ERHAN AFYONCU / İlk hava şehitlerimizi 111 yıl önce vermiştik

Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen kargo uçağında 20 askerimiz şehit oldu. 111 yıl önce iki uçağımız İstanbul’dan-Kahire’ye yola çıktı. Ancak Şam’a kadar ulaşan Fethi ve Sadık beylerin uçağı 27 Şubat 1914’te Suriye Taberiye’de düşünce ilk hava şehitlerimizi verdik. Göreve devam eden ikinci uçağın pilotu Nuri Bey ise 14 Mart’ta uçağının denize düşmesi sonucu şehit oldu. Şehitlerimiz Şam’da Selahaddin Eyyubi’nin türbesine defnedildi
Wright kardeşlerin 1903’teki ilk uçuşundan 6 yıl sonra Türk havacılığının temelleri atıldı. Osmanlı askeri komisyonu uçakların harp sahasında çok önemli olacağına dair bir rapor hazırlamıştı. Fransız pilotların 1913’teki Paris-İstanbul–Kahire uçuşları büyük ilgi uyandırmıştı. Harbiye Nazırı Enver Paşa, İslam dünyasında imparatorluğun prestijini artıracak bir plan yaptı.
Bu plana göre Osmanlı uçakları İstanbul’dan Kahire’ye uçarak gövde gösterisi yapacaktı. Ancak kıtalararası bu uçuşta ilk hava şehitlerimizi verdik. Fethi Kural’ın “Kuruluş Yıllarında Türk Askeri Havacılığı Belgeleri (1909-1913)”, Ajun Kurter’in “Türk Hava Kuvvetleri Tarihi” ve Şefik Yılmaz- Fatih Türkyılmaz’ın “İstanbul-Kudüs-İskenderiye Hava Seyahati” isimli eserlerinde ilk hava şehitlerimizin yolculuklarıyla ilgili geniş bilgi mevcuttur.

Sadık, İsmail Hakkı, Fethi ve Nuri beyler.
İSTANBUL-KAHİRE UÇUŞU
1914 Ocak’ında Türk pilotların İstanbul’dan Kahire’ye uçacağı duyuruldu. Bu hava seferi için halkın bağışlarıyla alındığı için “Muavenet-i Milliye” adıyla anılan bir Bleriot ile Mısırlı Celaleddin Bey’in armağanı olduğu için “Prens Celaleddin” denilen bir Deperdussin tipi uçak seçildi. Muavenet-i Milliye uçağını Yüzbaşı Fethi Bey ve Yüzbaşı Sadık Bey, Prens Celaleddin’i ise Üsteğmen Nuri Bey ile Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey uçuracaktı.
İstanbul’dan Eskişehir, Konya, Adana, Halep, Şam, Kudüs ve El Ariş üzerinden 2500 kilometre katedilerek Kahire’ye ulaşılacaktı. Kahire’den de 170 kilometre daha uçulup İskenderiye’ye geçilecekti. Güzergâhtaki hava meydanları hazırlanıp gerekli olan yakıt ve yedek parçalar gönderildi. Bakım sorumluları Teğmen Murat ve Cemal beyler ise uçakları yerden takip edeceklerdi.
8 Şubat 1914’te günü, Yeşilköy (Ayastefanos) hava meydanında Harbiye Nazırı Enver Paşa, Bahriye Nazırı Mahmud Paşa, Dahiliye Nazırı Talat Paşa ve Birinci Ordu Komutanı Cemal Paşa’nın hazır olduğu bir törenle uçaklar sabahleyin havalandı. Ancak kötü hava şartları yüzünden Nuri Bey’in kullandığı Prens Celaleddin uçağı Bursa üzerinden geri döndü. Fethi Bey ise yoluna devam ederek Adapazarı’na indi.
Havanın biraz düzelmesiyle birlikte havalanıp Eskişehir yakınlarındaki Ağapınarı’na iniş yaptı. Daha sonra tekrar havalanarak Eskişehir’e vardı. Yeşilköy’e geri dönen Nuri Bey ise hava düzelince öğleden sonra tekrar havalandı. Ancak Karamürsel civarında uçağının motoru arıza yapınca, İznik’e zorunlu iniş yaptı. Arıza giderildikten sonra, tekrar havalanıp geceyi geçirmek için Pamukova’ya indi.

Düşen uçağımızın enkazı.
COŞKUYLA KARŞILANDILAR
Fethi Bey, Eskişehir’de Nuri Bey’i bekliyordu. Nuri Bey ise Bilecik’ten birçok davet telgrafı aldığı için Bilecik’e uğramaya karar vermişti. Büyük bir coşkuyla karşılanan Nuri Bey, daha sonra Eskişehir’e doğru tekrar havalandı. Ancak motoru yine arızalandığı için Bozöyük yakınlarındaki Poyra’ya inmek zorunda kaldı. Sert indiği için uçakta başka hasarlar da oluşmuştu. Teğmen Murat, uçağın hasarlarını giderdi.
Nuri Bey yetişemeyince Fethi Bey, Eskişehir’den havalanıp bir süre uçtuktan sonra Afyonkarahisar’a indi. Biraz dinlendikten sonra Konya’ya doğru hareket etti. Fethi Bey’in uçağını Konya’da 30 bin kişi ve üç bando takımı karşıladı. Toros Dağları’nı aşarken benzini azaldığı için mecburen güzergâh dışına çıkıp Tarsus’a indi. Adana’dan benzin getirilerek depo doldurulduktan sonra Adana’ya doğru hareket etti. Adanalıların coşkusu tarif edilemeyecek gibiydi. Adana’da bir uçak alacak kadar bağış toplandığı söylenir. Adana’dan Halep’e geçen Fethi Bey, yaklaşık 40 bin kişi tarafından karşılandı. Nuri Bey ise uçağın arızalarıyla uğraşa uğraşa Akşehir’e kadar gelebilmişti.
Fethi Bey, 15 Şubat’ta Halep’ten hareket etti. 19 Şubat’ta ise Beyrut’tan Şam’a doğru havalandı. Ancak uçağı arıza yapınca geri döndü. 5 gün sonra arıza giderilince Şam’a doğru tekrar hareket etti. 27 Şubat sabahı ise Şam’dan havalanarak Kudüs’e doğru gitmeye başladı. Ancak Kudüs’te beklenmesine rağmen ortalıkta yoktu. 4 saat geçmesine rağmen Kudüs’e ulaşmamıştı.

İlk hava şehitlerimizin mezarları.
UÇAK KAYALIĞA ÇARPIP DÜŞTÜ
Kudüs’ten Şam’a durumu anlatan telgraf çekildi. Arama faaliyetleri sırasında uçağın Küfrüharib kayalıklarına çarparak düştüğü, Yüzbaşı Fethi Bey ve Yüzbaşı Sadık Bey’in şehit oldukları tespit edildi. Bu sırada Nuri Bey de Şam’a gelmişti. Şehitlerin naaşları 28 Şubat’ta Şam’a getirildi. Türk bayraklarına sarılı tabutlar Emeviyye Camii’ne götürüldü. 100 bine yakın kişinin katıldığı cenaze namazından sonra büyük Türk hükümdarı Selahaddin Eyyubi Türbesi’nin yanına defnedildiler.
Tasvir-i Efkâr Gazetesi muhabiri, bu sırada Nuri Bey ile bir mülakat gerçekleştirmiş, kendisine şunları söylediğini kaydetmişti: “Vazifemi sonuna kadar ifa edecek ve avn-ı Hakk’la Fethi Bey’in takip eylediği seyahat yolunda ilerleyeceğim. Ancak üstlerimden güzergâhın değiştirilmesi yönünde bir emir alırsam emre itaat etmem gerekecektir.”

