YAZARLAR

NEBİ MİŞ / Temiz belediyecilik ve reform zorunluluğu

Aylardır İstanbul Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere CHP‘li büyükşehirler özelinde yolsuzluk, rüşvet ve irtikap ile ilgili iddialar gündemde. İddianame açıklandı.
CHP ve onu destekleyen muhalefet, iddianamede yer alan yolsuzluk, rüşvet ve irtikap ile ilgili iddialardan daha çok, meseleyi siyasi düzlemde tartışmak istiyor.
En baştan itibaren tartışma siyasi bir kurgu üzerinden yürütülmeye çalışılıyor. Kurgulanan bir savunma taktiği var. Yargının siyasallaştığı tezi ile rüşvet ve irtikapla ilgili iddialar ve kanıtlar perdelenmeye çalışılıyor. Batı‘ya şikâyet mektupları, Batı’dan yardım isteme, ekonomiyi olumsuz etkileme girişimleri stratejinin ana çerçevesini oluşturuyor.
İddialarla ilgili muhalefetin taktiğinde somut bir örnek. Bir taraftan “bunlar iddia” denilerek masumiyet karinesinden bahsedilirken, diğer taraftan iddianamede şikâyetçi olarak isimleri geçen işadamları muhalefet medyası tarafından “suçlama yöneltilmiş” algısıyla haberleştiriliyor. “Falanca işadamı da iddianamede” diye manşet atılıyor. Çelişki pahasına buradaki amaç belli; ne kadar çok işadamının ismi geçerse, “ekonominin güvenilirliği o kadar çok zedelenir” düşüncesi ile bu yapılıyor.
“Bunlar hep oluyordu CHP’li belediyeler yapınca mı suç” savunması ile çok ciddi iddialar önemsizleştiriliyor. Yüksek meblağlı iddialarda, “veren” ve “alan” suçlamayı kabul etmesine rağmen “Ne var canım bunda” diye “irtikap” suçu normalleştiriliyor. Neredeyse, iddianamede geçen vahim iddialar muhalefetin hakkıymış gibi meşrulaştırılıyor.
“Halkımız buna prim vermez, göreceksiniz sandıkta tepkisini iktidara gösterecek” söylemi ise davanın rotasını değiştirmeye yönelik bir çaba.
Yerel seçimlerden önce muhalefet, “temiz belediyecilik”, “kayırmacılıktan kaçınma”, “siyasi ahlak”, “şeffaflık”, “tüyü bitmemiş yetimin hakkı” ve “liyakate önem verme” gibi sloganları toplumun üzerine boca etmişti. Muhalefetin kamuoyu oluşturucuları yolsuzlukla ilgili bu kadar iddia ortaya çıkmasına rağmen, bir kez bile bu sözleri hatırlatmıyor. CHP’nin yeni yönetimi ise, “Biz onları iktidar için istiyorduk kendimiz için değil” havasında.
“Davalardan çıkacak sonucu bırakın, bu kadar iddiaya konu olan iş ve işlemden temiz belediyecilik çıkmaz, hani sizin temiz belediyecilik vaadinize ne oldu” sorusu doğru düzgün tartışılamıyor.
Belediye yolsuzlukları ile ilgili iddialar yargının konusu. Kararı yargı verecek.
Ancak bu iddialara konu olan iş ve işlemlere bakıldığında yerel yönetimlerle ilgili reform ertelenmez bir zorunluluk. Denetim mekanizmaları ve ihale kanunu başta olmak üzere, şu an belediyelerde giderek derinleşen sorun alanları ile ilgili yasal düzenlemelerin bir an önce yapılması gerekir.
2000’lerin başında günün ihtiyaçlarına göre reformlar yapılmıştı. Ama gelinen süreçte yeni ihtiyaçlar ortaya çıktı. Ortaya çıkan sorunlara ve reform ihtiyacına muhalefet ya da iktidar penceresinden bakmamak gerekir. Bu, Türkiye’nin ihtiyacı.
Belediyelerin personel yapıları şişmiş durumda. Yasal zorunlulukları yönetimler, belediye şirketleri üzerinden kolayca aşıyor. Bazı belediyeler neredeyse tüm gelirlerini personel ücretlerine yatırıyor. Zorunlu hizmetleri bile yürütemedikleri için borç batığına saplanmış belediyeler var. Milletin sorununu çözmek yerine, kendileri sorun haline dönüşmüş durumdalar.
Birçok büyükşehirde gelecek yılları kurtaracak yatırımlar bir yana, mevcut düzen bile işletilemiyor. Bugün İstanbul’da, sadece Marmaray, Avrasya Tüneli, üçüncü köprü ve Kuzey Marmara otoyolunun birkaç günlüğüne hizmet vermediğini düşünelim. Şehir tamamen çöker. Dolayısıyla, geleceği kurtaracak yatırımların önceden yapılmasının ne kadar önemli olduğunu iyi idrak etmeliyiz.
Yerel yönetimlerle ilgili reformlar bir an önce gündeme alınmaz ise mevcut krizler daha da derinleşecek ve gelecekte çözümü çok daha zor olacak.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu