MAHMUT ÖVÜR / İmamoğlu, siyasetin karanlık odasında ne saklıyor?


İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni yıllardır bir “halk iradesi” masalıyla yöneten Ekrem İmamoğlu hakkında hazırlanan iddianame, Türkiye siyaset tarihinde benzeri zor görülecek kadar karanlık bir tablo ortaya koyuyor. Bu ülkede belediye başkanları hatalar yaptı, yanlış işler yaptı, rant için çabalayanlar oldu… Ama birinin, kendi etrafında özel kodlarla konuşan, gölge toplantılar yapan, kamera bantlayan, kayıtları yok eden, offline bilgisayarlar ve eski tip telefonlarla haberleşen bir yapı kurduğu ilk kez görülüyor.
Bir belediye başkanı, hangi “hizmet” için internetsiz bilgisayarlara ihtiyaç duyar? Hangi “proje” için evindeki kameraları operasyon gecesi yok eder? Hangi “şeffaf yönetim” anlayışı, otel odalarını karargâh gibi kullanmayı gerektirir? Sorular çok, cevap yok. Varsa yoksa kaçamak açıklamalar, sulandırmalar, çorba metaforları…
Türkiye’nin en büyük belediyesinin tepesinde dönen bu oyun, artık kimsenin hafife alabileceği bir mesele değil. CHP’nin suskunluğu bile gerçeği bağırıyor. Genel Başkan Özgür Özel‘in bu iddialara verdiği cevaplar, ciddiyetin değil panik hâlinin yansıması.
Kamera bantlamaya: “Çorba dökülmesin.” Gizli toplantılara: “Normal buluşmalar.” Kayıt cihazı sökümüne: “Abartı.”
Eğer ortada doğru işler yürütülüyorsa… Eğer hiçbir suç, rüşvet, ihale trafiği yoksa… Eğer bu insanlar masumsa… O zaman İBB’yi yöneten ekip niçin FETÖ’nün mahrem yapılanmasını andıran yöntemler kullanıyor? Kim neden “internetsiz bilgisayar” talimatı verir? Bir belediye başkanı neden “eski tip, hattı olmayan telefonlarla” iletişim kurar?
Bu ülkede siyaseti 40 yıldır takip edenler bile böyle bir manzaraya şahit olmadı. İddianamede anlatılanlar “örgüt fantezisi” değil, bizzat iç halkadaki isimlerin itirafı. İddianameye göre; Ertan Yıldız, Adem Soytekin, Ali Nuhoğlu ve Yakup Öner gibi isimler, bu yapının birinci halkası. Hepsinin ortak noktası; İmamoğlu’nun kişisel referansıyla belediyeye sokulmuş olmaları. Bu kişiler, normal bir siyasi ekip değil… CHP’lilikleri ise şüpheli. Otel katlarında gizli görüşmeler yapan, Raffles’ta karargâh kuran, gizli belgeleri offline cihazlarda saklayan, kayıtları yok eden, ihalelerin kime verileceğini “mahrem toplantılarda” belirleyen bir yapının taşları.
Murat Kapkı‘nın ifadesi, tabloyu daha da netleştiriyor: “Hemen hemen her gün Raffles’ta Murat Ongun, Emrah Bağdatlı ve Ahmet Koksal ile gizli konular hakkında toplantılar yaptıklarını biliyorum.”
Bu ifadeyi okuyan herhangi bir devlet görevlisi, herhangi bir hukukçu, herhangi bir aklı başında vatandaş şöyle der: “Siyasi ekip değil, paralel mekanizma.”
19 Mart operasyonundan hemen önce İmamoğlu’nun evindeki kamera kayıtlarının yok edilmesi, bu hikâyenin kırılma noktası. Bir ev… Bir belediye başkanı… Kameralar sökülüyor… Cihazlar elden ele gezdiriliyor… Sonra ortadan kayboluyor. Evet, aynen FETÖ’nün 17-25 Aralık gecesi yaptığı gibi.
Bir devlet adamı, bir kamu yöneticisi, bir belediye başkanı, evindeki kameraları neden yok eder? Hangi masumiyet, hangi şeffaflık böyle bir refleks doğurur? Kimden neyi saklıyor İmamoğlu? Bu sadece bir yolsuzluk dosyası değil; sistemli, örgütlü, katmanlı bir mekanizma. Bu iddianame, birkaç kişinin cebine para koyması, üç beş kişinin rant alması meselesi değil. Karşımızdaki tablo; kodlu haberleşme, mahrem toplantılar, offline teknoloji kullanımı, kayıt yok etme, şahitlerin birbirini doğrulayan ifadeleri gibi unsurlarıyla örgütlü bir aklın ürünü.
CHP yönetimi bugün görmezden geliyor olabilir. Ama belgeler aynı şeyi söylüyor: İBB’nin tepesinde yıllardır kanuna değil sadakate, şeffaflığa değil gizliliğe, millete değil dar bir ekibe hizmet eden paralel bir mekanizma çalışmış. Türkiye böyle bir gölge yapıyı kaldıramaz. Türkiye’nin en büyük şehri, 16 milyon insanın kaderi, bir avuç adamın karanlık pazarlıklarına, gizli toplantılarına, kaybolan kayıtlarına, offline bilgisayarlarına teslim edilemez.
Siyaset meşru zeminde yapılır. Rekabet, hukuk içinde olur. Belediyeler millete hizmet için vardır. Ama birileri belediyeyi bir örtülü karargâha, bir gizli örgüte, bir gölge yapıya dönüştürdüyse… Bu ülkenin yargısı bunu görmezden gelemez. Bu millet bunu unutmaz. Bu dosya kapanmaz.