İlk hava şehitlerimizle ilgili belgeler.
NURİ BEY DE ŞEHİT OLDU
Uçağın enkazı İstanbul’a gönderilip Askeri Müze’ye konuldu. Kazanın sebebi kesin olarak belirlenemedi. Ayastefanos Tayyare Mektebi Müdürü olan Fransız havacı De Mezeyrac, kumanda tellerinde kopma olabileceğini belirtirken, makinist Teğmen Cemal Bey uçağın ağırlık dengesinin bozulmuş olabileceğini ileri sürdü. Bölgenin coğrafi yapısı, alçak hava akımları ve türbülanslar, uçağın kontrolünü zorlamış olabilirdi.
Üsteğmen Nuri Bey yola devam ederek uçağıyla Şam’dan Kahire’ye ulaşmaya çalışıyordu. Nuri Bey’e daha güvenli olan kıyı rotasını (Beyrut-Yafa-El Ariş-Port Said) izlemesi emredildi. 6 Mart günü, Şam’dan havalanan uçak 50 dakika sonra Beyrut’a indi. Daha sonra Beyrut’tan kalkarak Yafa’ya ulaştı. Buradan El Ariş’e geçip Kahire’ye ulaşmayı planlıyordu.
11 Mart 1914’te Yafa halkı büyük bir kalabalıkla uçağı uğurlamaya geldi. Nuri Bey rüzgârı arkasına alarak kalkmayı denedi. Motor gücü zayıf olan uçak, deniz üzerinde yeterli hız kazanamadı. Nuri Bey uçağın yönünü çevirmeye çalışırken kontrolü kaybedince uçak denize düştü. Uçak batmadı ama Nuri Bey yüzmeye çalışırken ağır pilot kıyafetinden dolayı boğularak şehit oldu. İsmail Hakkı Bey ise kurtarıldı. Nuri Bey’in naaşı Şam’a götürülüp Fethi ve Sadık beylerin yanına defnedildi.
Fethi Bey’in babasına, Sadık Bey’in ise annesine “hidemat-ı vataniyye”den maaş bağlandı. Halktan yardım toplanarak şehitlerimiz için bir anıt yapıldı. Muğla’ya bağlı Megri kasabasının ismi de Fethiye’ye çevrildi.

ŞEHİDİN MUHTEREM BABASI ABDURRAHMAN EFENDİ
“Bu resim, ulvî hatırâtını kalbimize gömdüğümüz büyük fedakârımız şehid Fethi Bey’in pederi Abdurrahman Efendi’nindir. Kırk üç sene Tophane Fabrikası’nda çalışmış olan bu pir-i muhterem ne kadar pak ve bülend bir alna, ne sevimli bir simaya malik. İnsan baktıkça ciddi, mütevekkil çehresinde derin bir manayı azim ve sebatın bütün izlenimini görüyor ve istemsizce onun mübarek ellerini öperek hürmet göstermek ve teselli olmasa da acılarını hafifletmek için ‘Senin oğlunla yükselen millet yaşasın, bunu düşün de iftihar et babacığım’ demek istiyor. Resim, gazetemizin fotoğrafçısı Ferid İbrahim Bey tarafından evvelki gün pir-i muhteremin Ayaspaşa’da çıkmaz ve dar bir sokakta bulunan, küçücük ve viranhanesi önünde alınmıştır. Bu dar sokak içinde resim almak için bile güçlük çekilmiş ve ışık pek zor bulunmuştur. Zaten kapı, sağ taraftaki duvar, sol taraftaki kaplamalar bu fakirhânenin girişini pek etkili bir tarzda gösteriyor. İşte Abdurrahman Efendi, kalan ömrünü bu küçücük evde mütevekkilâne tamamlamaya çalışıyor.” (İkdam Gazetesi-3 Mart 1914)



