

Gelelim, İmamoğlu celselerinin TV’den yayınlanması tartışmasına…
Bu noktada, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda düzenleme yapılması gerekeceğini bizzat Adalet Bakanı Yılmaz Tunç açıkladı. Duruşmaların aleniyeti ilkesi, yargılamanın yapıldığı salona giriş hakkı ile ilgili olup, oturumdan kayıt alınması veya anlık yayına verilmesi gibi durumları kapsamamakta.
Ayrıca…
Ceza yargılamasının objektif dayanakları ile kamuoyu yargılaması niteliği kazanacak süreçlerin üreteceği kriterlerin örtüşmesi de beklenmemeli! Bizde, “jüri sistemi” olmadığı için toplumun yakın ilgisindeki bir davanın canlı yayınlanması, kolayca kitleyi etkileme oyununa çevrilebilir. Ceza Kanunu gölgelenerek sosyal medya veya etki ajanlarının faaliyetleri ağır basabilir ve arı, duru bilgiyi duyulmaz, anlaşılmaz hale getirebilir.
Kuşkusuz davanın avukatı konumuna gelen Sn. Özel’in ve İmamoğlu’nu savunacak ekibin, somut iddialara cevap verme yerine iddianameyi ve kanıtları değersizleştirme çabasına girişmeleri, spekülatif başlıklar açmaları, odağı saptırmaları ve yargılamayı siyasallaştırmaları da sürpriz olmaz.
İmamoğlu’nun, “iptal edilen diploması” ile ilgili duruşma öncesindeki tavırları, teatral kabiliyeti, yargı makamını etki ve baskı altına almaya dönük hamleleri de bilindiği için, bu üslûbun “mağduriyet senaryosuna” çevrilmesi de kuvvetli ihtimaller arasında ön sırada yer alır.
Denilebilir ki… “Kanıtlar sağlamsa niye çekinceler sıralansın ki?”
Oysa işin özü bu değil. Yargılamanın mahkeme salonu dışına taşması, taraf seçenlerin trolleri üzerinden yürütülen algı operasyonuna malzeme oluşturur ve bu durum toplumsal huzur ve barışı zedeler. Bırakalım, en geniş salonda, en geniş katılımla yargılama yapılsın. Duruşmayı izleyenler de olup biteni tüm medya araçları ile halka anlatsın…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu